SEKTÖRDEN HABERLER
Mersin’de Sığ Deniz Sondajı Başlıyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Mersin’de sığ deniz sondajını başlatma töreninde konuştu. Milli Enerji ve Maden Politikası’nın arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa felsefesiyle oluşturulduğunu hatırlatan Dönmez, hedefin enerjide bağımsız ve güçlü bir Türkiye olduğunu söyledi.
Dönmez, bütün plan ve stratejilerin temelinin Türkiye’nin enerjide kendi öz yeterliliğini sağlaması üzerine kurduklarını belirterek, "Büyük ve Güçlü Türkiye idealini gerçeğe dönüştürmek için yerli ve milli kaynaklara dayalı dengeli bir enerji portföyünü oluşturmak için her alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu stratejimiz doğrultusunda projelerimizi bir bir hayata geçirdik, geçiriyoruz. Attığımız adımlar sadece ülkemizi değil, bölgemizdeki enerji piyasasını da temelden değiştirebilecek etkiye sahip." diye konuştu.
Son dönemde STAR Rafinerisi, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve TürkAkım gibi projelerin hayata geçtiğini hatırlatan Dönmez, yerli kömürde atak yapıldığını ve doğal gaz fiyatlarının serbest piyasada belirlenmesine katkı sağlayan Organize Toptan Doğal Gaz Satış Piyasası’nın da aktif hale getirildiğini vurguladı.
Bakan Dönmez, Fatih gemisiyle ilk derin deniz sondajının geçen ay başlatıldığını anımsatarak, "Bugün de Mersin’de sığ deniz sondajına başlamanın heyecanı içerisindeyiz." dedi.
"Doğal gaz veya petrol bulana kadar durmayacağız"
Gerçekleştirilen projelerle sadece Türkiye’ye değil bölgeye de önemli katkılar sunulduğunun altını çizen Dönmez, "Bölgemizde barış, huzur ve istikrarın sağlanması temel amacımız. Türkiye, tarihi misyonuna uygun hareket ederek, Doğu Akdeniz’de de barış ve istikrarın savunucusu olacak. Daha önce de birçok defa söylediğimiz gibi bizim kimsenin kaynaklarında gözümüz yok. Derdimiz hukuki haklarımızı kullanarak kendi kaynaklarımızı ekonomimize kazandırmak. Böylece bölgemize de katkı yapmak. Biz kendi enerji stratejimiz doğrultusunda hareket ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Oruç Reis ve Barbaros Hayreddin Paşa gemileriyle sismik arama faaliyetlerinin yürütüldüğüne dikkati çeken Dönmez, şöyle konuştu:
"Fatih ve envanterimize kattığımız ve kısa bir süre sonra ülkemize gelip sondaj faaliyetlerine başlayacak olan ikinci gemimizle derin ve ultra derin deniz sondaj çalışmalarımızı ve son olarak da bugün de sığ deniz sondaj hamlemizi yapıyoruz. Sığ denizdeki sondaj çalışmalarımızı, projenin ihtiyaçlarına uygun olarak 101 metre ve 90 metre su derinliklerinde çalışabilecek sondaj platformumuzla gerçekleştireceğiz. Doğu Akdeniz’de sahip olduğumuz ruhsat alanları içerisinde ilk olarak iki adet sığ deniz arama kuyusu kazacağız. Tamamı Türk mühendisler tarafından tasarlanmış ve planlanmış bu kuyularımızdan sonra da sonuç ne olursa olsun, sondaja devam edeceğiz. Kazdığımız kuyularda petrol veya doğal gaz bulana kadar asla durmayacağız. Fatih, Barbaros, Oruç Reis, bu platformumuz ve yakında filomuza katılacak olan yeni sondaj gemimiz denizlerdeki mevcudiyetimizin belgeleridir. Bayrağımız buradaki varlığımızın ebedi tescilidir."
"Keşfedilmemiş, aranmamış ne sığ ne de derin deniz bırakacağız"
Sığ deniz arama projesi kapsamında ilk kuyunun Mersin’in yaklaşık 19 deniz mili güneyinde olan Kuzey Erdemli-1 lokasyonunda kurulacağını ifade eden Dönmez, 2 bin 100 metre derinliğindeki ilk kuyunun 101 metre su derinliğine sahip bu lokasyonda açılacağını söyledi.
Söz konusu sondajın yaklaşık iki ay süreceğini belirten Bakan Dönmez, şöyle devam etti:
"Sonrasında, sondaj faaliyetini yapan platform Adana/Karataş’a taşıyacağız. Orada da yaklaşık 4 bin 100 metre derinliğindeki Kuzupınarı-1 kuyusu açacağız. İkinci kuyumuzdaki çalışma süremizi de yaklaşık dört ay olarak belirledik. Bu iki kuyuyu tamamladıktan sonra da çalışmalarımıza tüm hızıyla devam edeceğiz. Keşfedilmemiş, aranmamış ne sığ ne de derin deniz bırakacağız. Hidrokarbon aramacılığının sabır gerektiren faaliyetler olduğunun farkındayız. Bu nedenle yerli mühendislerimizin gayretiyle çalışmalarımız devam edecek. Dünyada sondaj faaliyetleri ile öne çıkan ülkeler dahi ilk aramalarında hedeflerine ulaşamadılar. Bu nedenle bizim de sabırlı ve bir o kadar da kararlı olmamız gerekiyor. Her zaman söylediğimiz gibi “varsa mutlaka bulacağız. Gayret bizden takdir Allah’tan."
Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası enerji piyasasında önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Dönmez, büyüyen ekonomi, artan talep, jeostratejik önem ve siyasi istikrarın küresel enerji piyasasında Türkiye’yi vazgeçilmez kıldığını söyledi.
Dönmez, Türkiye’nin artık enerji piyasasındaki oyunculardan birisi olmakla yetinmediğinin belirterek, "Artık oyunu değiştirmek, enerjide dışa bağımlılığımızı sonlandırarak oyunu değiştirmek niyetindeyiz. İşte bugün başlattığımız sığ deniz çalışmamız ve 30 Ekim’de sondaja başlayan Fatih gemimizin faaliyetleriyle oyunu değiştireceğiz." ifadelerini kullandı.
Kaynak: ETKB

Enerjiye Kadın Eli

Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle Akdeniz bölgesinde gerçekleştirilmesi hedeflenen bölgesel enerji pazarı yaklaşımını hayata geçirmek üzere 2006 yılında çalışma grubu olarak başlatılan enerji düzenleyicileri arasındaki oluşum, 2007 yılında kurucuları arasında Kurumumuzun da yer aldığı “Akdeniz Enerji Düzenleyicileri Birliği/ Mediterranean Energy Regulators” MEDREG adı altında siyasi ve ticari amaç gütmeyen¸ gönüllülük esasına dayalı bir birliğe dönüştürülmüştür. 2007 Kasım ayı itibari ile resmen dernek statüsü kazanmış meslek birliği ve uluslararası kabul edilirliği oluşmuş bir kuruluştur.
Kuruluşundan bu yana EPDK'nın etkin destek verdiği MEDREG, ab'nin hibe sağladığı onemli bir bölgesel aktör konumundadır.
Akdeniz havzasında elektrik ve doğal gaz piyasalarının entegrasyonu ve bu bağlamda düzenleyici çerçevelerin uyumlaştırılması için çalışmalar sürdürmekte olan MEDREG’in misyonu aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
• Enerji piyasalarının ve mevzuatının uyumlaştırılması ve Avro-Akdeniz bölgesinde pazar entegrasyonunun tedricen sağlanmasına katkı sunulması.
• Güvenli, düşük maliyetli ve çevresel olarak sürdürülebilir enerji sistemlerine dayalı enerji piyasalarının entegrasyonu ve verimliliğin arttırılması yoluyla enerji sektöründeki sürdürülebilir gelişmenin desteklenmesi.
• Altyapı yatırımlarının yapılması ve iyileştirilmesi, Akdeniz bölgesi için yenilikçi finansal çözümler ve enerji düzenlemesi alanında araştırmalar gibi başlıca ortak ilgi alanlarını desteklenmesi.
• Çalışma grupları, eğitimler ve seminerler vasıtasıyla kapasite geliştirme imkânları sunulması.
• Sürekli bir tartışma ve işbirliği ortamı sağlayarak, üyeleri arasında bilgi değişimi ve yardımlaşmanın kolaylaştırılması.
Akdeniz için Birlik (AiB) tarafından başlatılan Bölgesel Elektrik Piyasası Platformu, Doğal Gaz Platformu ile Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Platformu süreçleri ve bu kapsamda Bölgesel Elektrik Piyasası Platformu’nun animatörlüğünün MEDREG tarafından üstlenilmiş olmasının, önümüzdeki süreçte MEDREG’in öneminin artmasına yol açacağı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda MEDREG’in finansmanının esas itibarıyla AB tarafından sağlanıyor olmasının altı çizilmesi gerekir.
Başkanlığını Portekiz enerji düzenleme kurumu yürütmekte, Başkan yardımcılığını Ürdün enerji düzenleme kurumu ile beraber EPDK Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Gülefşan Demirbaş sürdürmektedir. İtalya enerji düzenleme kurumu daimi başkan yardımcısıdır.  Doğal Gaz Çalışma Grubu Başkanlığı ile Akdeniz İçin Birlik Enerji Platformları Görev Gücünün Başkanlığı ile Kurumsal Çalışma Grubu Başkan Yardımcılığının Kurum personeli tarafından yürütüldüğü MEDREG’in çalışmaları, çalışma gruplarında görevli Kurum personeli tarafından takip edilmekte ve mümkün olduğunca yönlendirilmektedir.
8 kişiden oluşan Sekretaryası ile birliğin merkezi İtalya/Milano’dadır.
MEDREG Genel Kurulu, Başkan, Başkan yardımcıları, Çalışma Grubu Başkanları ve üye düzenleyici kurumların üst düzey yetkililerinin katılımıyla 6 ayda bir toplanıp, birliğin işleyişine ilişkin stratejik konuları görüşüp, önemli belgeleri onaylar. Avrupa Komisyonu Genel Kurul toplantılarına gözlemci olarak katılır.
Üyeleri arasında 8 tane Avrupa ülkesi, 4 Balkan, 9 Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesi vardır. Son olarak Moritanya  üyelik başvurusunda bulunmuş olup, 29 Kasım’da İstanbul’da üyeliğe kabulü oylanacaktır.
MEDREG üyeleri:
1) Arnavutluk (ERE)
2) Cezayir (CREG)
3)Cezayir (ARH)
4)Bosna Hersek (SERC)
5)Hırvatistan (HERA)
6) Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (CERA)
7)Mısır (EGYPTERA)
8) Fransa (CRE)
9) Yunanistan (RAE)
10)İsrail (PUA)
11) İsrail (NGA)
12) İtalya (AEEG)
13)Ürdün (ERC)
14)Ürdün (MEMR)
15)Libya (ME)
16)Malta (MRA)
17)Karadağ (REGAGEN)
18)Fas (MEMEE)
19) Filistin (PEA)
20)Portekiz (ERSE)
21)Slovenya(AGEN RS)
22)İspanya (CNE)
23)Tunus (MIT)
24) Türkiye (EMRA)

Kaynak: EPDK

Abdullah Tancan: "2023'e kadar kümülatif 23,9 milyon ton petrol eşdeğeri (TEP) enerji tasarrufu sağlanması planlanıyor”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, “2023’e kadar kümülatif 23,9 milyon ton petrol eşdeğeri (TEP) enerji tasarrufu sağlanması planlanmakta ve bu tarihe kadar birincil enerji tüketimimizin baş senaryoya göre yüzde 14 daha az olacağı öngörülmektedir.” dedi.
Tancan, İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) tarafından bir otelde düzenlenen “Bölgesel Enerji Sistemleri Konferansı”nın açılışında, Türkiye’nin bütün süreçleriyle enerji verimliliğini artırma hedefinde olduğunu söyledi.
Nüfus artışı, refah düzeyinin yükselmesi, hizmet sektörünün güçlenmesi ve sanayileşme gibi nedenlerden dolayı Türkiye’de enerji kullanımının gelişmiş ülkelere göre daha hızlı arttığına dikkati çeken Tancan, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin 2005-2015 döneminde Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYİH) yüzde 65 oranında büyüdü. Birincil enerji tüketimi de aynı dönemde yüzde 46 artarak GSYİH artışından daha düşük oranda gerçekleşti. Dolayısıyla bir birim katma değer üretmek için giderek daha az enerji tüketilmektedir. 2023’de GSYİH başına tüketilen enerji miktarının 2011 değerine göre en az yüzde 20 azaltılması hedeflenerek söz konusu tasarruf potansiyelinin ekonomiye kazandırılması amaçlanmıştır. Öngörülen tedbirlerin hayata geçirilmesi için ulusal enerji verimliliği açısından hazırlanmış olup bu yıl başında yayınlanmıştır. 2023’e kadar kümülatif 23,9 milyon ton petrol eşdeğeri (TEP) enerji tasarrufu sağlanması planlanmakta ve bu tarihe kadar birincil enerji tüketimimizin baş senaryoya göre yüzde 14 daha az olacağı öngörülmektedir.”
Enerji verimliğine sadece tasarruf açısından bakılmaması gerektiğine işaret eden Tancan, bunun dışında arz güvenliği, kaynak üretimi, üretkenlik, rekabetçilik, istihdam, yoksullukla mücadele, varlık değer artışı, kamu bütçe yönetimi, iklim değişikliği ile olan mücadelenin birçok başlık açısından sürdürülebilir kalkınmanın önemli başlıklarından biri olduğunu kaydetti.
Tancan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Danimarka Enerji Kamu Hizmetleri ve İklim Bakanlığı arasında 29 Mart 2017’de Stratejik Sektör İş Birliği Projesi Anlaşması imzalandığını hatırlatarak, bunun değerlendirmesinin enerji verimliliği forum ve fuarında paylaşılacağını sözlerine ekledi.
Danimarka İstanbul Başkonsolosu Anette Snedgaard Galskjot ise Danimarka’nın yenilenebilir enerji alanında şampiyon olduğunu söyledi.
Bu alanda hep önde kalmak istediklerini kaydeden Galskjot, “Danimarka’nın 2030’da kömürden elektrik kullanmama hedefi var. 2050’de de tüm enerji ihtiyacımızı yenilenebilir enerjiden karşılamak istiyoruz.” diye konuştu.
Türkiye ile Danimarka’nın birlikte çalıştığı en önemli konulardan birinin ısı kanunu olduğuna işaret eden Galskjot, taslak aşamasında olan bu kanunun gelecek yıl mart-nisan aylarında tamamlanmasını beklediklerini vurguladı.
Programda, AK Parti Çevre, Şehir ve Kültür Başkan Yardımcısı Mustafa Kenan Yılmaz ve İZKA Genel Sekreteri Mehmet Yavuz da birer konuşma yaptı.
Kaynak: AA

Doğu Akdeniz'de Doğalgaz Boru Hattı Anlaşması

İsrail'in Globes gazetesinin haberine göre, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan ve İtalya, Doğu Akdeniz gazının Avrupa'ya Akdeniz altından yapılacak boru hattıyla gönderilmesi için iş birliği anlaşması imzaladı.
East-Med adlı boru hattı projesinin finansmanı için 1 yıla ihtiyaç duyulduğu kaydedilen haberde, boru döşeme işleminin ise 5 yıl süreceği ifade edildi.
Avrupa Birliği (AB) tarafından da desteklenen projeler arasında yer alan boru hattının inşaatında teknik ve finansal güçlüklerle karşılaşılacağı belirtiliyor. Gelecek hafta AB'nin onayına sunulması beklenen anlaşmanın, Şubat 2019'da onaylanabileceği değerlendiriliyor.
Yıllık 20 milyar metreküplük kapasiteye sahip olacak hattın inşası için gerekli yatırım miktarı yaklaşık 7 milyar dolar olarak hesaplanıyor.
Söz konusu anlaşmaya ilişkin İsrail'deki Hadashot televizyon kanalına açıklamalarda bulunan İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, "10 yıllardır Avrupa üzerindeki petrol ve doğal gaz kaynaklı Arap etkisinden şikayet ettik. Gazın Avrupa'ya ihracatı, bu etkiyi belli bir dereceye kadar indirecek ve Arap gücüne bir karşı ağırlık olacaktır." ifadelerini kullandı.
Teknik olarak 3,5 kilometre derinliğe inmesi ve 2 bin 100 kilometrelik uzunluğa erişmesi gereken boru hattının, yalnızca İsrail'de keşfi yapılmış gaz rezervlerinden elde edilecek doğal gaz ile doldurulabilmesi mümkün görünmüyor.
İsrail gazına ek olarak Mısır'ın da projeye gaz göndermesi durumunda bile projenin sürdürülebilir olması için bölgede yeni keşiflerin yapılması gerekiyor.
Doğu Akdeniz gazının Türkiye'ye çok daha kısa bir boru hattıyla ulaştırılması buradan da Avrupa'ya ulaştırılmasının gerek teknik gerekse finansal olarak daha uygun olduğu görüşlerine karşın, Avrupa Birliği tarafından bugüne kadar East-Med boru hattı projesinin fizibilitesi için 100 milyon dolar harcanmış durumda.
Öte yandan hattın inşası kredilerle tamamlansa bile petrol fiyatlarına endeksli olarak düşen doğal gaz fiyatlarının, proje finansmanın geri dönüşünü olumsuz etkileyeceği belirtiliyor.

Kaynak: NTV

Türkiye küresel enerji dönüşümüne katılımını güçlendiriyor

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın, Türkiye'nin son yıllarda yenilenebilir enerjide gerçekleştirdiği kapasite artışı, rüzgar ve güneş enerjisi ihalelerinde yakaladığı rekor fiyatlar ve uyguladığı enerji verimliliği politikalarıyla küresel enerji dönüşümüne katılımını güçlendirdiğini belirtti.
Saygın, AA muhabirine, Uluslararası Enerji Ajansı'nın (UEA) "Dünya Enerji Görünümü 2018" raporuna atıfta bulunarak, küresel enerji sektöründe yenilenebilir enerji alanında önemli bir dönüşüm gerçekleştiğini söyledi.
Raporun çarpıcı senaryolar ortaya koyduğunu ifade eden Saygın, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği gibi temiz teknolojilerdeki ilerlemenin hızlandırılması için ülkelerin ortaya koyduğu plan ve hedeflerin ötesinde itici bir güce ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.
Saygın, dünyadaki en ucuz elektrik kaynakları arasına giren rüzgar ve güneş enerjisinde planlananın çok üzerinde bir potansiyel bulunduğuna dikkati çekerek, "Ancak bu potansiyeli kullanacak temiz enerji teknolojilerinin kullanımı hızlandırılırsa yerel hava kirliliğiyle tam mücadele edilebilir, Paris Anlaşması'nın uzun vadeli hedeflerine ulaşılabilir ve tüm dünya modern enerji kaynaklarına erişebilir." değerlendirmesinde bulundu.
SHURA tarafından mayısta yayınlanan Türkiye'de yenilenebilir enerjinin şebekeye entegrasyonu raporunun UEA'nın çizdiği politikayla paralellik gösterdiğine işaret eden Saygın, şöyle konuştu:
"Türkiye, yenilenebilir enerjideki kurulu güç artışı, fiyatlarda kırdığı rekorlar ve enerji verimliliğini artırmak için uyguladığı yeni politikalarla küresel seviyede yaşanan enerji dönüşümüne katılımını güçlendirdi. Aslında Türkiye sahip olduğu zengin yenilenebilir enerji kaynakları ve artan enerji talebiyle birlikte ortaya çıkan enerji verimliliği potansiyeli sayesinde, planladığının çok daha üstünde temiz enerji teknolojilerini hayata geçirebilir. SHURA'nın raporuna göre, 2026'ya kadar cüzi bir ilave şebeke yatırımı ve sistem işletiminde büyük bir değişiklik yapılmadan Türkiye'nin iletim şebekesine planlananın üç katı kadar daha fazla rüzgar ve güneş enerjisi, yani 60 bin megavatlık toplam kurulu güç dahil edilebilir. Türkiye'nin rüzgar ve güneşte bu kurulu güce ulaşması mümkün ama planlamanın bugün başlaması ve rüzgar ile güneş enerjisinden kaynaklanan üretimdeki değişiklikleri ortadan kaldırabilecek esnek bir sistemin hayata geçirilmesi gerekiyor."
Üretimde Esnekliğin Yolu Bataryadan Geçiyor
Sektörde üretim esnekliğinin çoğunlukla elektrik santralleri ve iletim şebekelerince sağlanabileceğini ifade eden Saygın, yenilenebilirin üretimdeki payının yükselmesiyle talep tarafı katılımı ve batarya teknolojilerine duyulan ihtiyacın da artacağını belirtti.
Saygın, bu konuda SHURA'nın 2019'un ilk aylarında yeni bir çalışma yayımlayacağını dile getirerek, "Çalışmada Türkiye için bu türlü esneklik sağlayabilecek teknolojilerin fayda ve maliyet analizleri ortaya konulacak. Elbette bu dönüşümün planlanma ve finansmanı da büyük önem arz ediyor." dedi.
UEA'nın raporunda da dönüşüm için planlama ve mevzuatın piyasa açısından önemli olduğunun ifade edildiğini kaydeden Saygın, şöyle konuştu:
"Finansman açısından incelendiğinde dönüşümün hızlandırılması için hatırı sayılır bir çabanın gösterilmesi gerektiği ortada. Rapordaki sürdürülebilir kalkınma senaryosuna göre, enerji sektöründe 2017-2040 arasında yıllık ortalama 3 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç var. Günümüzde enerji sektörüne yatırım miktarı ise 1,8 trilyon dolar. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye için de en büyük soru işareti finansmanın enerji dönüşümü için nasıl sağlanacağı. Finansal sürdürülebilirlik için hem kamu hem de özel sektörün birlikte yaratabileceği finansal kaynakların artırılması gerekiyor. Enerjide dönüşümün gerçekleştirilmesi ancak hükümetlerin verdiği kararlar ve uygulayacakları politikalar sayesinde ve tüm enerji sektörü paydaşlarının katılımıyla olacak."
Kaynak: Habertürk

YEDAŞ Bağlantı Başvurusunu Dijitale Taşıyarak Hayatı Kolaylaştırıyor

2011 yılında yaşanan özelleşme sonrasında 40.000 km2 alanda müşteri memnuniyeti odaklı bir yaklaşımla elektrik dağıtım faaliyetlerini gerçekleştiren YEDAŞ, günümüz teknolojisini iş süreçlerine entegre ederek tüketicilerin hayatını kolaylaştıracak etkin çözümler üretiyor. Bu kapsamda kullanıcıların yeni bağlantı başvurularını, internet sitesi üzerinden gerçekleştirmesine imkan tanıyan EDAŞ Online Sistemini geliştirerek uygulamaya aldı.

Bağlantı Başvurularını YEDAŞ Web Sitesi Üzerinden EDAŞ Online Sistemi ile Yapabilirsiniz

Samsun, Ordu, Çorum, Amasya, Sinop il ve ilçelerinde şebeke yönetim çalışmaları yapan YEDAŞ, yeni bir yaşam alanında hayat kurmak için en temel ihtiyaçlardan biri olan elektriğin, yeni bağlantı sürecini dijital ortama taşıdı. Tüketicilerin bağlantı başvuru işlemini, dijital ortam üzerinden hızlı, kolay bir şekilde gerçekleştirmesi ve takip edebilmesi için “EDAŞ Online Bağlantı Başvuru Sistemi’ni hayata geçirdi.

Bina ve yapıların YEDAŞ dağıtım şebekesinden enerji alabilmesi için elektrik aboneliği öncesinde yeni bağlantı başvurusunda tamamlanması gereken işlemler de tamamen www.yesilirmakedas.com web sitesinde yer alan EDAŞ Online sisteminden yapılabiliyor. Sistem, başvuru değerlendirme sürecinde gereken proje onayı, bağlantı başvurusu, saha etüdü ve şebeke tesisi gibi operasyonel işlemlerin her birinin yasal süreler içerisinde tamamlanmasını sağlayacak şekilde tasarlandı. Bu sayede tüketici memnuniyetinin daha ileri taşınması ve gerçekleştirilen işlemlerin bir merkezden ve hızlı takip edilebilmesine imkan tanındı.

EDAŞ Online Üzerinden Bağlantı Başvurusunun Durumunu Takip Edebilirsiniz

Tüketici, YEDAŞ’ın yeni elektrik tesisat başvurusu için geliştirdiği ve web sitesinde Müşteri Destek kolonu altında konumlandırılan “EDAŞ Online Bağlantı Başvuru” bölümüne giriş yaparak ilgili formları dolduracak. Süreç, gerekli dosyaların sisteme yüklenmesi ile başlatılmış oluyor. Söz konusu talep için gerekli işlemler, web portal akışı içerisinde değerlendirme aşamasına göre ilgili birime atama yapılarak yürütülüyor. Her basamakta EPDK’nın ilgili mevzuatında belirtilen süre dikkate alınarak bir sonraki aşamaya geçiliyor. Başvuru sahibi, başvurusunun hangi aşamada olduğunu sistem üzerinden takip edebiliyor. Kişiye, sistemde tanımlı iletişim kanalları aracılığıyla en kısa süre içerisinde başvuru sonucu hakkında gerekli bilgilendirme ve yönlendirme yapılıyor.

DÜNYADAN HABERLER
Birleşmiş Milletler Raporuna Göre Atmosferdeki Sera Gazı Seviyesi Bir Rekor Daha Kırdı

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) Genel Sekreteri Petteri Taalas: “Bilim açık ve net. Karbondioksit ve diğer sera gazlarının salınımında acil bir azaltım olmadığı takdirde, iklim değişikliğinin dünyadaki yaşam üzerinde gittikçe artan yıkıcı ve geri dönülmez etkileri olacak. Harekete geçmek için zaman iyica daraldı.”
WMO Seragazı Bültenine göre küresel karbondioksit, metan ve nitrus oksit konsantrasyonu son birkaç yıldır devamlı artıyor. İlaveten rapor, etkili bir sera gazı türü olan ve ozon tabakasının korunması için uluslararası anlaşmalarla düzenlenen CFC-11 gazının yeniden ortaya çıktığına işaret ediyor.
WMO Seragazı Bülteni, özellikle sera gazlarının atmosferik konsantrasyonlarını karmaşık bir salınım ve emilim süreci takip ederek anlatıyor.
1990 yılından beri, çeşitli sera gazlarının iklim üzerindeki ısıtma etkisi %41 artış gösterdi, bu da radyoaktif zorlama olarak biliniyor. WMO raporunda yer alan veriler, karbondioksitin geçtiğimiz on yılda radyoaktif zorlamadaki artışın %82’sinden sorumlu olduğuna işaret ediyor.
Mr Taalas; “Dünya, bugünle kıyaslanabilir bir karbondioksit yoğunluğunu en son 5 milyon yıl önce, yani sıcaklık bugüne kıyasla 3 derece daha sıcak, deniz seviyesi ise 20 metre daha yüksek olduğu zamanlarda görmüştü” dedi.
WMO Bülteninde yer alan küresel ortalamalar endüstrileşme, fosil yakıt kullanımı, sürdürülemez tarım uygulamaları, arazi kullanımındaki artışlar ve ormanlık alanlardaki azalmanın sonucu olarak değişmekte olan sera gazı seviyelerinin titiz takibine dayanıyor.
Birleşmiş Milletler, sera gazı emisyonlarının azaltılması için hükümetleri ulusal seviyede acil aksiyon almaya çağırıyor.
Kaynak: United Nations

Avrupa Elektrik Sektörü 2045’e Kadar Karbondan Arınabiliyor
  • Eurelectric tarafından yayınlanan “Dekarbonizasyon Yolları” adlı çalışmanın ikinci kısmına göre Avrupa elektrik sektörü Paris Anlaşması ile konulan 2050 hedeflerinin öncesinde kilit ekonomik sektörlerin güçlü elektrifikasyonu ile tamamen karbondan arınmış olacak.
  • Yenilenebilire ve şebekeye yatırımın artırılması bir ihtiyaç olacak, ancak daha rekabetçi yenilenebilir enerji maliyetleri sayesinde toplam dekarbonizasyon maliyetleri beklenende daha düşük olacak.
  • Çalışma, AB Başkan Yardımcısı Maroš Šefčovič, UEA icra direktörü Fatih Birol ve elektrik sektörünün önde gelen CEO’larının katılımıyla 27 Kasım’da Brüksel’de gerçekleştirilecek olan üst-düzey bir etkinlikte sunuldu.

Çalışmanın ikinci kısmı, Eurelectric’in Avrupa elektrik sektörünün yüzyıl ortasından çok önce tam dekarbonizasyonu için endüstri vizyonunu gerçekleştirebilmek ve Paris Anlaşması hedeflerine ulaşabilmek için somut adımlar ortaya koyuyor. Çalışmanın bulgularına göre, 2045’e giden maliyet-etkili yollar dört temel etkene bağlı:

  • Elektrik arzının %80’in üzerinde yenilenebilir kaynaklardan karşılanması
  • Sistemin güvenliği ve esnekliği için enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi
  • Konvansiyonel üretimin değişen rolü
  • Karbondioksit dengelenmesi ve elektrik – gaz teknolojileri

Tam bir karbondan arınma (dekarbonizasyon) için yenilenebilir enerjiye ve altyapıya daha yüksek yatırımlar yapılırken, artan elektrifikasyondan kaynaklanan yüksek elektrik talebinin de eş zamanlı olarak karşılanmasına ihtiyaç duyuluyor. “Dekarbonizasyon Yolları” nın ilk kısmına göre, sera gazı emisyonlarında 1990 yıllarındaki seviyeye göre %95 azalma sağlanması için AB ekonomisinin en az %60’ının 2050’ye kadar elektrikleşmesi gerekiyor. Elektrik sektörü ve ulaşım, binalar, sanayi gibi AB ekonomisinin diğer segmentlerinin karbondan arındırılması için yıllık ortalama 89 – 111 milyar euro arası bir yatırım gerekli olacak. Yatırımlara aynı zamanda Avrupa genelindeki elektrik şebekelerinin ve bağlantılarının güçlendirilmesi ve dağıtım şebekelerinin iyileştirilmesi için de ihtiyaç duyulacak.
Çalışma, yatırımlardaki bu büyük çaptaki artışa rağmen, yenilenebilir enerji teknolojilerinin hızlı maliyet düşüş trendinden dolayı karbondan tamamen arındırılmış bir sistemdeki elektrik arzının maletinin, tahmin edildiğinden daha düşük olduğunu gösteriyor. 2045’e kadar, toptan elektrik fiyatlarının 70-75/MWh’e ulaşması öngörülüyor, ki bu da diğer mevcut projeksiyonlardan ciddi alamda daha düşük.
Konuyla ilgili Eurelectric’in Başkanı ve aynı zamanda Enel’in CEO’su olan Francesco Starace şu yorumlarda bulundu: “Yenilenebilir enerji gittikçe daha uygun fiyatlı ve kurulması kolay bir hal alıyor. Aynı zamanda da elektriğin iletiminde kilit bir rol oynuyor. Fakat bu dönüşüm, elektrik sektörünün enerji portföyünde değişikliği zorunlu kılıyor, bu da ancak ve ancak öngörülebilir bir regülatif çerçevenin uygulanması ile mümkün. Elektrik sektörünün toplumla birlikte ortak çabası sayesinde şimdiden elektrifikasyon yolunda önemli aşamalar kaydetmiş bulunuyoruz. Şimdi bunu daha ileriye taşıyarak elektrifikasyonun sunduğu tüm imkanlardan faydalanmaya başlamalıyız.”
Kaynak: Eurelectric

 

General Motors Mevcut Fabrikalarını Kapatıyor, Elektrikli Araçlara Yöneliyor

ABD'li otomotiv devi General Motors (GM) tarafından yapılan açıklamaya göre şirket, elektrikli  ve otonom araçlara yaptığı yatırımı “ikiye katlamayı” içeren büyük bir yeniden yapılanmaya gidiyor. Bunun maliyetini ise mevcut fabrikalarından 5 tanesini kapatarak ve binlerce işçiyi işten çıkararak karşılamayı planlıyor.
Şirket aynı zamanda Chevy Volt model araçların üretiminin artık devam etmeyeceğini de doğruladı.
Ford’un bu yılın başında yaptığının benzeri olarak, GM de sedanlardan uzaklaşarak “kamyon, SUV ve crossover”a odaklanıyor.
GM yetkilileri şuanda “gelecek nesil bataryalı elektrik mimarisine yatırım”a öncelik vermiş durumda:
“GM artık gelecekteki araç yatırımlarında gelecek nesil bataryalı-elektrik mimarilerine öncelik vermek niyetinde. Mevcut araç portföyü optimize olduğunda, GM’nin küresel satış hacminin %75’inden fazlasının beş araç mimarisinden gelmesi bekleniyor.”
CEO Mary Barra, bu durumun şirketin elektrikli araçlar ve otonom teknolojisine olan yatırımının iki katına çıkmasıyla sonuçlanabileceğini söyledi.
Geçen yıl, şirket önümüzdeki birkaç yıl içinde birçok yeni elektrikli araç piyasaya süreceğini duyurmuştu. Bunla arasında 5 crossover, 2 hafif ticari, 7 SUV model bulunuyor.
Bugün duyurulan yeniden yapılanma, GM çalışanları için bir bedel ile gelecek.
Şirket, 15.000 çalışanın işten çıkarılacağını, 5 fabrikanın ise kapatılacağını teyit etti.
Bu fabrikalarda önümüzdeki yıl üretim duracak ve hali hazırda üretilmekte olan Chevrolet Cruze, Cadillac CT6 ve Buick LaCrosse modelleri artık üretilmeyecek.
GM sözcüsü aynı zamanda Chevy Volt model araç üretiminin de 2019 Mart’ta son bulacağını teyit etti.
Kaynak: Electrek

Norveçli Deniz Taşımacılığı Firması Ölü Balıkları Yakıt Olarak Kullanacak

Norveçli deniz taşımacılığı firması Hurtigruten, ölü balıkları yakıt olarak kullanacaklarını açıkladı.
Hurtigruten adlı firma fosilsiz, yenilenebilir enerji kullanan dünyadaki ilk cruise şirketi olacaklarını duyurdu. Tromso merkezli Hurtigruten ölü balıkların yanı sıra başka organik atıkları da yakıt olarak değerlendireceklerini dile getirdi.
Hurtigruten ilk aşamada ölü balıklarla çalışan altı gemiyi suya indirecek. 2021 yılından itibaren hayata geçmesi planlanan projede gemiler biogaz, büyük bataryalar ve sıvı doğal gaz kombinasyonu bir enerji kullanacak.
Şirketin İcra Kurulu Başkanı Daniel Skjeldam, “Biogaz gemicilikteki en yeşil dostu yakıt. Bu yakıtın gemi taşımacılığında kullanılması çevre için büyük avantaj olacak. Diğer yolcu taşıyan gemi firmalarının da bu yoldan bizi takip etmesini çok isteriz.” şeklinde konuştu.
Kaynak: Enerji Enstitüsü

HAFTANIN RAPORU

Shell – Enerji Dönüşüm Raporu

Rapor, Shell’in düşük karbonlu enerji sistemine geçiş anlayışını tanımlıyor, iş stratejilerini iklimle ilgili riskler ve fırsatlar bağlamında nasıl sürdüdüğünü açıklıyor. Shell’in, geçiş süreci boyunca müşterilerin ihtiyaç duyacağı enerji çeşitlerini sağlayarak nasıl başarılı olmaya niyetli olduğunu ve yaşanabilecek değişimlere karşı dayanıklı oldukları konusunda nasıl bu kadar emin olduğunu gözler önüne seriyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK
196