E-Bülten
 
Sayı:15 - Mayıs 2015
 
 
 

Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler Kongre ve Fuarı'nda (ICSG 2015) gerçekleştirilen "Verimliliğin Talep Yönetimiyle Artırılması" konulu seminerde konuşan Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Genel Sekreteri Uğur Yüksel, Türkiye elektrik piyasası hakkında önemli bilgiler paylaştı.

ELDER Genel Sekreteri Uğur Yüksel’in yanı sıra dağıtım şirketi Tata Power Delhi Distribution Genel Müdürü Praveer Sinha, OSIsoft Hükümet İşleri Başkanı Nand Ramchandani ve IBM, Orta Doğu ve Afrika Enerji ve Kamu Hizmetleri Lideri Naji Najjar, kendi çalışma alanları ve bölgeleri ile ilgili deneyimlerini paylaştılar. Amerika Ticaret ve Kalkınma Ajansı (USTDA) Direktörü Leocadia I. Zak moderatörlüğünü ve açılış konuşmasını yaptığı seminerde, ICSG 2015 Kongre ve Fuarı’nda akıllı şebekelerde yaşanan gelişmelerde daha uluslararası bir bakış açısını yakalamak için toplanılmasının önemine vurgu yaptı.

İnteraktif bir diyalog içerisinde süren toplantıda katılımcılar, akıllı şebekeler uygulamasında neler yaptıklarını ve hedeflerini hangi işbirlikleri kurarak yakaladıklarına dair bilgi paylaştılar.
Hintli dağıtım şirketi Tata Power Delhi Distribution Genel Müdürü Praveer Sinha, özelleştirme sonrasında yapılan ilk önemli çalışmalardan birinin teknoloji açısından bir yol haritası belirlenmesi olduğunu kaydetti. Tüketimleriyle ilgili gerçek zamanlı bilgi aktarımı sağladıklarını belirten Sinha, hizmet kalitesinin arttığını, ay sonunda gelecek olan faturada sürpriz yaşanmadığını ve sadece kelime anlamıyla akıllı değil gerçek manada akıllı teknolojiler ile çalıştıklarını belirtti.

IBM, Orta Doğu ve Afrika Enerji ve Kamu Hizmetleri Lideri Naji Najjar ise, 2004 yılından itibaren enerji çözümlerine yatırım yaptıklarını anlattı.  Türkiye’de olduğu gibi dünyada da elektrik tüketicilerinin sisteme daha aktif katılmasına önem verildiğini aktaran Najjar, bunun gerçekleşmesi için talep yanıtı teknolojilerinin uygulanmasının yaygınlaştırılması gerekliliğini vurguladı. Elektrik dağıtım şirketlerinin artık elektriği iletmekle değil aynı zamanda enerjiyi entegre etmekle de meşgul olacaklarını söyleyen Najjar, “Farklı kaynaklar ve farklı yüklerde güç kaynaklarını ve talep yanıtı teknolojilerini entegre etmek kolay değildir, karmaşık bir sistemdir. Bu sistemlerin hiçbiri yalnız çalışmayacak şekilde geliştiriliyor” dedi.

OSIsoft Hükümet İşleri Başkanı Nand Ramchandani elektrik santralleri, iletim ve dağıtım şirketlerine kurdukları yazılım sistemleri ve gerçek zamanlı veri toplamı hakkında bilgi verdi.

Türkiye’de genel olarak elektrik sektöründe ve akıllı şebekelerde yaşanan zorluklarla birlikte sunulan imkanlardan bahseden Uğur Yüksel, Türkiye’de tek değişmeyen şeyin değişimin kendisi olduğunu ifade ederek, özelleştirmeden, üretim kapasitesine kadar önemli bilgiler aktardı. Bu kadar hızlı gelişen ve değişken bir ortamda dikkatli olunmasının gerekliliğini savunan Yüksel, teknolojide yatırımların uzun vadede yapıldığını ve bu teknolojilerin seçiminde dikkatli davranılarak, hedeflenen sonuçlara ulaşılması gerektiğini söyledi. Uğur Yüksel, “İşbirlikleri için ELDER olarak diğer ülkelerde şirket ziyaretleri yapmakta öncülük ediyoruz. Hem ABD hem de Avrupa’da ziyaretlerimiz oldu, hatta Hindistan’a gittik bilgi alıp vermek için ve buralardan çok güzel sonuçlar çıkardık” dedi.

 
Enerji depolama teknolojileri birçok enerji sistemlerinin değerli temel bileşenlerinden biri ve daha düşük karbonlu bir geleceğin sağlanması açısından önemli bir araç olarak görülmektedir. Bu gibi teknolojiler enerji arz ve talep bağlaşımının çözülmesine olanak sağlayarak sistem operatörlerine değerli bir kaynak temin edebilmektedir.

Bugünün enerji sisteminde enerji depolama uygulamalarının rekabet edebilen bir durumda olduğunu gösteren birçok örnek bulunmaktadır. Fakat düzenleyici ve pazar koşulları çoğu zaman depolama uygulamalarının sunabildiği hizmetleri telafi etmek için yetersiz kalmaktadır. Yine esnek üretim ve elektrik sistemlerinde yeni iletim hatları gibi bazı teknolojiler rekabet açısından diğer teknolojilere göre daha pahalı olmaktadır.

Enerji Depolama Teknoloji Yol Haritası’nın ana hedeflerinden biri, enerji sistemi paydaşlarına enerji depolama teknolojilerinin değerini daha iyi anlatabilmek ve iletişimini yapmaktır. Bunu enerji depolamanın mevcut uygulama durumunu ve mevcut ile gelecekteki tahmin edilen enerji sistem ihtiyaçlarını gözeterek, bir “Sistem bakış açısı” çerçevesi içinde ele almaktadır.

Enerji depolama teknolojilerinin, enerji kaynaklarının yenilenebilir oranının yüksekliğine bakmaksızın enerji sistemlerinde önemli bir konumu bulunmaktadır. Bugün birçok küçük ölçekli sistemler “uzaktan topluluk” ve “şebekeden bağımsız” uygulamalarında mali açıdan rekabetçi veya hemen hemen rekabetçi sayılmaktadır. Büyük ölçekli termal depolama teknolojileri ise birçok bölgede ısıtma ve soğutma taleplerini karşılamakta rekabetçi olmuştur.

Özgün depolama teknolojilerinin birden fazla enerji ve güç hizmetleri tedarikini sağlamak için yeterliliği vardır. Enerji depolamanın en uygun rolü, mevcut enerji sistemi haritasına ve bölgelerin kendine özgü gelecekteki gelişimine bağlı olarak değişim gösterecektir.

Elektrik sektörün dekarbonizasyonun desteklenmesi için Enerji Teknolojisi Perspektifleri (ETP) 2014 2DS projeksiyonuna göre, ABD, Avrupa, Çin ve Hindistan’da ek olarak yaklaşık 310 GW’lık şebeke bağlantılı elektrik depolama kapasitesinin gerekli olacağını göstermektedir. Buna ilaveten ciddi derecede termal enerji depolama ve şebekeden bağımsız elektrik depolama potansiyeli bulunmaktadır. Daha kapsamlı bir değerlendirme yapılması için ek veri gerekli görülüp buna ulusal düzeyde öncelik verilmesi gerekmektedir.

Uygulamaların hızlandırılması açısından piyasa tasarımı anahtar çözüm yoludur. Mevcut politika ortamı ve piyasa şartları fiyat bozulmalarına ve depolama uygulamalarının sunabildiği hizmetleri telafi etmek açısından pazarın yetersiz kalmasına neden olmaktadır.

Kamunun enerji depolamayı destekleyecek Ar-Ge projelerine yatırım yapması maliyetlerinin düşmesine yardımcı olmuştur. Fakat ilave olarak enerji depolama maliyetlerini düşürmek ve gelişimini hızlandırmak için hedeflendirilmiş Ar-Ge ve tanıtım projelerine ihtiyaç vardır.

Termal enerji depolama sistemleri mevcut enerji sistemlerinde kaybolan ısı oranını düşürmek açısından iyi konumlandırılmıştır. Söz konusu kayıp ısı, hem miktar hem de kalite olarak bilinmediği için yeterli oranda kullanılmamaktadır.

Enerji Teknoloji Perspektifleri 2014 enerji depolama vizyonu

Bu yol haritasında gösterilen enerji depolama vizyonu, Enerji Teknoloji Perspektifleri 2014 2DS projeksiyonu çerçevesinde sunuldu. Veri ve modellemede bulunan kısıtlamalardan dolayı, burada sunulan vizyonda yüksek yenilenebilir enerji üretiminin yük dengeleme uygulamalarıyla desteklendiği Çin, Hindistan, Avrupa Birliği ve ABD’de, günlük enerji depolama ihtiyacını karşılayan şebekeye bağlı elektrik depolama teknolojileri dört kategoride sınırlandırılmıştır.

Enerji Teknoloji Perspektifleri 2014 raporu gelecekteki elektrik depolama teknolojilerinin rolü, depolama ve benzeri teknolojilerinin gelecekteki fiyatı ve performansı, esnek termal elektrik üretimi, talep yanıtı gibi bir takım hassasiyetler çerçevesinde değerlendirildi. Burada üç senaryo varyantları yeniden üretildi:

  • 2°C Senaryosu (2DS).
  • “Büyük buluş” Senaryosu: Depolama teknolojilerinde ciddi maliyet düşüşü yaşanması halinde.
  • Elektrikli araç senaryosu: Elektrikli araçların akıllı şarj ve talep yanıtı sayesinde sisteme esneklik sağlaması halinde.

Yol Haritası’nın tamamına bu linkten erişilebilir.

Kaynak: iea.org
 


 

 

 

 

Dünyada rüzgar türbinleri ve güneş panellerinden elde edilen enerjinin depolanabilmesi için daha iyi çözüm yolları araştırılırken, antik Yunan döneminde saatleri çalıştırmak ve topları ateşlemek için kullanılan teknoloji yeniden gündeme geliyor.

2024 yılında 21.5 milyar dolarlık olması beklenen ve şimdiden cazip bir hale gelen depolama sektörüne sıkıştırılmış hava da katıldı. Yakın zaman önce ev pillerini tanıtan Tesla Motors’un Kurucusu ve Genel Müdürü Elon Musk da depolama sektöründe iddiası olan bir isim.  Tesla şarj edilebilir lityum iyon pillerini 2015 yazı sonunda piyasaya sürmeye başladığında sıkıştırılmış hava depolama sistemleri üstünlük kazanmış olabilecek. Çünkü bu teknoloji ile büyük miktarda elektriği haftalar boyunca ve pillerden daha düşük bir maliyetle depolamak mümkün.

Amerikalı sıkıştırılmış hava ürün tedarikçisi Dresser-Rand Group’un Başkan Yardımcısı Jim Heid, konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Çoğalan yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyen toplu depolama sistemine ihtiyaç vardır ve bunu yapabilecek neredeyse sadece tek bir sistem vardır o da sıkıştırılmış hava depolama sistemleridir” ifadelerini kullandı.

Araştırma ve Danışmanlık şirketi Navigant Research tarafından yapılan araştırmalara göre 10 sene içerisinde sıkıştırılmış havaya yapılan yıllık yatırım 5 milyara ulaşacak. Bu rakamla yaklaşık 11 GW kurulu kapasite desteklenecek ve yenilenebilir enerji geliştiricilerinin talep ile arzı eşleştirmelerine olanak sağlanacak.

Ancak bu teknolojileri destekleyenler bile hava depolama teknolojilerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Sistemler bugün aldığı enerjinin sadece yüzde 60’ını geri gönderiyor. Teknolojiler geliştirilirse verimlilik artacak ve basınçlı havanın doğalgaz ile ısıtılması zorunlu olmayacak. Bu şekilde karbon salınımı da düşürülebilecek.

Büyüklüğü nedeniyle, sıkıştırılmış hava depolama sistemleri şebeke işletmecilerinin özellikle kesintili güç kaynaklarını yönetmesine büyük katkıda bulunuyor.

Sıkılaştırılmış hava yüzlerce MW’lık elektriği haftalarca saklarken, piller daha az miktardaki elektriği daha küse süreliğine saklıyor.

Kaynak: bloomberg.com

 
 

Tesla’nın 4 Mayıs 2015 haftasında duyurduğu ev pillerinin sadece güneş panelleri bulunan evlere kurulumunun sağlanması yeterli olmayacak. Ticari ve sanayi tüketicileri de enerji maliyetlerine çok daha fazla ilgi göstermeye başladı.
Tesla’nın ilk ticari ve sanayi depolama ortaklarından, talep yanıtı ve enerji yönetimi yazılım tedarikçisi EnerNOC, 4 Mayıs 2015 haftasında yaptığı açıklamada bu ortaklığın detaylarından ve uzun vadede enerji depolamanın şirketin iş planlarında nasıl yer alacağından bahsetti. EnerNOC Genel Müdürü Tim Healy pilleri mali teşviklerin en yüksek olduğu Kaliforniya eyaletinde uygulamaya başladıklarını aktardı. Uygulamaya alınan Tesla projeleri kapmasında yapılan öngörülere göre ilk etapta büyük bir gelir sağlanmayacağını söyleyen Healy, enerji depolama sektörünün beklentilere uyumlu olarak önümüzdeki 5-10 sene içerisinde multi milyar dolarlık pazar değerine ulaşırsa, oldukça büyük bir pazar payına sahip olabileceklerini ifade etti.
Bunun gerçekleşmesi için Tesla gibi diğer pil üreticilerinin enerji depolama sistemleri konusunda vaat ettikleri düşük fiyatların yakalanması gerekiyor.  The Boston Globe tarafından yayımlanan rapora göre, EnerNOC, Tesla’nın 100 KWsaat’lik ve KWsaat başına 250 dolarlık fiyat biçilen Powerback pillerini kullanıyor. Büyük ölçekli sistemlerde kullanılan lityum iyon pillerinde bu maliyet düşük sayılır ancak, çift yönlü evireçlerin ve diğer destekleyici elektroniklerin yanı sıra kurulum maliyetlerini de hesaba dahil edilmesi gerekiyor.
Maliyet bir yana, pillerin teşvikler ve regülasyon çerçevesinde yönetilerek kullanma süresi içinde gelir getirmesini sağlamak diğer önemli meselelerden biri olarak görülüypr. Burada yazılımın oynadığı rol hem pillerin en verimli şekilde kullanılması hem de binaların sürekli değişen enerji maliyet yapılarına uyum sağlaması açısından kritik sayılıyor.
EnerNOC’un geliştirdiği akıllı enerji yazılımı, pillerin ve müşterilerin arasında bilgi tabakasını oluşturarak, müşterilerin pilleri takip edebilmesine ve talep yanıtı teknolojilerinden faydalanmalarına olanak sağlıyor. Şirket zaten müşteri bölgelerinde azami talebi dengelemek için talep yanıtı komutlarına uyarak aydınlatma, soğuk depolama ünitelerinde ve HVAC sistemlerinde enerji kullanımını azaltıyor.  Mevcut olarak EnerNOC’un talep yanıtı çözümlerini kullanan ve enerji tüketimine aktif müdahale eden 6 bin 500 ticari müşterisi bulunuyor. Ancak şirket geleneksel olarak sektöre girdiği talep yanıtı çözümlerinden uzaklaşarak, daha fazla olanak sağlayan enerji verimliliği ve enerji yönetimi piyasasında faaliyet göstermek istiyor. Şirket 15 sene önce talep yanıtı sektörünğ belirleyenler arasında bulunmuştu, ancak bu sektörün düzenleyici ve hukuki olarak zor bir süreçten geçmesi ve belirsizliklerle dolu bir iş ortamı olmasından dolayı şirkete cazip gelmiyor.
EnerNOC’un geleneksel iş yapılarını değiştirecek ve Tesla pillerinin de büyümesine olanak sağlayacağı diğer bir sektör gelişmesi ise merkezi üretimden dağıtık enerji kaynakları ve mikro şebekelere geçilmesi. Bu dönüşümün sağlanması için yine bilgi tabakasını oluşturacak yazılıma ihtiyaç duyulacak.

Kaynak: greentechmedia.com

 
 
İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yunus Önal, 3 yıldır yürüttüğü çalışma sonucunda bor kullanarak bir saat yanmayan elektrik kablosu üretti. Önal, kabloların günlük hayatta, konutlar ve elektronik aletler başta olmak üzere kullanılmadığı alan olmadığını söyledi. “Elektriği ses dalgaları gibi iletemediğimiz sürece kabloları kullanmaya mahkumuz” diyen Önal, elektrik kontağında meydana gelen bağlantı hatası nedeniyle kablonun yanmasının söz konusu olabildiğini belirterek, “Kablo dediğimiz şey iç kısımda bir bakır iletken malzemeyle, onun dışını kaplayan pvc, içerisinde ona esneklik veren 10-15’e yakın katkı içeren bir malzemedir. Yani bir bakır kablo, onun etrafında polimerik malzemedir. Bu kablodaki bir deformasyondan dolayı elektrik kontağı çıktığında, bu polimerik malzemenin yanması söz konusu oluyor. Konut yangınlarında, iş yeri yangınlarında bu elektrik kontağından kaynaklanan yangınlar büyük bir oranı oluşturuyor” dedi. Elektrik kontağı kaynaklı yangınları minimize etmek üzere 3 yıl önce bir çalışma başlattığını kaydeden Önal, “Bu çalışmadaki amacım bu polimerik kısma bor malzemesini katarak kablonun yanmazlık özelliğini artırabilmekti” dedi.

Yrd. Doç. Dr. Önal, çalışmayı fakültede kendisine tahsis edilen laboratuvarda diğer projelerden arttırdığı malzemelerle yürüttüğünü bildirdi. Bir kablo firmasının 18 dakikaya kadar yanmayan kablo geliştirdiğine dair reklam verdiğini ancak sonlandıramadığını dile getiren Önal, “Elektrik kontağı olduğunda ondan yangın çıkma olasılığı kablonun kesitine, geçen akımın miktarına, ısıya, daha birçok parametreye bağlı olarak değişebilmekte ama bu süreyi uzatıp yanmadan önlem alabilmek ideal olanı. Bu çalışmanın temel mantığı bu. Tabii boru kullanacağız. Bu tür polimerik malzemelere yanmazlık özelliği kazandıran 3 malzememiz var. Bromlu ve fosfatlı organik bileşikler ve bor. Bor bunlar içerisinde en alternatifsiz olanı. Çünkü polimerik malzeme yandığında brom ve fosfat ortama kanserojen bileşenler üretebiliyor. Borun ise yanmazlık özelliği var. Kendisinin yanması için 3 bin derecenin üzerinde sıcaklık oluşması gerektiğinden borun böyle bir tehlikesi bulunmuyor.”

Önal, dünyada bor madenlerinin yüzde 78’inin ülkemizde olmasının, böyle bir çalışmanın önemli bir tarafını oluşturduğunu belirterek, “Yani bora aynı zamanda alternatif bir kullanım alanı bulmuş oluyoruz. Bu çerçevede ürettiğim bileşik, PVC elektrik kablosu üretirken polivinil klorüre katılan farklı ve yeni bir katkı malzemesi olacak. Polivinil klorürden sadece kablo yapmaya kalkarsak kablo olmaz. Onun içerisine katılan 10-15 farklı katkı malzemesine bir yeni katkı malzemesi daha koyuyoruz ama şu sorgulanabilir. Maliyeti artırıyor mu? Mümkün değil. Zaten yanmazlık özelliğini artıracağımız için, yangının karşısında her şeyimizi kaybediyoruz. Bunda maliyet çok cüzi bir miktar da olsa yangın karşısında bu maliyet artışı tartışılamaz. Geliştirdiğimiz şey kabloya katılacak ek bir katkı malzemesi ama kattığımızda da kablonun yanmazlık özelliğini artırmış olacağız.” Geliştirdiği bileşenin kablonun yanmazlık özelliğini artıracak yeni bir karışım olduğunu aktaran Önal, “Borlu, yeni bir bileşen. Geçen yıl Adana’daki bir işletmede, ürettiğimiz bileşenin kablonun kimyasıyla uyuşup uyuşmadığına yönelik deneyler yaptık. Bu ön denemelerimizde bu bileşeni kattığımız elektrik kablosu yaklaşık bir saate yakın yanmadı ama kablodan kabloya değişir. Bilgisayarda kullanılan çok ince kablolar ayrıdır. Çok kalın kablolar ayrıdır. Yüksek gerilim hatlarının kabloları ayrıdır ama ön denemelerimizde bir saate yakın elektrik kontağında kablonun yanmadığını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin elektrik kablosu üretiminde önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Önal, “Birçok firmamız yurt dışında bir çok yere kablo ihracatı yapıyor. Geliştirdiğim bileşen yurt dışında Türk elektrik kablosu piyasasının daha da ön plana çıkmasını sağlayacak. Bu sektörde bir çığır açacak. Borun kullanımına yeni bir saha da olduğu için bora da bir katma değer sağlayacak” dedi. Geliştirdiği bileşenin patenti için Türk Patent Enstitüsüne başvurduğunu dile getiren Önal, borun kablo bileşeninde ilk defa kullanıldığını ifade ederek, “Endüstriyel uygulamaya kolaylıkla temel oluşturabilecek bir malzeme” diye konuştu.

Kaynak: AA