SEKTÖRDEN HABERLER
“Avrupa Parlamentosunun ‘Tek Saat’ Kararı Ne Kadar Haklı Olduğumuzu Gösterdi”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Avrupa Parlamentosunun aldığı kararla 2021 yılında tek saat uygulamasına geçileceğini anımsattı.

Dönmez, "Biz 2016 yılında bu kararı verdiğimizde maalesef Türkiye'de her karara negatif bir direnç gösteren muhalif kesimler o karara da direnç göstermiş, muhalefet etmişti. Geldiğimiz nokta aslında ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi. Biz o kararı alırken gün ışığından daha fazla yararlanmanın tek saat uygulaması ile mümkün olacağını hesap etmiştik. Nitekim sonrasında yaptığımız çalışmalar da bunun böyle olduğunu gösterdi." ifadesini kullandı.

Bakan Dönmez, uygulamanın beraberinde getirdiği tasarrufa dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"İlk uygulama döneminde elektrik tüketiminde toplam tasarruf değeri 1,3 milyar kilovatsaat olarak hesaplandı. Bunun da bugünkü rakamlarla karşılığı yaklaşık 1 milyar Türk lirası demektir. Avrupa Birliği'nin bu yönde almış olduğu karar da aslında isabetli bir karardır. Avrupa Birliği ve Türkiye'miz arasındaki zaman zaman bir, zaman zaman da iki olan saat farkı eskiden olduğu gibi tek saate inmiş olacak. Bu açıdan da olumlu buluyoruz."

Birçok ülkenin tek saat uygulamasına geçme yönünde irade gösterdiğini kaydeden Dönmez, "Zaten birçok ülke de sadece Avrupa Birliği değil, yaz ve kış saat uygulamasından vazgeçme yönünde iradelerini, çalışmalarını ortaya koyuyorlardı. Avrupa Birliği geçtikten sonra herhalde dünya genelinde iki saat uygulamasını uygulayan fazlaca bir ülke kalmayacak diye düşünüyorum. Ülkenin coğrafyasına göre de değişebilir. Çok büyük ülkelerde biliyorsunuz kendi içlerinde farklı zaman dilimleri de var. Bizim bütün çalışmalarımız bilim ve araştırmaya dayanıyor. Böylece uygulamaya geçtik. Aklın yolu bir, Avrupa da geçiyor." değerlendirmesinde bulundu.

AP Genel Kurulu, dün, Avrupa Birliği ülkelerinde mevcut yaz ve kış saati uygulamasının değiştirilmesine yönelik tasarıyı onaylamıştı. Buna göre, AB üyesi ülkelerin Nisan 2020'ye kadar yaz veya kış saati arasında kalıcı bir tercihte bulunması ve 2021 yılından itibaren mevsimsel saat uygulamasına son verilmesi kararlaştırılmıştı.

Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

ELDER’den “Enerji Depolama” Projesi

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği - ELDER tarafından, Kimyasal Enerji Depolama Projesi (KEDEP) Çalıştayı Ankara’da gerçekleştirildi. Çalıştayda dağıtım şebekelerinde farklı amaç, yapı ve kapasitede enerji depolama sistemlerinin kurulması, amaçlarına uygun olarak işletilmesinin sağlanması ve dünyadaki uygulamaların karşılaştırılması örneklerle tartışıldı.

Kimyasal Enerji Depolama Projesi (KEDEP) Çalıştayının genele açık olan ilk gün oturumuna kamu kurum ve kuruluşlarından bürokratlar, akademisyenler ve çok sayıda sektör temsilcisi katılım gösterdi. Açılış konuşmalarını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Danışmanı Dr. Oğuz Can, ELDER Hukuk Müşaviri Şadi Büyükkeçeci ve ADM Elektrik Dağıtım Şirketi Ar-Ge Uzmanı Andaç Kılıç’ın gerçekleştirdiği Çalıştay, 4 Nisan Perşembe günü tamamlanacak.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Danışmanı Dr. Oğuz Can, enerji depolamanın Türkiye açısından kilometre taşlarından biri olduğuna dikkati çekti. Enerji piyasasının tamamen yeniden yapılandığı bir süreçten geçildiğini anımsatan Dr. Can, “Piyasa açısından önemli dinamiklerin oluştuğunu ve bunların daha hızlı değiştiğini görüyoruz. Özellikle rüzgardaki-güneşte YEKA ihalelerinde ortaya çıkan fiyatlardan anlaşılıyor. Yenilenebilir enerjinin maliyetleri hızla düşerken, batarya tarafında da düşüşler göze çarpıyor.” diye konuştu. Dr. Oğuz Can sözlerini şöyle sürdürdü:

“Elektrikli araçlar enerji piyasasını derinden etkileyecek şekilde geliyor. Ülkemizde 6 bin 500 civarında elektrikli araç var. Dünya genelinde 3 milyonu geçmiş durumda. Elektrikli araçların yaygınlaşmasının şebekeye etkisinin ne olacağına ilişkin bir sivil toplum örgütümüz çalışmalarını yürütüyor. Batarya fiyatlarının 700 dolardan 400 dolara indiğini görüyoruz. 2025 yılında fiyatların 80 dolar civarına inmesi bekleniyor. Otomotiv sektörünün ciddi oranda batarya yatırımı yaptığına şahit oluyoruz. Kırsal alanda yenilenebilir enerjinin arttığı alanlarda voltaj konusu önem taşıyor. Yenilenebilir enerjinin şebekeye bağlanabilirliğinin artırılması, üretim anlamında kullanılan ekipmanların ve teknolojinin de yerlileşmesi çalışmaları önem taşıyor.”

ELDER Hukuk Müşaviri Şadi Büyükkeçeci, konuşmasında projeye ilişkin bilgiler verdi. Projenin, EPDK’nın Ar-Ge desteğiyle sürdürüldüğünün altını çizen Büyükkeçeci, sürecin 6 elektrik dağıtım şirketi ve ELDER koordinatörlüğünde yürütüldüğünü dile getirdi. Büyükkeçeci şöyle konuştu:

“Güneşte ve rüzgarda büyük kaynaklı üretim, elektrik dağıtım şebekesine bağlanacak ve depolamaya ihtiyaç daha da artacaktır. Proje kapsamında gerçekleştirdiğimiz bu çalıştay ile dünya ve Türkiye’de alanında önde gelen akademisyen ve profesyonellerin bilgi ve tecrübe paylaşımı için bir ortam yaratılması hedeflenmiştir.”

Önümüzdeki yıllarda enerji depolama tesislerinin etkinliğinin artacağını söyleyen ADM Elektrik Dağıtım A.Ş Ar-Ge Uzmanı Andaç Kılıç, “Kimyasal depolama konusunda, 5 elektrik dağıtım şirketine pilot uygulama olarak enerji depolama sistemleri kurulacaktır. Enerji depolamanın dünya üzerindeki kullanım örnekleri, amaçlarının değerlendirileceği bu çalıştayda başta ETKB, EPDK ve ELDER olmak üzere tüm paydaşlarımıza teşekkürler.” ifadelerini kullandı.

Enerji Depolama Teknolojileri

Açılış konuşmalarının ardından, Şebeke 2.0’a Giderken Enerji Depolama Teknolojileri, Yeni İş Modelleri ve Fırsatlar başlıklı Panel düzenlendi.

Panelde, EPDK Elektrik Piyasası Dairesi Grup Başkanı Hakkı Özata “Elektrik Depolama Faaliyetleri Mevzuat Çalışması” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda mevzuat çalışmalarına ilgili bilgi veren Özata, planlarına göre 2019’un ortalarına kadar Elektrik Depolama Sistemleri (EDS) mevzuatının hazır olacağının mesajını verdi. Özata şöyle konuştu:

“Bu aşamada, tüm paydaşların görüşlerini değerlendiriyoruz. Mevzuatta genel çerçeveyi çizdik, kurguyu belirledik. Henüz olgunlaşmamış bir teknoloji olduğu için şimdilik lityum iyon bataryalar üzerinden gidiyoruz. Önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde maliyet düşüşünün olacağını öngörüyoruz. Bizim tanımımıza göre belirli bir kapasitenin üstündeki faaliyetlere lisans tanımladık. Şebeke işletmecileri için dağıtım şirketi kurmuşsa dağıtım kaybından, iletim şirketi kurmuşsa iletim kaybından düşülecek. Ticarete konu olamayacak. İlk etapta lisanssızlar ve çatı/cephe uygulamaları kapsam dışı bırakıldı. Yönetmelik nihai hale gelmeden önde kurumlar arası koordinasyonunu sağlayacağız. Ülkeyi batarya çöplüğüne dönüştürmemek için kontrollü olarak EDS’yi kullanıma alacağız.”

Panel konuşmacılarından olan ELDER Koordinatörü Oytun Alıcı, en önemli konulardan birisinin batarya sistemlerinin şebekeyle entegrasyonu meselesi olduğunu belirtti. Bunun dağıtım şirketinin amaçlarına uygun şekilde çalışması, işletilmesi ve yönetilmesi gerektiğine dikkati çeken Alıcı şöyle konuştu: “Bataryaların sağlığına yönelik kurulan batarya yönetim sisteminin, dağıtım kontrol sistemleriyle ihtiyaçlara uygun şekilde entegre olduğuna emin olmamız gerekiyor. Her dağıtım şirketi, farklı dağıtım yönetim sistemlerine yatırım yaptılar. Bu konuda teknik danışmanlarımızdan da destek alıyoruz. 5-6 yıl açısında şebekenin çok yakınında üretim şebekesine dağıtım şirketlerinin kendisini hazırlaması lazım. ”

Dünya Enerji Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Barış Sanlı ise depolama konusunda geleceğin dalgalı olduğunu, kesin konuşmanın erken olduğunu aktardı. Sanlı “Güneş pil ikilemi şimdilik doğru olmayabilir. 5-10 bin megawatta depolamanın güneşten üretimin dostu olduğunu söylemek çok mümkün gözükmüyor.” diye konuştu.

Sanlı, depolamada regülasyonun henüz erken olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Biraz deneysel çalışmalara yer açmak zorundayız. Değer benim gördüğüm kadarıyla tüketimde. Pil sistemi yan hizmetler piyasasını öldürerek, maliyetleri düşürecek. Burada siber güvenlik konusunda beni endişelendiren şeyler var. Bu sistemler mekanik sistemler gibi değil. Pil sistemi, bir hacker tarafından sistem eğrisini bozmak için kullanılabilir.”

İTÜ'de Güneş Enerjisi Laboratuvarı Kurulacak

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ile Alman enerji devi Sybac Solar arasındaki iş birliği kapsamında üniversitede güneş enerjisi laboratuvarı kurulacağı bildirildi.

İTÜ'den yapılan açıklamaya göre, Avrupa'nın en büyük güneş enerjisi tarlasını kuran Alman enerji şirketi Sybac Solar ile iş birliği protokolü imzalandı.

Söz konusu iş birliği kapsamında, akademisyenler, mühendisler ve uzmanlar güneş enerjisi sektörüne ilişkin çalışmalar yapacak ve Türkiye'nin bu alandaki gelişimine katkı sağlanacak. İTÜ ve Sybac Solar'ın ortak yürüttüğü çalışmalar kapsamında üniversitenin Ayazağa yerleşkesinde yer alan Elektrik-Elektronik Fakültesine kapsamlı bir güneş enerjisi laboratuvarı kurulacak.

Kaynak: AA

Atıktan Enerjiye 3 Ayaklı Destek

YEKDEM sonrasında biyokütleye yönelik desteklerin biyometanizasyon, landfill ve termal olarak üçe ayrılacağı kaydedildi.

Çöp bertarafı sorunu ve Türkiye’nin atıktan enerji potansiyeli, Enerji Günlüğü’nün düzenlediği çalıştayda masaya yatırıldı. IFAT - Çevre Teknolojileri Fuarı kapsamında düzenlenen “Türkiye’nin Atıktan Enerji Potansiyeli: Fırsatlar ve Öneriler” çalıştayına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı - Enerji İşleri Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul, Ankara, Malatya Büyükşehir Belediyeleri yetkilileri ile atıktan enerji alanında Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin yönetim kurulu başkanları katıldılar.

Enerji Günlüğü Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Kara’nın moderatörlüğünü üstlendiği Çalıştay’da, başta büyük kentler olmak üzere birçok şehirde çöp depolama için yer kalmadığı, bu durumun şehir atıklarının yakılmasını gerekli kıldığı fikri öne çıktı. Çalıştay’da bilgi veren Enerji İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, YEKDEM sonrasında biyokütleye yönelik desteklerin biyometanizasyon, landfill ve termal olarak üçe ayrılacağını belirttiler.

Toplantıda bilgi veren Enerji İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, Türkiye’nin atıktan enerji potansiyelinin teorik olarak 20 bin megavat olarak hesaplandığını belirtti. Toplanabilirlik sorunu göz önünde bulundurulduğunda mevcut potansiyelin 5 bin MW’lik kısmının hayata geçirilmesinin mümkün olduğu hesaplanıyor. Türkiye’nin 2023 yılı biyokütle enerjisi hedefinin de 1130 megavat olduğunu hatırlatan yetkililer, kurulu gücün 2018 yılı sonunda 811 megavata ulaştığı bilgisini paylaştı. Atıkların enerjiye çevrilmesinde başlıca iki yöntem tercih ediliyor: Termokimyasal ve biyokimyasal. Enerji İşleri Genel Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Türkiye’de kurulu bulunan tesislerin yüzde 33’ü termokimyasal, kalanı ise biyokimyasal yöntemi kullanıyor.

Enerji Günlüğü’nün gerçekleştirdiği Türkiye’de Atıktan Enerji Potansiyeli: Fırsatlar ve Öneriler Çalıştayı katılımcıları, Türkiye’nin atıktan enerji potansiyelini hayata geçirmek için ihtiyaç duyulan teşvikleri de ele aldılar. 2005 yılında devreye giren ve 31 Aralık 2020’de sona erecek Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması’nın (YEKDEM), revize edilerek uzatılması gereğine vurgu yaptılar.

Enerji İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, YEKDEM sonrasında biyokütleye yönelik devlet desteklerinin kaynak ve teknoloji ayrımı yapılarak verilmesi üzerinde çalıştıklarını söyledi. Yetkililerinin verdiği bilgiye göre YEKDEM sonrası dönemde biyokütle enerjisine yönelik destekler, biyometanizasyon, landfill ve termal olarak üç grup altında toplanarak belirlenecek.

Yetkililer, yenilenebilir kaynakların desteklenmesinde devletin öngörülebilir piyasa, arz güvenliği ve yerlileşme olmak üzere üç önceliği bulunduğunun altını çizdiler. Çalıştay’da aktarılan bilgiye göre yerli girdi kullanımının arttırılması amacıyla yerli teknoloji ve yerli aksam desteği, YEKDEM sonrasında da sürecek.

Çalıştay’a katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Sıfır Atık Yönetimi yetkilileri, atıktan enerji elde edilmesinin enerjiden önce bir çevre meselesi olduğuna işaret etti. Enerji Bakanlığı temsilcileri de, teşvikler konusu ele alınırken bu yaklaşımın dikkate alındığını vurguladı. Çalıştayda, başta büyük kentler olmak üzere birçok şehirde çöp depolama için yer kalmadığı, bu durumun şehir atıklarının yakılmasını gerekli kıldığı fikri de öne çıktı. İSTAÇ Genel Müdür Yardımcısı Fatih Hoşoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bu nedenle termokimyasal yöntem ile enerji elde eden yeni bir bertaraf tesisinin inşa ettiklerine dikkat çekti.

Kaynak: Enerji Günlüğü

Limak Enerji Engelsiz Müzik Korosu Ankara’da

Limak Enerji Engelsiz Müzik Korosu, altıncı ve son konserinde Ankaralı dinleyicilerle buluştu. Türk Japon Vakfı Konser Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte koro üyeleri, sevilen Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği ezgilerini seslendirerek müzik ziyafeti sundu.

Enerji sektörünün öncü şirketlerinden Limak Enerji bünyesinde oluşturulan ve yurdun dört bir yanında verdiği konserlerle engelli vatandaşlarla gönül köprüsü kuran “Limak Enerji Engelsiz Müzik Korosu" Bursa, Balıkesir, İskenderun, Lüleburgaz ve İstanbul'da verilen konserlerin ardından, Ankara’da da dinleyicilerle buluştu. "Notalar Engel Tanımaz” diyerek yola çıkan koronun, konserlerden elde ettiği gelir, engelliler yararına kullanılmak üzere çeşitli kurumlara bağışlanacak.

Engelli vatandaşlara destek olmak amacıyla farklı yörelere ait Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği eserlerini seslendiren koroda 20 üyeden 7’sini engelli vatandaşlar oluşturuyor. Orkestra Şefliğini Ümit Akkuş’un yaptığı koro aylar süren çalışmalar sonucu Türkiye’nin dört bir yanında konserler verdi.

Etkinlikte konuşan Limak Enerji Dağıtım Gurubu CEO'su İsmail Ergüneş, sosyal sorumluluğun ve çevreyle bütünleşmenin misyonlarının en önemli parçası olduğunu vurgulayarak, "Limak olarak sosyal sorumluluk projelerini çok önemsiyoruz. Topluma dokunmak, iyilik hareketlerine öncülük etmek ve katkı sağlayanlarından biri olmak her zaman önceliğimiz. Bu çerçevede bu tür etkinliklerde bulunmak bizim için her zaman heyecan verici. Konunun öneminin anlaşılması, farkındalığın artması anlamında bir nebze katkımız olduysa ne mutlu bize. Bu vesileyle tüm katılımcılara teşekkür ediyorum” diye konuştu. Etkinliğe, Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, Limak Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Batuhan Özdemir, Limak Enerji Dağıtım Gurubu CEO'su İsmail Ergüneş, Devlet Opera Balesi Genel Müdürü ve Limak Filarmoni Orkestrası solisti ünlü tenor Murat Karahan'n yanı sıra çok sayıda davetli, engelli bireyler ve aileleri ve Limak Holding çalışanları katıldı.

ÇEDAŞ, Teknoloji Yatırımlarıyla Kesintilerin Yüzde 68’ini 3 Dakikada Çözüyor

Elektrik dağıtım hizmetinde ileri teknolojiyi ‘sahaya’ taşıyan Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin (ÇEDAŞ) bu alanda yaptığı yatırımların sonuçları rakamlara da yansıdı. Uzaktan kontrol ve kumanda merkezi olarak ifade edilen SCADA sistemine dahil edilen istasyon sayısını 190’a çıkaran ÇEDAŞ, bu sayede SCADA Merkezi üzerinden müdahale edilen kesintilerin yüzde 85’ini 0-10 dakika arasında çözüme kavuşturmayı başardı. Söz konusu kesintilerin yüzde 68’i ise 3 dakika dolmadan giderildi.

Elektrik dağıtımında arızaları uzaktan izlemeyi ve hatları uzaktan beslemeyi mümkün kılan ve tam adı “Supervisory Control and Data Acquisiton” olan SCADA Sistemi, Türkçede “Veri Toplama ve Uzaktan Kumanda Kontrolü” anlamına geliyor. Elektrik kesintilerinde lokasyon belirleme ve trafonun hangi hattan beslendiğini görme olanağı sağlayan SCADA sistemi, arıza esnasında manevra yapma imkanı tanıyarak arızalanan hatta, farklı bir hattan enerji verilebilmesini de sağlıyor. Hizmet kalitesini en üst düzeye taşımak için özelleştirme sürecinin ardından aralıksız olarak yatırımlarına devam eden ÇEDAŞ, 2015 yılında ilk adımını attığı SCADA sistemine 2018’de 50 istasyonu daha entegre etti. Böylece 2018 sonu itibarıyla ÇEDAŞ’ın hizmet verdiği Sivas, Tokat ve Yozgat’ta toplam 190 istasyon SCADA’ya entegre edilerek uzaktan izlenir hale geldi.

Kesinti anında SCADA üzerinden alternatif besleme noktaları aracılığıyla sorunlu bölgeye enerji verildiğine işaret eden ÇEDAŞ Genel Müdürü Niyazi Kıvılcım, “Saha envanterinin dijital haritasını içinde barındıran Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), müşteri bilgilerini içinde barındıran Müşteri Yönetim Sistemleri (CC&B) ile entegrasyonu bulunan Dağıtım Yönetim Sistemi (DMS) sayesinde hangi abonenin hangi trafodan ve elektrik direğinden enerji aldığı bağlantısal olarak kayıtlı ve izlenebilmekte. Tüm bu teknolojileri entegre bir şekilde içerisinde barındıran SCADA Merkezi sayesinde kesintinin olduğu şebeke unsurunun ve kesintiden hangi abonelerin etkilendiği görülmekte. Bu teknoloji abonelerden kesinti ihbarı gelmeden kesintiye müdahale imkanı sağlamaktadır. Ayrıca SCADA Merkezi üzerinden on-line olarak elektrik şebekesi unsurlarına uzaktan müdahale edilebildiği için iş süreçleri hız kazanmakta. Ekiplerin kesinti noktasına gitmesine gerek kalmadan kesinti on-line olarak uzaktan yapılan manevralarla giderilebilmekte” dedi.

Kesintiye sebep olan kalıcı bir arıza varsa SCADA Merkezi'nde kullanılan Dağıtım Yönetim Sistemi (DMS) sayesinde arızanın yaşandığı bölgenin otomatik olarak tespit edildiğine dikkat çeken Kıvılcım, bu durumda arıza noktasına en yakın ekibin kullandığı tablete arıza bilgisinin iletildiğini dile getirdi. Kıvılcım, DMS sayesinde şebekemizde bulunan sayaçlardan aldığımız veriler ile abonelerimizin bildirim veya ihbarda bulunmasına gerek kalmadan sistem ilgili şebeke unsurları için kendiliğinden iş emri oluşturmakta. Yaptığımız teknolojik yatırımların sonuçları kesintiye müdahale sürelerindeki yaşanan düşüşlerde kendini göstermiş durumda. Söz konusu sistemler sayesinde geçici arıza nedeniyle oluşan kesintilerin yüzde 68’ini en geç 3 dakika içerisinde çözüme kavuşturuyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

DÜNYADAN HABERLER
Almanya’nın Rüzgarı Martta Rekor Kırdı

Almanya’da rüzgar enerjisi santralleri, martta toplam elektrik üretiminin üçte birini karşılayarak yeni bir rekor kırdı.

Kara ve offshore rüzgar enerjisi santralleri, geçen ay 16 teravat saatten fazla elektrik üreterek toplam elektrik üretimi içindeki payını yüzde 35’e çıkardı.

Diğer taraftan, ülkedeki tüm yenilenebilir enerji santralleri toplam üretiminin yüzde 55’ini karşıladı.

Bu arada, taş kömürü ve linyit santrallerinin üretimi 11 teravat saatin altında gerçekleşirken, nükleer santrallerin elektrik üretimi de 6 teravat saat seviyesinde oldu.

Almanya hükümeti, ülkenin elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını 2030’a kadar yüzde 65’e çıkarmayı hedefliyor. Bu süreçte aynı zamanda, hem kömür hem de nükleer enerji santrallerinin devreden çıkarılması hedefleniyor.

Kaynak: Clean Energy Wire

Avrupa Elektriği Gaz Borularında Depolayacak

Bu ay, Danimarka’nın en büyük enerji şirketi olan Ørsted, Kuzey Denizi’ndeki rüzgar santrallerinde üretilen elektriğin bir kısmını gaza çevireceklerini açıkladı.

Temiz enerjiyi hidrojen ya da metana dönüştürmek aslında eski bir fikir. Bu hem temiz enerjinin daha fazla kullanılmasını sağlıyor hem de fosil yakıtların kullanımını da azaltıyor. Birçok Amerikalı uzman “elektrikten gaza” dönüştürme vizyonunun maliyetli olduğunu düşünse de, Avrupa’nın bazı şirketleri için bu fikir cazip.

Bu arada, doğal gaz dağıtım şirketleri de Avrupa’nın karbonsuzlaştırma hedefi çerçevesinde hidrojen kullanacaklarını duyurdu.

Avrupa’nın daha agresif ve tutarlı bir iklim politikası olduğu için, “elektrikten gaza” dönüştürme fikri de giderek yayılıyor. Avrupalı ülkeler karbon emisyonlarında 2050’ye kadar yüzde 80 veya daha fazla azalma hedeflerken, bu da düşük karbonlu enerji kaynaklarının kullanımını da gerektiriyor.

Avrupa’nın şu anda “elektrikten gaza” dönüştürme teknolojilerini geliştirmek için 45’ten fazla projesi bulunuyor. Bu teknolojilerde temel odak noktası, elektriği hidrojene dönüştüren elektrolizörleri daha verimli, uzun ömürlü ve az maliyetli hale getirmek.

Kaynak:Scientific American

Batarya Maliyetleri Düşüyor

Lityum-iyon bataryaların maliyetleri 2018’in ilk yarısından beri yüzde 35 düşerek megavat saat başı 187 dolar seviyesine geldi.

Bloomberg NEF tarafından yapılan bir araştırmaya göre, batarya maliyetleri giderek düşüyor.

Lityum-iyon bataryalar için megavat saat başı maliyetler 2018’de 2012’ye göre yüzde 76 düştü.

Diğer yandan birkaç yıl öncesine kadar oldukça pahalı olan offshore rüzgar santrallerinin maliyeti ise yüzde 24 azaldı.

Karasal rüzgar ve güneş santrallerinin maliyetleri de düşmeye devam etti. 2019 yılı başında rüzgar maliyeti bir önceki yıla göre yüzde 10 düşüşle megavat saat başına 50 dolara, güneş maliyeti ise yüzde 18 düşüşle 57 dolara geriledi.

Güneş enerjisinde maliyetler 2010 yılına göre megavatsaat başına yüzde 84 oranında düşerken, karasal rüzgar enerjisinde yüzde 49 ve deniz üstü rüzgar enerjisinde ise yüzde 56 oranında azaldı.

Kaynak: Bloomberg NEF

Özbekistan, 25 Güneş Santrali Kuracak

Özbekistan'da 2030'a kadar 25 güneş enerjisi santrali inşa edilecek.

Özbekistan Enerji Bakan Yardımcısı Şerzad Hocayev, yaptığı açıklamada, 10 yıl içinde ülkede 25 güneş enerjisi santrali kurulacağını belirtti.

Hocayev, ülkenin 100 megavatlık ilk güneş enerjisi santralinin Nevai vilayetinde inşa edileceğini kaydederek, bu yıl inşaat çalışmalarına başlanacak söz konusu santralin iki yıl içinde tamamlanmasının öngörüldüğünü vurguladı.

Santral inşaatı ihalesine katılmak için 23 yatırımcıdan başvuru alındığını anımsatan Hocayev, "Elektrik enerjisi sektörüne yatırım çekmeden, rekabet etmek ve yeni teknolojiler sunmak çok zor olacak. Bu nedenle doğrudan yatırım yapma yoluyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretilmesine karar verilmiştir." dedi.

Yıllık ortalama 52 milyar kilovatsaat elektrik üretiminin yapıldığı ülkede, 50'ye yakın termik ve hidroelektrik enerji santrali bulunuyor.

Kaynak: Timesca

HAFTANIN RAPORU

Yenilenebilir Enerji Kapasite İstatistikleri 2018

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından hazırlanan Kapasite İstatistikleri Raporu, son 10 yılda yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan elektrik üretim istatistiklerini ortaya koyuyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK