SEKTÖRDEN HABERLER
Fatih, Akdeniz'deki İlk Sondaj İçin Yola Çıktı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'nin milli sondaj gemisi Fatih'in Akdeniz'de yapacağı ilk derin deniz sondaj töreninde konuştu.
Konuşmasında daha önce Barbaros Hayreddin Paşa gemisiyle sismik araştırmaların yapıldığını ve konunun uzmanlar tarafından analiz edildiğini dile getiren Bakan Dönmez, "Bu analizler sonucu karar verilmiş olan Alanya-1 kuyusu ile başlıyoruz. Enerjide arz güvenliğimizi artıracak bu hamlemizin hayırlı olmasını diliyorum." ifadesini kullandı.
Dönmez, Fatih'in 6. nesil üst düzey teknolojiye sahip bir gemi olduğunu ve aktif konumlandırma sistemi sayesinde 6 metre yükseklikteki dalga boyunda bile sabit kalarak operasyonlarını sürdürebildiğini söyledi.
Fatih sondaj gemisinin, üst düzey teknolojik özellikleriyle en zor operasyon koşullarında bile çalışabileceğine dikkati çeken Dönmez, şöyle devam etti:
"Gemimizin 'upgrade' edilme sürecinde, sondaj ekipmanları, kuyu kontrol sistemleri, dinamik pozisyonlama sistemleri, gemi iticileri ve gemi jeneratörlerine varıncaya kadar gerekli tüm teknik aksamı yenilendi. Bu çalışmaların ardından Fatih, kendi sınıfındaki 16 gemi arasından sıyrılarak böylesine yüksek teknolojiye sahip dünyanın ilk 5 gemisi arasına girdi. Bütün operasyonlarımızı uluslararası kural ve düzenlemelere göre gerçekleştireceğiz. İş güvenliği standartlarımız en üst düzeyde olacak. Sondaj esnasında çevreye, deniz yaşamına ve canlılara hiçbir zarar vermeyen çevre dostu bir teknoloji kullanacağız."
"İkinci sondaj gemimizi portföyümüze almak üzereyiz"
Dönmez, Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında temel hedeflerinin, Türkiye'nin hidrokarbon rezervlerini ekonomiye kazandırmak ve yerli kaynak kullanımını artırmak olduğunu söyledi.
Türkiye'nin Barbaros Hayreddin Paşa, Oruç Reis ve Fatih ile arama ve sondaj çalışmalarındaki dışa bağımlılığına büyük ölçüde son verildiğini vurgulayan Dönmez, şöyle dedi:
"Yerli ve yabancı mühendislerimizin ortak çalışmasıyla, gemilerimizi teknolojinin en gelişmiş cihazlarıyla donatarak tüm bu hazırlık sürecini tamamladık. Maden ve hidrokarbon aramacılığıyla ilgili her zaman söylediğimiz bir şey var. 'Varsa bulacağız.' Bu amaçla, Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis gemilerimiz sadece Akdeniz’de değil, Karadeniz’de de durmaksızın çalışıyor. Bugün Fatih gemimizin de katılımıyla bu çalışmalar daha da derinleşerek hız kazanacak. Bunlara ek olarak, ikinci sondaj gemimizi de portföyümüze almak üzereyiz. İnşallah yakın zamanda, muhtemelen gelecek ay Mersin’de bir sığ deniz sondaj çalışmasına da başlayacağız. Planlarımızı yaptık ve çalışmalarımızı artırarak sürdürüyoruz. Bilinsin isterim ki, Türkiye enerjide bağımsızlığı kendisine temel hedef olarak koymuştur. Bizi bu hedefimizden hiçbir güç vazgeçiremez."
"Taciz olursa deniz kuvvetlerimiz gereğini yapacak"
Dönmez, ilk sondajın yaklaşık 150 gün olarak planlandığını belirterek, "Hedefimiz bu sondaj gemisiyle yılda ortalama 2 sondaj kuyusu açmak. Ümit ediyoruz, ilk sondajımızda doğal gaz ya da petrole rastlarız. Umudumuz yüksek." diye konuştu.
Türkiye'nin, enerji alanında hiçbir zaman tek taraflı ve çevresini yok sayan bir anlayış içinde olmadığını dile getiren Dönmez, şunları kaydetti:
"Karşılıklı çıkar, karşılıklı hak ve hukuka saygı ve en önemlisi doğaya ve insana saygı, paradigmamızın temelini oluşturuyor. Bu felsefe doğrultusunda, Doğu Akdeniz'de istikrarı, barışı ve huzuru destekledik, destekliyoruz. Adımlarımızı her zaman hukuk çerçevesinde attık. Tek taraflı, gayrimeşru ve Türkiye'nin hakkını engellemeye yönelik adım atmaya tevessül edenlere, uluslararası hukuktan doğan haklarımızı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını sonuna kadar her platformda koruyacağımızı bildirmek isterim. Bizim hiçbir kimsenin kaynağında gözümüz yok. Tek derdimiz kendi hakimiyet alanımızdaki her bir karışın zenginliğini milletimizin hizmetine sunmak."
Bakan Dönmez, Fatih gemisine deniz kuvvetleri ve sahil güvenliğin eşlik ettiğine dikkati çekerek, "Herhangi bir güvenlik riski söz konusu değil ama taciz olursa deniz kuvvetlerimiz gereğini yapacaktır." dedi.
Kaynak: ETKB

2. Türk-Alman Enerji Forumu 26 Ekim’de Ankara’da Düzenlendi

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Peter Altmaier’in katılımlarıyla gerçekleştirilen 2. Türk Alman Enerji Forumu, 26 Ekim Cuma günü Ankara’da gerçekleştirildi.
Türkiye ile Almanya arasında köklü geçmişe sahip, çok yönlü bir ilişki olduğunu belirterek sözlerine başlayan Dönmez; “Aramızdaki 3000 kilometrelik mesafe, iki komşu ülke arasında olabilecek işbirliğinden çok daha kapsamlı ve güçlü bir işbirliği geliştirmemize engel olamamıştır.  Bildiğiniz gibi Almanya hâli hazırda ülkemizin en büyük ticaret ortağıdır. Ekonomik bağların ötesinde, iki ülke arasındaki sosyal bağlar da oldukça güçlüdür. Bir kısmı vatandaşlarımız, bir kısmı da Alman vatandaşlığına geçmiş Türk kökenlilerden oluşan 3,5 milyonluk toplum, Almanya ile Türkiye arasında insani ve çok özel bir köprü niteliği taşımaktadır” dedi.
Forumu değerlendiren Dönmez; “Bugün gerçekleştirmekte olduğumuz Türk-Alman Enerji Forumu’nun ikinci toplantısının, Almanya ile enerji bağlamındaki ikili ilişkilerimize hız kazandırmasının yanı sıra, ikili ekonomik ve siyasi ilişkilerimizde de katalizör rolü oynayacağına inanıyorum. Ülkemizde, bir kısmının üst düzey temsilcileri hâlihazırda aramızda olan, 7000’den fazla Alman şirketi faaliyet göstermektedir. Almanya’nın ülkemizde yaklaşık 9,3 milyar dolar tutarında uluslararası doğrudan yatırım stoku bulunmaktadır. Türk-Alman ortaklığını daha ileri seviyelere taşımak için iki ülkenin iş insanlarının üçüncü ülkelerde birlikte yatırım yapmaları her iki ülkenin de çıkarına olacaktır” diye konuştu.
“AB’nin Enerjide Atacağı Stratejik Hamlelerin Yolu Türkiye’den Geçiyor”
Global enerji piyasalarında Türkiye’nin önemine değinen Dönmez konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Avrupa’nın enerjide kaynak ülke ve güzergâh çeşitlendirmesi, birliğin ekonomik geleceği açısından kritik önem taşıyor.  AB’nin enerjide atacağı stratejik hamlelerin yolu Türkiye’den geçiyor. Türkiye, bugün artık coğrafi terimin çok ötesinde, enerji köprüleri ile de Batı ve Doğu’yu birbirine bağlıyor. Türkiye’nin artan jeopolitik konumunun önemi “Avrupa’nın enerji arz güvenliği Türkiye’den başlar” tezimizi her geçen gün daha da pekiştiriyor. Türkiye, güçlü liderliğin getirdiği siyasi istikrar ve sağlam ekonomik altyapısı sayesinde, dev enerji projeleri için istikrarlı ve güven veren bir partner olarak öne çıkıyor. AB ve Rusya’nın anlaşması halinde Türk Akım projesinin Avrupa’ya uzanması, Doğu Akdeniz gazının en uygun maliyetle taşınması, Hazar bölgesindeki ülkelerin mevcut boru hatlarına entegre edilmesi, Kuzey Irak gazının uluslararası piyasalara açılması gibi Avrupa enerji arz güvenliğine nefes aldıracak projelerin en güvenli anahtar ülkesi hiç tartışmasız müttefik Türkiye’dir.”
“Kalıcı Enerji Politikaları İçin Geleceğe Birlikte Bakmamız Gerekiyor”
Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Peter Altmaier ise;  Almanya’nın enerjide lider konumda bir ülke olduğuna vurgu yaparak Türkiye ile güç birliği yapmanın iki ülkenin menfaatlerine olduğunu sözlerine ekledi. Altmaier konuşmasında; “Hem Alman hem de Türk hükümetleri olarak bu önemli alana zaman ayırmaya hazırız. Bir ağ kurarak bu konuda iş birliği yapmamız gerekir. Bundan sonraki forumun Berlin’de yapılmasını ve somut projelerin ele alınmasını teklif ediyorum. Çerçeve koşulları gibi önemli konuları birlikte tartışmamız gerekiyor. Kalıcı enerji politikaları için geleceğe birlikte bakmamız gerekiyor. Buna ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
Enerji İş Birliğinde Yol Haritası
Dönmez, bu yıl içinde Türkiye ve Almanya yetkilileri arasında gerçekleştirilen toplantılar neticesinde, enerji alanındaki iş birliğinin canlandırılarak daha ileri bir seviyeye taşınması, spesifik hedef ve amaçların belirlenmesi amacıyla bir "yol haritası" oluşturulduğuna dikkati çekti.
Bu yol haritasında, iki ülkenin kamu ve özel sektörünün enerji alanında iş birliği yapabileceği alanlara ve odaklanabileceği projelere yer verildiğini anlatan Dönmez, şunları kaydetti:
"Yol haritasında belirlenen iş birliği konularının Türk ve Alman özel sektörünün de katkılarıyla somut iş birliklerine dönüştürülebilmesi için dört çalışma grubu oluşturuldu. Bu çalışma gruplarının faaliyet alanları içinde hem Türkiye’nin hem de Almanya’nın büyük önem verdiği yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği başta olmak üzere enerji altyapısı ve sektör eşleşmesi ile elektrik ve doğal gaz piyasalarındaki düzenlemeler yer almaktadır. Forumun öğleden sonraki oturumunda, söz konusu çalışma gruplarının çalışmalarının sonuçlarını özel sektör temsilcilerimizle de paylaşması planlanmaktadır. Belirlenen yol haritasının ve oluşturulan çalışma gruplarının, ülkelerimiz arasındaki enerji iş birliğinin doğru yönde gelişmesine ve somut projelerin ortaya çıkarılmasına vesile olacağına inanıyorum.”
İmzalar Atıldı
Siemens, BASF ve EON gibi Alman şirketlerinin yanı sıra, Türkiye’de yatırım ve ortakları bulunan şirketlerden temsilcilerin bulunduğu forum kapsamında Türk-Alman hükümetleri arasında enerji alanındaki işbirliğinin geliştirilmesini öngören niyet mektubunun imza töreni gerçekleştirildi.
Kaynak: ETKB

Cumhurbaşkanlığı 2019 Yılı Programı Resmi Gazete’de Yayınlandı

Programın enerji ile ilgili kısmında şu ifadeler yer aldı:
Türkiye’nin enerji talebi, büyüyen ekonomisine paralel olarak gelişim göstermektedir. 2000 – 2016 yılları arasında yıllık elektrik enerjisi talebi dünyada ortalama yüzde 3 artış gösterirken, ülkemizde bu oran yaklaşık yüzde 5 olarak gerçekleşmiştir. Bu yüksek talep artışının güvenli bir biçimde karşılanabilmesi, enerji politikamızın temel önceliğidir.
Fosil yakıtlar bakımından linyit hariç zengin rezervlere sahip olmayan Türkiye’de, 2016 yılında birincil enerji kaynaklarında ithalatın oranı yüzde 74 seviyesindedir. 2016 yılında birincil enerji kaynakları tüketimi içerisinde kömürün payı yüzde 28, petrolün payı yüzde 31 ve yenilenebilir kaynakların payı yüzde 13’tür. 2008 – 2015 yılları arasında birincil enerji tüketiminde en büyük paya sahip olan doğalgazın 2016 yılında ülkemiz birincil enerji tüketimindeki payı yüzde 28 seviyesindedir.
2016 yılında 46,5 milyar metreküp olan doğalgaz tüketimi, 2017 yılında yüzde 15,9 artarak 53,9 milyar metreküp olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılında tüketilen doğalgazın yüzde 38’i elektrik üretiminde, yüzde 25’i sanayide ve kalan yüzde 37’si bina ve diğer alanlarda ısınma amaçlı olarak kullanılmıştır. 2018 yılında doğalgaz tüketiminin yaklaşık 51 milyar metreküp olacağı tahmin edilmektedir.
Dünyada toplam elektrik üretiminde doğalgazın payı 2001 yılında yüzde 18’den 2016 yılında yüzde 23,6 seviyesine çıkmıştır. Ülkemizde bu oran 2001 – 2017 döneminde yüzde 32 ile 50 arasında seyretmiştir. 2017 yılında yüzde 37,2 olarak gerçekleşen elektrik üretimindeki doğalgazın payının, 2018 yılında azalarak yüzde 31,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Birincil enerji kaynakları içerisinde doğalgazda yaklaşık yüzde 98, petrolde ise yaklaşık yüzde 91 oranındaki dışa bağımlılık önemli bir arz güvenliği riski oluşturmaktadır. Arz güvenliği sorununun aşılması için petrol ve doğalgaz aramalarına devam edilmesi, eş zamanlı olarak mevcut yerli kaynakların daha fazla değerlendirilmesi gerekmektedir. Arz güvenliğinin diğer önemli boyutu ise kaynak ve güzergah çeşitliliğinin sağlanması ile ilave giriş noktalarının oluşturulmasıdır.
Rusya’da üretilecek doğalgazın Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanan, her biri 15,75 milyar metreküp kapasiteli iki boru hattıyla taşınmasının planlandığı Türk Akımı Projesinde deniz kısmına yönelik iletim hattı yapım çalışmaları devam etmekte olup, 2019 yılında ülkemize doğalgaz arzına başlanması planlanmaktadır.
Doğalgazın ülke geneline yaygınlaştırılması hedefine yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bu çerçevede, doğalgaza sahip olmayan, merkez nüfusu en az 20.000 olan ve mevcut doğalgaz dağıtım bölgeleri lisans kapsamı dışındaki ilçeler ile belirli kriterlere haiz OSB’lere doğalgaz ulaştırılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.
Arz güvenliği hususu ve mevsimsel talep dalgalanmaları doğalgaz depolama kapasitesinin artırılmasını zorunlu kılmıştır. Avrupa ülkelerinin depolama kapasitelerinin yıllık tüketimi karşılama oranı ortalama yüzde 20 düzeyinde olup, ülkemizde bu oran yaklaşık yüzde 6 seviyesindedir.
2021 yılında tamamlanması planlanan ve bölgedeki toplam depolama kapasitesinin 4,3 milyar metreküpe, geri üretim kapasitesinin 75 milyon metreküp/gün’e yükseltilmesi hedeflenen Kuzey Marmara ve Değirmenköy Yer Altı Depolama (Faz 3) Projesi ve 2023 yılında tamamlanması planlanan ve depolama kapasitesinin 5,4 milyar metreküpe, geri üretim kapasitesinin ise 80 milyon metreküp/güne çıkarılması hedeflenen Tuz Gölü Doğalgaz Yeraltı Depolama Projesi ile birlikte, 2023 yılında Türkiye’nin toplam doğalgaz depolama kapasitesinin 9,7 milyar metreküpe ulaşması öngörülmektedir.
Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında, yerli kömürün kullanımının artırılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bu çerçevede, Eskişehir – Alpu sahasında termik santral kurulmasına yönelik özelleştirme ihalesi kapsamında teklifler alınmaya devam etmektedir. Bu sahanın yanında Trakya – Ergene, Afyon – Dinar, Afşin – Elbistan ve Karapınar – Ayrancı sahalarında ise ihale öncesi çalışmalar sürdürülmektedir.
Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik politikası kapsamında, büyük ölçekli yenilenebilir enerji kaynak alanları (YEKA) oluşturularak  yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması ve üretim tesislerinde kullanılan ekipmanın yurt içinde üretilmesi ya da yurt içinden temin edilmesi hedeflenmektedir. Şanlıurfa, Hatay ve Niğde’de kurulması planlanan toplam 1.000 MW gücündeki güneş enerjisi santrallerine yönelik ihale teklifleri 5 Ekim 2018 tarihi itibariyle alınmaya başlanmıştır. Ayrıca, 1.200 MW gücündeki deniz üstü rüzgar enerjisi santrallerinin kurulmasına yönelik ihale çalışmaları devam etmektedir.
Rusya ile imzalanan anlaşma uyarınca, her biri 1.200 MW güce sahip olan 4 üniteyle toplam 4800 MW kurulu güce sahip nükleer santralin Akkuyu’da kurulması kararlaştırılmıştır. Akkuyu Nükleer Santrali’nin temeli 3 Nisan 2018 tarihinde atılarak Türkiye’nin ilk nükleer santralinin inşasına başlanmıştır. Akkuyu Nükleer Santrali’nin ilk ünitesinin 2023 yılında, diğer ünitelerin de birer yıl arayla 2026 yılı sonuna kadar işletmeye alınması planlanmaktadır.
702 sayılı Nükleer Düzenleme Kurumu’nun Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu KHK ile nükleer alandaki faaliyetlerin güvenli ve emniyetli bir şekilde yürütülmesini sağlamak için bağımsız, güçlü ve yetkin bir nükleer düzenleme ve denetleme sistemi oluşturulması amaçlanmıştır. Bu kapsamda Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığının düzenlemeye ilişkin görevleri, yeni kurulan Nükleer Düzenleme Kurumu’na devredilmiştir.
2017 – 2023 yıllarını kapsayan Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı 2 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Plan kapsamındaki eylemler için 2023 yılına kadar 10,9 milyar ABD doları düzeyinde yatırım yapılması ve enerji tüketiminde 23,9 MTEP tasarruf sağlanması hedeflenmektedir.
Elektrik Enerjisinde Kaynak Cinsine Göre Kurulu Güç, Üretim Kapasitesi ve Üretim Değeri
Ülkemizde 2017 yılında toplam elektrik üretimi içindeki payı yüzde 29,6 olan yenilenebilir enerji kaynaklarından 88,1 milyar kWh elektrik üretimi gerçekleşmiştir. 2018 yılında bu payın yüzde 31,3 ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin 96,3 milyar kWh olması beklenmektedir.
2017 yılsonu itibariyle 85.200 MW olan elektrik santralleri toplam kurulu gücünün ağırlıklı olarak güneş, hidrolik ve doğalgaz santrallerinin eklenmesiyle 2018 yılı sonunda yüzde 5,9 artarak 90.233 MW’a ulaşacağı tahmin edilmektedir.
2017 yılında 296,7 milyar kWh olan elektrik tüketiminin, 2018 yılında yüzde 3,6 artışla 307,5 milyar kWh olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 2017 yılında 3.672 kWh olan kişi başı elektrik tüketiminin, 2018 yılında 3.756 kWh olması beklenmektedir.
Enerjinin her alanında verimliliğin artırılması, israfın önlenmesi ve enerji yoğunluğunun azaltılması önem arz etmektedir. 2000 – 2015 yılları arasında Türkiye’nin birincil enerji yoğunluğu yıllık ortalama yüzde 1,5 oranında azalmakla birlikte, OECD ortalamasına kıyasla hala yüksek düzeyde bulunmaktadır.

Yeni Havalimanı'nın Isı ve Enerji İhtiyacı Atıklarla Karşılanacak

Cumhuriyetimizin 95. kuruluş yıldönümünde açılan İstanbul Yeni Havalimanı'nın ilk uçuşu 31 Ekim'de gerçekleştiriliyor. Daha önce bünyesinde birçok farklı inovasyon barındıracağı açıklanan havalimanının ısı ve enerji ihtiyacıyla ilgili de güzel haberler geldi.
6. Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’nda konuşan İBB Kurumsal Gelişim ve Yönetim Sistemleri Daire Başkanı Ramazan Özcan Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi atık tesislerinin, İstanbul Yeni Havalimanı'nın enerji ihtiyacının %40'ını, ısı ihtiyacının ise tamamını karşılayacağını belirtti.
Yıldırım sözlerine şöyle devam etti: "İstanbul'un 15 milyonu aşan nüfusunun 2023'te 16 milyon 310 bin olmasını bekliyoruz. Bu artış şehir içi hareketlilik talebini de üç kat artıracak. İBB olarak şehrin karbon emisyon düzeyini 2030’da yüzde 32 düşürmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda mevcut 355,45 km’lik metro hattını 2019 sonrasında 1.100 km’ye, 120 km’lik bisiklet yolunu da 2023’te 1.050 km’ye ulaştırmış olacağız."
Kaynak: Web Tekno

Elektrikli Araçlara İlgi Her Geçen Gün Artıyor

Ekonomik, sessiz ve çevre dostu elektrikli araçların küresel piyasadaki yeri gün geçtikçe genişliyor. Peki dünyada ve Türkiye’de elektrikli araç piyasasında durum ne?
Elektrikli araçların ilk adımı 1838 yılında Hollanda’da atıldı. Elektrik motoru bulunan bir araç, iletim hatlarına kablo ile bağlıydı ve saatte 4 buçuk kilometre hıza ulaşabiliyordu.
Türkiye’nin elektrikli araçlara ilgisi ise 130 yıl öncesine dayanıyor. İlk elektrikli araç 2. Abdülhamid döneminde İngiltere’den getirildi. Abdülhamid Han elektrikli aracı Yıldız Sarayı’nda bizzat denedi.
3 milyon elektrikli araç yollarda
Bugün ise dünya genelinde 3 milyon civarında elektrikli araç yollarda. 2017 yılında elektrikli araç satışları ivme kazandı. 1 buçuk milyon araç satılırken, bu araçların trafikteki varlığı yüzde 55 arttı. Bu sayının 2027 yılında 27 milyona ulaşması öngörülüyor.
Dünyada her geçen gün elektrikli araçlara olan ilgi artıyor. Elektrikli araç üretiminde ilk sırayı Çin alıyor. Çin’i Avrupa ülkeleri takip ediyor. Çin’de şehir içi park ve vergi düzenlemeleri başta olmak üzere elektrikli araçlar için pek çok teşvik var.
En büyük engel yüksek yatırım maliyetleri
Petrol başta olmak üzere fosil yakıtlara alternatif arayan ülkeler elektrikli araçları çıkış yolu olarak görüyor. Elektrikli araçların üretim ve kullanımının önündeki en büyük engel ise yüksek yatırım maliyetleri. Batarya maliyetinin yüksekliği yatırımları yavaşlatırken, devlet desteğini zorunlu kılıyor.
Türkiye’nin her yerine elektrikli araçla ulaşmak mümkün değil
Elektrikli araç sayısındaki hızlı artış şehirlerde elektrik alt yapısında da değişiklik gerektiriyor.
Türkiye’ye bir otomobil bayisinin getirdiği ilk seri üretim ve uzun menzilli elektrikli aracın bataryası 45 dakikada doluyor, tek dolumla 400 kilometre gidebiliyor.
Benzinli veya dizel araçlarla karşılaştırıldığında 4-5 kata varan bir yakıt tasarrufu söz konusu olsa da uzun şarj süresi önemli bir sorun.
Şarj istasyonu ağının eksikliği nedeniyle Türkiye’nin her yerine elektrikli araçla ulaşmak da şu an için mümkün değil.
Hibrit araç satışı yüzde 360 arttı
İçten yanmalı motorla elektrik motorunu bir arada bulunduran hibrit araçların Türkiye piyasasındaki varlığı da artıyor. Türkiye’de hibrit araç satışı 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 360 artarak 4 bin 451 adete ulaştı.
Japon otomotiv devi de, Hibrit modelini Sakarya’da üretmeye devam ediyor. Lexus Türkiye Direktörü Selim Okutur, “Konvansiyonel motorların avantajları ile elektrikli araçların avantajlarını birleştiren bir teknoloji hibrit teknolojisi. Önümüzdeki 20 yılın teknolojisi hibrit teknolojisi olacak.” dedi.
Öte yandan Türkiye’nin ilk hibrit araç motor üretim fabrikasının temeli de 100 milyon euroluk yatırımla Bursa’da atıldı.
Kaynak: Uluslararsı Haber Ajansı

“Enerjide Maliyet Akıllı Şebekeyle Düşer”

Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Fakültesi tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen “Türkiye’de Elektrik Güç Sisteminin Mevcut Durumu ve Geleceği: Akıllı Şebekeler ve Yenilenebilir Enerji Sistemleri” isimli konferansta konuşan Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ) Genel Müdürü Murat Yiğit, elektrik dağıtım sektöründe akıllı şebeke uygulamalarını ve önemini anlattı.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Davutpaşa Kampüsü’nde 10 Ekim’de gerçekleştirilen konferansın açılış konuşmalarını Elektrik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Şenol ile Enerji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ozan Şenol yaptı. Konferansın ‘Elektrik Güç Sistemi İşletiminde Teknolojik Gelişmeler’ oturumunda söz alan BEDAŞ Genel Müdürü Yiğit, ‘Yeni Nesil Elektrik Dağıtım Şebekeleri’ ve Türkiye’nin elektrik dağıtımında öncü şirketi olan BEDAŞ’ın bu alanda yürüttüğü projeler hakkında bilgi verdi.
Akıllı Şebekenin Temelinde Bilgi Ve İletişim Var
Akıllı şebekelerin enerjinin maliyetlerini düşürmek, arz güvenliğini sürdürmek, sürdürülebilirlik ve elektrik altyapısının kullanılabilirliğini artırmak için önemli olduğuna işaret eden Murat Yiğit, elektrikli araçlar ve akıllı binalar hayatımıza girdikçe akıllı şebeke altyapısına daha fazla ihtiyaç duyulacağının altını çizdi. BEDAŞ’ın akıllı şebeke alanında en önemli projesi olan Entegre Bilişim Sistemleri’nin tamamlandığını ve saha uygulamalarında yaygınlaştırmaların devam ettiğini; özellikle Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS), SCADA Uzaktan Kontrol Merkezi, Kesinti Yönetim Sistemi (OMS), Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), İşgücü Yönetimi (WFM), Otomatik Sayaç Okuma Sistemi (OSOS) ve Trafo Arıza Bildirim Sistemi (TABSİS) entegrasyonlarının kısa vadede servis kalitesine yansımasını beklediklerini belirtti. OSOS verilerinin enerji tüketim analizleri için çok değerli olduğuna ve geleceğin şebekelerinde bilginin öneminin daha da artacağına vurgu yapan Yiğit, “Yaptığımız her proje ve yatırım, yönettiğimiz şebekenin her unsuruyla bilgi alışverişinde bulunmayı esas alıyor. Zaten akıllı şebekenin temeli de bu bilgi alışverişi ve kumanda yetenekleridir” dedi.
‘Heyecanlı, Meraklı Ve Üretken Olun’
BEDAŞ’ın TÜBİTAK, Era.net, Horizon 2020 tarafından desteklenen projeleri hakkında da bilgi veren Yiğit, “Bunlardan bazılarını akıllı sayaç, D-ENVER 2023: Dağıtımda Enerji Verimliliği ve Enerji Tasarruf Yol Haritasının Çıkarılması, Dağıtım Şebekesinde Depolama Sistemlerinin Kullanımı Pilot Projesi ile ASELSAN ile birlikte yürüttüğümüz DEPAR, Gelişmiş Batarya Yönetim Sistemi ve CALLIA projesi olarak sıralayabiliriz” dedi.
Öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği konferansta, her mühendisin birlikte çalıştığı ekibi iyi yönetebilmesi için aslında iyi bir yönetici olması gerektiğinin de altını çizen Yiğit, özellikle bu konu özelinde kendilerini geliştirmeleri tavsiyesinde bulundu. Yiğit, geleceğin mühendislerine, “Mutlaka heyecanlı, meraklı ve üretken olmalısınız. Türkiye Mühendislik Kariyer Fuarı’na (TÜMKAF) katılarak orada staj imkanı için bizimle iletişime geçebilirsiniz” diye seslendi.

DÜNYADAN HABERLER
Çin, Enerji Verimliliği Hedeflerini Desteklemek için IEA ile Güçlerini Birleştirdi

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC), enerji verimliliği işbirliği üzerine iyi niyet sözleşmesi imzaladı.
NDRC Başkan Yardımcısı Zhang Yong ve IEA İcra Direktörü Dr. Fatih Birol, anlaşmayı geçtiğimiz Cuma gün Uluslararası Enerji Ajansı’nın Paris’teki genel merkezinde imzaladılar.
Sözleşme, hem Çin’de hem de dünya genelinde enerji verimliliğindeki gelişmeleri hızlandıracak faaliyetler ve projeler üzerine kurulacak işbirliği için güçlü bir taslak öne sürüyor.
Paylaşılan ortak basın bültenine göre ikili; politika diyaloğu, ortak araştırma, veri paylaşımı ve kapasite geliştirme faaliyetleri üzerine işbirliği yapmayı dört gözle bekliyorlar.
Sözleşme, karbon emisyonlarının kontrol altına alınmasına yönelik küresel çabalar için kritik bir zamanda yapıldı.
Enerji Verimliliğinin Önemi
IEA’nın analizleri uzun zamandır enerji verimliliğin temiz enerjiye geçişteki önemi ve Çin’in küresel enerji tartışmalarındaki merkezi rolünün altını çiziyor.
Çin, son yıllarda enerji verimliliğinde güçlü bir aşama ve enerji yoğunluğunda iyileşmeler kaydetti.
NDRC’nin liderliğinde Çin’in enerji verimliliğine verdiği önem göz önünde bulundurulduğunda IEA, Çinli kuruluşlarla çalışmak, Çin’in dahiliyetinde enerji verimliliği üzerine bir platform hazırlamak ve bu alandaki başarılı tecrübelerini paylaşmak için sabırsızlandığını belirtti.
Modernizasyon stratejinin bir parçası olarak, IEA diğer gelişmekte olan ekonomilere de kapılarını açmış durumda.
Kaynak: Esi Africa

Finlandiya Biyoenerji ve Nükleerin Enerji Dönüşümüne Nasıl Öncülük Ettiğini Gösteriyor

Enerji tedarikinin %29’unu oluşturan nükleer, hidro ve biyoenerjinin güçlü rolü sayesinde, Finlandiya IEA üye ülkeleri arasında toplam enerji tedarikinde fosil yakıtların payının en düşük olduğu ülke konumunda. Ancak IEA, Finlandiya’daki enerji politikalarının en son değerlendirmesinde, hükümetin petrol talebini yarıya indirme ve 2030 yılına kadar kömür kullanımını kademeli olarak bitirme gibi iddialı iklim hedeflerine ulaşması için maliyet-etkin tedbirlere odaklanması gerektiği belirtiliyor.
Örneğin, Finlandiya 2030 yılına kadar ulaşımda kullandığı yakıtların %30’unu yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefliyor. Gelişmiş biyoyakıtlarda lider olarak, Finlandiya’nın yeni biyoyakıt yükümlülüğünün sürdürülebilir hammadde ile karşılanabileceğinden, yeni biyoyakıt üretimine olan yatırımları teşvik edeceğinden ve biyoyakıtların uzun mesafeli ulaşımda da kullanılabileceğinden emin olması gerekiyor.
Finlandiya aynı zamanda kişisel ulaşımdan toplu ulaşıma geçişleri teşvik ederek trafikteki araç sayısını azaltmayı amaçlıyor. Raporda, tavsiye edilebilir olmasına rağmen, bunun, toplam ulaşım emisyonunun artması pahasına uygulanmaması gerekiyor. IEA İcra Direktör Vekili Paul Simons konuyla ilgili olarak; “Ulaşım sektörünün dekarbonizasyonuna bütünsel bir yaklaşımda bulunmak, hem trafikteki araçlar hem de ulaşım sisteminin daha verimli olmasını gerektiriyor” şeklinde konuştu.
Isınma açısından bakıldığında, endüstriyel ısı talebi büyük ölçüde biyoyakıtlar ve elektrik ile karşılanıyor. Aynı zamanda, Finlandiya enerji sektörü yeni nükleere uzun vadeli sanayi kontratlarına dayalı yatırım yapıyor. Bununla birlikte, kömür halen ısınma ve elektrik üretiminde büyük bir rol oynarken, Finlandiya’yı elektrik tedarikinin karbon yoğunluğu sıralamasında 7. sıraya yerleştiriyor.
Enerji güvenliğine bakılacak olursa, Finlandiya Nordik ve Baltık elektrik piyasasına olan entegrasyonunu yeni ara bağlantı noktalarıyla güçlendiriyor ve Baltık Ülkeleri ile ortak doğalgaz piyasası üzerine çalışmalar yapıyor. Bu çerçevede, politikaların bölgesel uyumu hayati önem taşıyor, çünkü Nordik ülkeler iddialı dekarbonizasyon hedefleri benimsemiş durumda ve hepsi bunun için elektrifikasyon ve biyoyakıtlara bel bağlıyor. Elektriği büyük ölçüden ithal eden bir ülke olarak, düzenli yeterlilik değerlendirmeleri Finlandiya’nın elektrik arzının güvenliği için kritik önem taşıyor.
Son olarak, Finlandiya’nın enerji araştırma ve geliştirme alanındaki liderliği dikkate değer iken, kamu fonlamasının yıldan yıla azaldığı görülüyor. Güçlü Ar-Ge performansının sürdürülmesi, temiz enerji hedeflerine ulaşılmasında kritik bir etken. Mr. Simons: “İşletmelerin yenilikçi ulaşım, enerji ve iklim çözümlerine yatırım kararı almaları için, 2050 için düşük karbon stratejisine ve sağlam bir kamu ve özel sektör fonlamasına ihtiyaç duyuluyor” dedi.
Kaynak: IEA

İklim Değişikliği: Atmosferi Karbondioksitten Temizlemek için 5 Ucuz Yol

İklim değişikliği üstüne yapılan son bilimsel araştırmalar, sadece gaz salımlarını kesmenin küresel ısının 1,5 ya da 2 santigrat yükselmesini engellemeyeceğini ortaya koyuyor.
İklim Değişikliği Üzerine Hükümetlerarası Panel ve diğer kuruluşlar bu yüzyıl bitmeden havanın CO2'den temizlenmesi gerektiğini savunuyor.
Bazı fikirler CO2 salımlarını sınırlama gibi asıl hedeften şaştıkları gerekçesiyle tartışmalı.
Ancak ABD Bilim, Mühendislik ve Tıp Ulusal Akademileri'nin son araştırmasında, "negatif salım teknolojilerinin" geniş ölçekte uygulanmaya hazır olduğu belirtildi.
Raporu kaleme alanlar, ABD Kongresi'nin emilen ve depolanan karbondioksitin her tonuna 50 dolarlık vergi indirimi getirdiğini ve bu teknolojilerin 20 ile 100 dolar arasında maliyeti olduğuna dikkat çekiyor.
1- Mavi kıyı karbonu
Rapora göre canlı bitkiler ve deniz ve nehir diplerinde depolanan karbon miktarını arttırmak mümkün. Bu alanlar arasında bataklıklar, gelgit havzaları ve deniz çayırı yatakları var.
Bu sulak alanlar, tüm ekosistemler arasında metrekare başına en çok karbon depolama kapasitesine sahip yerler.
Akademi'nin çalışması yeni sulak alanlar yaratarak ya da bunları koruyarak atmosferden çekilen karbon oranının ikiye katlanabileceğini söylüyor.
Bu seçenekle karbonun tonu 20 dolara depolanabiliyor.
Ancak kıyı ekosistemleri dünyada en büyük tehdit altında bulunan alanlar.

Her yıl 340 bin ile 980 bin hektar arasında kıyı ekosistemi yok ediliyor.
Bu alanların yok edilmesiyle daha fazla gaz salımı da ortaya çıkıyor.
2 - Ağaç dikmek
Karbon salımlarının artmasında önemli bir faktör küresel ormansızlaştırma.
Burada da sorun. kerestelik ağaç yetiştirme hakkında bilgi sahibi olan pek çok araştırmacının. en iyi hangi ağaç türlerinin karbon emdiği konusunda kapsamlı bilgiye sahip olmaması.
Neredeyse. bütün ülkeler karbon seviyesini azaltmanın ucuz bir yöntemi olarak ağaç dikme programları başlattı.
Rapora göre ağaçlar çorak, tarım arazisi olarak kullanılamayan yerlere dikildiği sürece iyi bir yöntem. Raporu inceleyen Cardiff Üniversitesi'nden Dr. Phil Renforth, "Sorun, bunu işe yarayacak dereceye dek yaptığınızda, gıda üretimi için gereken alanları da ağaçlandırmanızın gerekmesi" diyor.
Rapora göre bu yöntemle de ton başına 20 dolar ya da daha az bir maliyetle karbon azaltılabiliyor.
Araştırma ayrıca, topraktaki karbonu azaltabilecek ve ayrıştırılabilecek tarım bitkileri bulunması için araştırma çağrısı da yapıyor.
3 - Orman yönetimi
Rapor yeni ağaç dikmenin yanı sıra mevcut ormanlarının korunmasının da karbon düzeyini azaltmak için önemli olduğunu vurguluyor. Bunun da maliyeti karbonun tonu başına 20 dolardan az.
Orman yangınlarından sonra kayıpları hızla geri kazandırmak ve orman ürünleri hasadı yapılırken, yaşlı ve büyük ağaçları koruyarak ormanın yaşının büyütülmesi gibi teknikler söz konusu.
4 - Tarım faaliyetlerinde çeşitlilik
Çiftçilerin tarlalarını kullanma yöntemlerinde küçük değişiklikler havadaki karbonla mücadelede ucuz ve etkili bir yol olabilir.
Bunlardan biri çiftçilerin ticari ürünler yetiştirmedikleri dönemde tarlalarını örtü bitkileri ekmeleri.
Toprak çok fazla işlenmeden ekilen bu bitkilerin atıklarının yakılmasıyla toprağa bio-kömür adı verilen madde ekleniyor.
Dünya Kaynak Enstitüsü Uzmanı Kelly Levin, "Tarımsal faaliyetleri değiştirmek, toprak verimliliği ve su anlamında büyük bir yarar sağlıyor. Ancak bazı zorluklar da var. Bunların en önemlisi karbon çekme özelliğinin ne kadar kalıcı olacağı. Tabi bir de boyut problemi var. Bu yöntemlerin yararlı olabilmesi için çok geniş bir alanda uygulanması gerekiyor" diyor.
Bu aynı zamanda, biraz daha pahalı bir yöntem.
Bu seçenek karbonun tonu başına 20 ila 100 dolarlık bir maliyet ortaya çıkartıyor.
5 - Biyokütle enerjisi
Biyokütle enerjisi (BECCS) karbonu emen enerji bitkileri yetiştirmek ve daha sonra bunları elektrik üretmek için yakarken ortaya çıkan CO2 gazını yakalayarak yeraltına gömmek işleminden oluşuyor.
BECCS küresel düzeyde tarıma elverişli arazilerin yüzde 40'ına ihtiyaç duyulacağı görüşüyle pek kabul görmüyor.
Ancak rapora göre BECCS ton başına 20 ila 100 dolarlık makul maliyetiyle fark yaratabilir.
Uzmanlar sadece atık ürünlerden sağlanan biyokütle enerjisiyle atmosferden 5 milyar ton CO2'nin çekileceğini öne sürdü. Bu çok büyük bir miktar.
Ancak bunun tarımsal, orman ve belediye atıklarının toplanması ve nakledilmesi gibi lojistik ve ekonomik zorlukları da var.

Kaynak: BBC

Google Haritalar, Elektrikli Araçlar için Şarj İstasyonu Bilgilerini Sunmaya Başlıyor

Elektrikli araç sahipleri, özellikle uzun yolculuklar sırasında şarj istasyonu konumlarına sık sık ihtiyaç duyabiliyor.
Google Haritalar uygulaması geçtiğimiz dönemlerde kullanıcıların işlerini ve grup etkinliklerini planlamasına yardımcı olan bir güncelleme almıştı. Haritalar uygulaması artık elektrikli araç sahibi sürücülerin, araçlarını nerelerde şarj edebileceği yönünde bilgileri de sunmaya başlıyor. Bugün, şarj istasyonlarının konumunu öğrenmenize, arama yapmanıza ve istasyon hakkında yararlı bilgiler sağlamanıza olanak sunan yeni bir özellik kullanıma sunuluyor.
Şimdilik tam kapsamlı bir kullanım sunmayan özellik her bölge ve ülkede erişilebilir değil. Yurtdışında kullanmak isteyenlerin 'EV Charging Stations' şeklinde Google Haritalar'da arama yapması yeterli. Ayrıca istasyonlar hakkında, hangi tip bağlantıların mevcut olduğunu, istasyonların şarj hızlarının nasıl olduğunu, kaç adet istasyon bulunduğunu ve istasyon sahiplerinin bilgilerini de görmeniz mümkün olacak. Ayrıca Google Haritalar'da eskiden de kullanılan, kullanıcı fotoğrafları ve yorumları gibi özellikler sayesinde başkaları istasyon hakkında ne düşünüyor öğrenebileceksiniz.
Google Haritalar şu an için Tesla ve Chargepoint için dünya çapında kullanım bilgisi verse dahi, yerel istasyonlar hakkında sadece belirli başlı ülkelerde bilgi girdileri mevcut. Bu özellik bugün hem iOS hem de Android için yayınlanacak.
Kaynak: Webtecno

HAFTANIN RAPORU

Elektrik ve Doğalgaz Piyasa Hacimleri Raporu

Avrupa enerji regülatörleri birliği (ACER/CEER) tarafından yayımlanan raporda, dahili elektrik ve doğalgaz piyasalarının takibinin sonuçları analiz ediliyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK
192