E-Bülten
 
Sayı:23 - Temmuz 2015
 
 
 

Enerji Düzenleyicileri Bölgesel Birliği’nin (ERRA) Tarifeler/Fiyatlandırma Komitesi’nin 19 Haziran 2015 tarihinde Romanya’nın başkenti Bükreş’te gerçekleştirdiği toplantıda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Tarifeler Dairesi Başkanlığı’nda görevli Enerji Uzmanı Mustafa Yılmaz, tüm üye ülkelerin oybirliğiyle 2015-2017 dönemi ERRA Tarifeler/Fiyatlandırma Komitesi Başkanlığına seçildi.

Pakistan’dan Rusya’ya, Kamerun’dan Macaristan’a 30’u aşkın ülkenin üyesi olduğu ERRA, ülkelerin enerji piyasalarının düzenlenmesinde kapsamlı işbirliği, bilgi ve tecrübe paylaşımı yoluyla ulusal düzenleme uygulamalarını iyileştirme ve uluslararası düzenleme normları geliştirme amacıyla kuruldu.

Enerji Uzmanı Mustafa Yılmaz’ı tebrik eder bundan sonraki yaşamında da başarılar dileriz.

 

Elektrik şirketlerine elektrikli araç şarj altyapılarına yatırım yapmalarına fırsat verilirse elektrikli araç sektörü güçlendirilebilir.

Elektrikli araç şarj istasyonlarının kurulumu çok pahalı ve henüz yaygınlaşmasını kazançlı sağlayacak ciddi büyüklükte kullanıcı kitlesine sahip değil. Kamuya açık şarj istasyonları az sayıda olduğu için potansiyel elektrikli araç kullanıcıları benzinli araba kullanmaya devam ediyor.  

Bu sektörde birçok firma, potansiyel kullanıcıları elektrikli araç almaktan alıkoyan “menzil endişesi”ni çözmeye çalıştı. 2000’li yıllarda birçok girişimci şirket özel şarj istasyonları kurmayı denedi fakat bunlardan yaşayabilir bir iş modeli çıkmadı ve Ecotality ile 350Green gibi bazıları da muhteşem bir şekilde söndü. Elektrikli araç alanında lüks segmente yönelen Tesla, Superchargers olarak adlandırdığı, kendine ait ücretsiz şarj istasyonu ağını kurdu. Bu şarj istasyonlarının çok dar bir kitleye yöneldiğini ve herkese açık olmadığını dile getiren bağımsız araştırma kuruluşu, Elektrikli Güç Araştırma Enstitüsü, Enerji Kullanımı Direktörü Mark Duvall, “Tesla markalı bir araban yoksa müsait şarj tesisleri bulamıyorsun. Araba markasına bağlı olmayan, uygun ve erişilebilir şarj altyapı eksikliğini yaşıyoruz” dedi.

Washington eyaletinde 2015 yılı Haziran ayı içerisinde kabul edilen yasa ile elektrik şarj sektörünün, bu piyasadan uzak kalan kamu hizmeti veren şirketlere açılması hedefleniyor. Böylece elektrikli araç sektörünün tavuk ve yumurta probleminden kurtulması bekleniyor.

Cumhuriyetçi eyalet temsilcisi Chad Magendanz tarafından desteklenen yasa, Kamu Hizmeti ve Ulaşım Komisyonu’nun onayı ile birlikte yatırımcılara ait kamu hizmeti veren şirketlerin elektrikli araç şarj altyapılarına yatırım yapmalarına ve maliyetlerini de vergi mükelleflerine yansıtmalarına olanak sağlayacak.

“İnsanların, evde şarj sistemi kurabilmeleri veya maliyetleri karşılayabiliyor olmaları konularını düşünmelerine gerek kalmadan elektrikli araç almalarını istiyoruz” diyen Magendanz “Bu özellikle şehir içinde yaşayan ve elektrikli araçlarını evde veya işyerinde şarj etmeleri gereken insanlar için geçerli. Bu pazarı çözebilirsek bütün ülkeye model olabilir” ifadelerini kullandı.

ABD’nin bazı eyaletlerinde kamu hizmeti veren şirketlerin şarj istasyonlarında elektrik satmaları yasak, bazı eyaletlerde ise hiçbir düzenleme bulunmuyor.

Kamu hizmeti veren şirketler, şarj ağlarının kurulması açısından en uygun aday olarak görülüyorlar. Kamu hizmeti veren şirketler mevcut, yaygın elektrik şebekelerini zaten işletiyorlar ve yatırım geri dönüşü hemen olmayan büyük altyapı projelerine yatırım yapacak kadar sermayeleri de bulunuyor.

Elektrikli araç şarj sektörü elektrik tedarikçilerinin iş modellerine önemli bir fırsat sunabilir. Kaliforniya’da regülasyona tabii kamu hizmeti veren şirketler ayrıştırılmış oldukları için (gelirleri daha fazla elektronların satışına bağlı değil) ulaşım pazarına girmeleri, sabit maliyetlerini daha geniş müşteri kitlesi arasında paylaştırabilmelerine olanak sağlayabilir.

Elektrikli araçlar ayrıca mobil enerji depolama sistemi olarak da kullanılabiliyor. Talebin düşük olduğu saatlerde şarj edilip, azami talep saatlerinde ise enerji şebekeye tekrar nakil edilebiliyor.

Kamu hizmeti veren şirketlerin öncülüğünde şarj altyapısı kurulunca, sadece elektrikli araç sahipleri değil, herkesin bu altyapıdan yararlanacağı düşünülüyor ve buna vergi mükellefleri de dahil.

Kaynak: technologyreview.com

Japonya’nın kuzeyinde kıyıdan açıkta bulunan rüzgar projesine 7 MW’lık türbin kurulacak ve bu ölçekte kendi türünün ilki olacak.

Yeni türbin 2 MW’lık daha küçük bir model ile birleştirilecek. Küçük türbin 2013 yılı Kasım ayından bu yana Fukushima kıyısından yaklaşık 20 km uzaklıkta elektrik üretiyor. Türbinler Marubeni Corp. tarafından yürütülen ve devlet tarafından finanse edilen pilot projenin bir parçası.

Temiz enerji projelerden sorumlu Ticaret Bakanlığı’ndan yetkili isim Yasuhiro Matsuyama, projenin deneme sürecinin 2015 yılı Eylül ayında başlayacağını aktarırken “Ülkeler su üzerinde süzülen rüzgar teknolojilerini araştırıyorlar ve Japonya bu anlamda Norveç ve Portekiz ile aynı düzeyde. Bu kadar büyük ölçekli bir türbin kullanılan pilot proje dünyada ilk defa yürütülüyor” açıklamasını yaptı.

Hükümet proje için 405 milyon dolar sağladı. Geleneksel olarak kıyıdan uzak ve denizin tabanına sabitlenen türbinlerin çok derin bölgelere kurulumu mümkün olmadığından, yeni teknoloji sayesinde süzülen yapılara kurulması sağlanıyor. Hem süzülen yapının hem de rüzgar türbininin üretimini Mitsubishi Heavy Industries üstlendi.

Matsuyama’nın açıklamasına göre yetkililer daha sonra 5 MW büyüklüğünde bir türbin daha ekleyerek farklı ölçekteki türbinlerin fonksiyonlarını test edecekler.

Kaynak: renewableenergyworld.com

 

 

 

 

GTM Research ve Solar Energy Industries Association (SEIA) tarafından 2015 yılı Haziran ayında yayınlanan ABD Güneş Piyasası Raporu’na göre, toplam 10 bin MW güneş enerjisi kurulum kapasitesine ulaşan Kaliforniya eyaleti, bu alanda Birleşik Krallık, Fransa, İspanya, Avustralya ve Belçika’yı geride bıraktı. Ayrıca Kaliforniya 10 bin MW’lık kurulu gücü aşan ABD’nin ilk eyaleti oldu. Rapora göre, Kaliforniya eğer bir ülke olsaydı, güneş kurulumu sıralamasında dünyada altıncı sırada yer alacaktı.

Kaliforniya 2015 yılının ilk çeyreğinde toplam 718 MW güneş kurulumu yaparak rekor kırdı. Bunun 231 MW’ı evsel, 88 MW’ı ticari ve 399 MW’ı ise kamu hizmeti veren şirketlerin büyük ölçekli kurulumlarından oluştu. Söz konusu kurulumların toplam yatırım maliyeti ise 1.7 milyar dolar olarak belirlendi. Toplam kapasitesini 10 bin 649 MW’a çıkaran Kaliforniya, 2.6 milyon evin elektrik ihtiyacını güneşten karşılıyor.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan SEIA Başkanı ve Genel Müdürü Rhone Resch, Kaliforniya’da güneş pazarının dengeli ve etkili kamu politikaları sayesinde bu oranda büyüdüğüne dikkati çekti. ABD’de güneş enerjisi en hızlı büyüyen enerji kaynaklarının başında geliyor ve her 10 Amerikalıdan 9’u güneş enerjisini destekliyor.

Evsel güneş pazarı 2015 yılının birinci çeyreğinde de büyümeye devam etti. Yılda ortalama yüzde 4 gibi bir oranda düşen kurulu sistem fiyatlarında 2010 yılı itibariyle yaklaşık yüzde 50 düşüş yaşandı. Kaliforniya’nın Enerji Komisyonu tarafından yayımlanan son rapora göre, evsel güneş pazarı büyümeye devam edecek. Rapora göre Kaliforniya’da yeni inşa edilen evlerin yüzde 25’inde kurulu güneş sistemi bulunuyor. Kaliforniya’nın güneş sektöründe 2 bin 226 şirket faaliyet gösterirken, 54 bin 700 kişiye iş sağlanıyor.

Kaynak: prweb.com
 
 

Ernst & Young tarafından 2015 yılı Haziran ayında yayımlanan rapora göre enerji depolama alanında yatırım fırsatlarının ve iş modellerinin belirlenmesine ihtiyaç duyuluyor. Enerji sektöründe genel olarak kamu hizmeti veren şirketlerin geleneksel talep ve arz modellerini adapte ederek tüketicilere daha fazla odaklanmaları gerekiyor. Akdeniz bölgesi ise enerji güvenliği açısından öncelik arz ediyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji pazarının da değerlendirildiği raporda, 2023 yılına kadar 61 GW yenilenebilir kurulu güç kapasitesi hedefi sayesinde dünya çapında 17. sırada yer alıyor.

Ernst & Young Global Limited (EY)’in son raporu Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi’nde enerji depolama pazarı ön plana alındı. Raporun yazarları enerji depolama sektörünün oyun kurallarının sürekli değiştiğini kabul ediyorlar fakat somut olarak yatırım fırsatlarını belirlemenin zamanının geldiğini ve uygun pazarların ön plana alınarak iş modellerinin uygulanması gerektiğini belirtiyorlar. Raporda şöyle deniliyor: “… Birkaç depolama teknolojileri şimdiden uygulandı ve maliyetleri de git gide düşüyor. Enerji depolamayı ileriki bir zamanda gelecek bir teknoloji gibi düşünmeyi bırakmamız lazım. Bu teknoloji dün geldi ve oyunun kuralları şimdiden değişmeye başladı. Yatırımcılar, bu teknolojiyi kullanarak gelecekteki gerekli getiriyi nasıl sağlayacaklarını düşünmeleri lazım.”

Enerji depolama sistemlerinin sağladığı yeni hizmetlerle hem elektrik üreticilerine, hem de tüketicilere yeni gelir akışı sağlayacak. EY tarafından belirlenen ve raporda yer verilen 3 iş modelinde, teknoloji, enerji güvenliği, enerji tasarrufu ve gelir akışı sorunlarının nasıl çözüleceği belirtiliyor: üretim desteği, şebeke desteği ve tüketici desteği.

Ayrışma

Kamu hizmeti veren şirketlerin, artmakta olan dağıtık üretim ve tüketicilerin aynı zamanda üretici olmaya başlamaları nedeniyle iş modellerini değiştirmeleri gerekiyor. Bu konuda politika üreticilerinin de müdahale etmek yerine olanak sağlamaları lazım.

Avrupa’nın elektrik tedariki yüzde 25 oranında yenilenebilir enerjiden oluşuyor ve bu oranın 2030 yılında yüzde 50’ye, sadece güneşin yüzde 12’ye ulaşması bekleniyor. Çatıya kurulan güneş panelleri ve şebekeden bağımsız diğer enerji çözümleri, enerji güvenliğini artırıyor, maliyette tasarruf etme ve hatta gelir elde etme imkanı sağlıyor. Ancak kamu hizmeti veren şirketler açısından arzı talepten ayrıştırma konusu anahtar rol oynuyor.

Enerji krizi

Raporda Akdeniz bölgesinin, finansal krizin ve siyasi istikrarsızlığın uzantısı olarak bir enerji krizi ile karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Akdeniz’in kuzey bölgesi enerji ithal ediyor, güney ve doğu bölgelerinde ise yıllık enerji talebi yüzde 6 artıyor. Raporda, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde bulunan henüz olgunlaşmamış pazarlarda, hükümette kim olursa olsun, ışıkların yanmaya devam etmesi ve enerji güvenliği son derece önem arz ediyor. Hatta enerji arz güvenliği meselesi toplumsal düzenin sağlanmasının önemli bir parçası olarak değerlendiriliyor. EY’in raporunda yenilenebilir enerjinin hem sürdürülebilir iş kaynağı hem de ekonomik kalkınmayı sağlama konularında çözümler getirebileceği vurgulanıyor. Dağıtık üretimin, iletim hatlarında eskime veya iletim altyapı eksikliklerinin üstesinden gelmeye de yardımcı olabileceğine dikkati çekiliyor.

Genel olarak bakıldığında şirket, geliştirilmesi gereken 3 konuyu açığa kavuşturuyor: politika üreticilerinin müdahale yerine olanak sağlamaları ve rekabet bariyerlerinin kaldırılması, sanayinin maliyeti düşürme ve daha esnek iş modelleri konularına odaklanması, yatırımcının ise inovatif sermaye çözümleri üretmesi gerekiyor.

EY ayrıca yenilenebilir enerji pazarına yapılan müdahalelerin ve devlet teşviklerinin kaldırılmasının gerekliliğine de dikkati çekiyor.

Raporun tamamına EY report linkinden erişilebilir.

Kaynak: pv-magazine.com