SEKTÖRDEN HABERLER
“Sıvı Atığın İçindeki Lityumu Geri Kazanma Üzerine Teknoloji Geliştirdik”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, bor yataklarının belli oranda lityum içerdiğini ve ilk etapta yıllık 10 ton lityum üretim kapasitesine sahip tesisin devreye alınacağını duyurdu. Bakan Dönmez, “Bugüne kadar lityum varlığı geleneksel üretim teknolojileri ile ekonomik olmadığından değerlendirilememişti. Eti Maden 3 yıldır yaptığı Ar-Ge çalışmalarıyla geleneksel yöntemlerin dışına çıkarak yeni üretim metodu geliştirdi ve lityum karbonat ve satılabilir bor ürünlerinin üretimini gerçekleştirdi” ifadelerini kullandı.

Dünyadaki geleneksel üretim yöntemlerinin dışına çıkılması ve Eti Maden’e özgü üretim metodu geliştirilmesinin ardından patent başvuru sürecinin başlatıldığına değinen Dönmez, “Bor madeninden rafine bor üretimi sırasında sıvı ve katı atık ortaya çıkıyor. Bu atıklar uygun koşullarda depolanıyor. Sıvı atığın içerisindeki lityumu geri kazanma üzerine bir teknoloji geliştirdik. İlk etapta yıllık 10 ton lityum üretim kapasitesine sahip tesisi devreye alacağız. Projelendirme bitti. Temmuz ayı içerisinde tesisin montajına inşallah başlıyoruz. Yıl sonu itibarıyla da ilk üretime geçeceğiz. Lityumun batarya teknolojisi, mobil cihazlar, elektrikli otomobiller, elektrikle çalışan aletler gibi pek çok yerde kullanım alanı mevcut. Lityum bu anlamda en yeni teknoloji. Ancak, ham madde olarak dünya genelinde nadir. Biz bu açıdan şanslıyız” dedi.

Sanayiye dönük lityum taleplerinin ülke içi kaynaklardan karşılanacağını söyleyen Dönmez, “Ar-Ge çalışmaları sonucu oluşturulan proseste, üretim tesislerinde açığa çıkan zayıf çözeltinin içerisinde bulunan bor ve lityum alınarak, lityum karbonat ve satılabilir bor ürünleri üretimini yapacağız. Böylece boraks fabrikalarındaki randımanlar arttırılacak. Bunun yanında, lityum kimyasallarının sentezlenmesiyle de sanayiye dönük lityum taleplerini ülke içi kaynaklardan karşılayacağız. Bu prosesle üretilecek lityum bileşikleri lityumun kullanıldığı tüm sektörlerde kullanılabilecek. Lityum üretimi prosesinin devreye girmesiyle yeni atık stoklama sahasına olan ihtiyaç azalacaktır, mevcut stok sahasında bulunan sıvı atıklardan da lityum ve satılabilir bor ürünleri üretimi gerçekleşecek. Yıllardır bu sahalarda oluşan atıklar da geri kazanılarak çevre dostu bir teknolojiyle sahip tesisi ülkemize kazandıracağız” dedi.

Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

Karapınar Güneş Paneli Fabrikasını Gelecek Ay Açacağız

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye’nin ilk entegre güneş panellerini üretecek Konya’daki Karapınar Güneş Enerji Santrali’nin açılışını, gelecek ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştireceklerini açıkladı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yaptığı yazılı açıklamada, Karapınar Güneş Enerji Santrali’nde üretilecek elektrik ile cari açığın kapatılmasına yıllık 400 milyon dolar katkı sağlanacağını belirtti. Karapınar Güneş Enerji Santrali faaliyete geçtiğinde, Türkiye’nin elektrik üretimindeki güneş enerjisi payının da yüzde 20 artacağını belirten Dönmez, "Tesiste önemli bir Ar-Ge Merkezi kurulacak. Böylece Türkiye’de yeni ve verimli teknolojilerin geliştirilmesi sağlanacak. Ar-Ge Merkezi’nde 100 mühendis çalışacak. Fabrikanın Ar-Ge Merkezi’ne 10 yılda yaklaşık 90 milyon dolar kaynak aktarılacak. Ayrıca Mini Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA)) konusu da var. Ekimde gerçekleştireceğimiz 1000 megawatt gücündeki Mini YEKA’larla yerli ve yenilenebilir enerjide yeni bir sayfa açacağız. 36 ilimizde güneş enerjisine dayalı 10, 15, 20 megawatt arasında 74 yarışma düzenleyeceğiz. Böylece küçük ve orta ölçekli daha fazla yatırımcının yenilenebilir enerji üretimine dâhil olmasını sağlayacağız" dedi.

Bakan Dönmez, toplu rüzgar enerji santrali (RES) açılışlarının olacağını kaydederek, "Ağustos ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Türkiye’nin ilk entegre güneş panellerini üretecek fabrikanın açılışını yapacağız. Buradaki yatırım tutarı güneş santrali ve fabrikayla birlikte 1,4 milyar dolara mal olacak. Bin 400 kişiye istihdam sağlayacak. Yıllık 500 megawatt güneş paneli üretim kapasitesine sahip olacak. Milli ve yerli enerji üretimi açısından Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun tek entegre güneş paneli tesisi olacak. Bin megawattlık Karapınar Güneş Enerji Santrali’nin panelleri burada üretilecek. Böylelikle Karapınar da yüzde 70’in üstünde yerlilik oranı sağlanacak" dedi.

Bakan Dönmez, rüzgarda türbin, kule, jeneratörü ürettiklerini belirtti. YEKA’lar ile sadece bu alandaki yerlileştirmeyi artırmakla kalmadıklarını vurgulayan Dönmez, şunları kaydetti:

"Aynı zamanda ülkemizi Ar-Ge faaliyetlerinin merkezi haline de getiriyoruz. Hidrolik enerjide jeneratör, güç elektroniği, türbin çarkı, ayar kanatları gibi birçok parçayı yerli olarak üretiyor, yerlilik oranlarını her geçen gün artırıyoruz. Elektrik tarafında yaklaşık 100 milyar dolar yatırım yaptık. Son birkaç yıl öncesine kadar yerlileştirdiğimiz alanlarda bu yatırımın neredeyse yarısını ekipman ithalatına yapıyorduk. Fakat yerlilik alanında ilave verdiğimiz teşviklerle birlikte paramız artık dışarı gitmeyecek. Şöyle bir örnek vereyim; EÜAŞ Keban’daki hidroelektrik santralindeki iki jeneratörü kendi imkânlarıyla rehabilite ederek 16 milyon avronun yurt dışına gitmesini engelledi. Biz hep şöyle diyoruz; yerli kaynakları, yenilenebilir kaynakları kullanalım ama yerli ekipman ve teknolojiyle bunları elektriğe dönüştürelim. Böylece daha çok yerliliği sadece kaynak anlamında değil, teknoloji anlamında da vurgulayalım."

Kaynak: Hürriyet

Fitch Solutions: Türk Güneş Sektörü Güçlü Büyümesine Devam Edecek

Fitch Solutions Türk güneş enerjisi sektörüne yönelik olumlu bakış açısını sürdürdüğünü açıkladı.

Kuruluş tarafından yayınlanan analize göre Kovid -19 pandemisi ve zayıflayan makro ekonomik koşullar gibi yakın dönemli risklere karşın, sektör gelecek 10 yıl boyunca güçlü büyümesini sürdürecek.

Analizde öngörünün birçok farklı faktöre dayandığı ifade edilirken, önde gelenleri olarak ise konutlar için 10 kW’a, sanayi kuruluşları için ise 5 MW’a kadar güce sahip kurulumlardaki güçlü büyümenin devam edecek olma beklentisi, gelişen yerli tedarik zinciri ve Türk hükümetinin elektrik arzındaki güneş enerjisi dahil yerli üretimin payını artırmaya yönelik güçlü taahhüdü gösterildi.

Kuruluşa göre Haziran ayı sonu itibari ile 6.166 MW olan Türkiye’nin güneş enerjisi gücü 2020 yılı sonunda 6.565 MW’a, 2029 sonunda ise 12,84 GW‘a ulaşabilecek.

Ekim ayında yapılacak YEKA-3 GES yarışmasına da vurgu yapılan analizde, gerek bu yarışmanın gerek ise yapılacak başka YEKA yarışmalarının güneş enerjisi kapasitesindeki artışta anahtar rol oynayacağı ve sektör görünümüne olumlu katkı yapacağı belirtildi.

YEKA GES-3’te önceki YEKA yarışmalarından farklı olarak kapasitelerin düşmüş olmasının daha fazla yatırımcının yarışmalara katılmasını sağlayacağı belirtilen analizde projelerin daha küçük ölçekli olması sayesinde inşaat ve yatırım maliyetleri ile ilişkili diğer risklerin azalacağı ifade edilirken, Lira’daki dalgalanmalara ve yerli üretim şartlarına rağmen de yarışmalarda başarılı sonuçların alınacağı öngörüsü paylaşıldı.

Analizde Kalyon Enerji yatırımı ile ağustos ayında açılacak olan 500 MW kapasiteli entegre güneş paneli fabrikasına da dikkat çekildi.

Fitch Solutions ’a göre yerli tedarik zincirinin güçlenmesi özellikle YEKA-1 yarışması kapsamındaki Karapınar projesi ve yeni 74 projedeki yüzde70 oranındaki yerlilik şartının etkisi ile de gelecek yıllarda Türk güneş enerjisi sektöründeki büyümeyi teşvik edecek.

Kaynak: Yeşil Ekonomi

Biyokütle, Türkiye'nin Yıllık Elektrik Tüketiminin Üçte Birini Karşılayabilir

Ege Üniversitesi Biyokütle Enerji Sistemleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (BESTMER) Müdürü Prof. Dr. Günnur Koçar, biyokütle kaynaklarının teorik olarak, Türkiye'nin yıllık elektrik tüketiminin üçte birini karşılayabileceğini söyledi.

Koçar, İzmir özelinde tüm Türkiye’ye hizmet vermeyi ve Türkiye'nin sahip olduğu biyokütle kaynaklarından maksimum fayda sağlanmasını amaçlayan BESTMER'in İzmir Kalkınma Ajansı’ndan 6 milyon 850 bin lira, Strateji ve Bütçe Başkanlığından ise 13 milyon 50 bin lira hibe desteği alarak, 2014 yılında hayata geçirildiğini söyledi.

BESTMER'in tüzel kimliğinin oluşturulmasına yönelik çalışmaların ise 2019 yılında başlatıldığını kaydeden Koçar, merkezin Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın da desteğiyle, Yükseköğretim Yürütme Kurulu tarafından 17 Şubat 2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla kurulduğunu ifade etti.

Türkiye'de öncelikle sığır ve kanatlı gübresi kullanımıyla doğal gaz benzeri bir gaz karışımının üretilmesine olanak sağlayabilen biyogaz potansiyelini ele almak gerektiğini belirten Koçar, Biyokütle Enerjisi Potansiyeli Atlası (BEPA) 2020 çalışmasına göre Türkiye’de 17 milyon sığır potansiyeli olduğu düşünüldüğünde, yıllık 120 milyon ton atık elde edilebileceğini söyledi.

Koçar, bu atıkların pratikte mümkün olmasa da tamamının kullanıldığı varsayıldığında yıllık yaklaşık olarak doğal gaz tüketiminin yüzde 4’üne karşılık gelecek oranda biyogaz üretilebileceğini vurguladı. Sadece tek bir atık türü ve bir çevrim yönteminden katma değeri yüksek bir enerji geri kazanımının ortaya çıkabileceğine işaret eden Koçar, "Sığır atığı yanında kanatlı hayvan gübresi, hasat sonrası elde edilen tarımsal artıklar, yağlı tohumlu bitkiler, belediye atıkları, enerji ormancılığı ürünleri, orman artıkları ve atık su arıtma çamurları gibi diğer biyokütle kaynakları dikkate alındığında, teorik olarak, yıllık elektrik tüketiminin üçte birini karşılayabilecek oranda yüksek bir potansiyel karşımıza çıkabilir." diye konuştu.

Koçar, BESTMER olarak her geçen gün ulusal ve uluslararası gelişmeleri takip ederek, Ar-Ge altyapılarını ve analiz çeşitliliğini artırdıklarını, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla iş birliği dahilinde ortak çalışmalarda yer alarak bilgi birikim ve deneyimlerini güçlendirdiklerini vurguladı. Şu anda 3’ü ulusal, biri ise uluslararası olmak üzere 4 yüksek bütçeli ve 2 Ege Üniversitesi kaynaklı proje yürüttüklerine işaret eden Koçar, şunları kaydetti;

"Bugüne kadar toplamda 60’tan fazla ulusal ve uluslararası kaynaklı projede yer aldık ve sürekli olarak gelişmeleri takip ederek yeni proje başvurularında da bulunmaktayız. European Energy Research Alliance: EERA Bioenergy grubuna 'tam üyelik' ile kabul edildik ve böylece biyokütle enerjisi konusunda yaptığımız çalışmaları uluslararası kuruluşlarla paylaşabilecek, karşılıklı bilgi aktarımı sağlayabilecek ve ortak çalışmalar yürütebileceğiz. Aynı zamanda, Belediyeler ve Üniversiteler için Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Teknik Destek Projesi (YEVDES) Dördüncü Bileşeni kapsamında üniversiteler tarafından yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında geliştirilen Ar-Ge projelerine yönelik AB etkin kaynak kullanımı ilkeleri doğrultusunda, Yurtdışı Çalışma Ziyareti Desteği almaya hak kazandık. Bu sayede yurt dışında bulunan örnek kuruluşlarla çalışma ziyaretleri kapsamında bilgi paylaşımı gerçekleştirebilecek ve ülkemizde uygulanabilir teknolojilerin Ar-Ge çalışmalarını yürütebileceğiz."

Koçar, son yüzyılda biyokütle kaynaklarının modern teknolojilerle birleştirilmesiyle farklı yakıtların üretiminde kullanılabildiğine işaret ederek, buna ilk örneğin ısı enerjisi üretimi amacıyla odun yerine katı biyoyakıt denilen, sıkıştırılmış ve belirli formlara getirilmiş pellet ve briketlerin kullanımı olduğunu söyledi.

Sıvı yakıt olarak ise motorin veya benzin kullanan taşıtlarda alternatif olarak biyodizel veya biyoetanol kullanılabildiğini kaydeden Koçar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemiz tarımsal faaliyetlerinde yoğun olarak kullanılan kimyevi gübre gereksinimi açısından dışa bağımlılığımız had safhaya ulaşmış durumda. Ayrıca kimyevi gübre içerisindeki kalıntılar, ürün kalitesini de olumsuz etkileyebiliyor. Buna alternatif olarak, biyogaz üretiminden sonra oluşan fermente atıkların gübre yerine kullanımı söz konusudur ki bu da ekolojik tarımın önünü açabilecek bir seçenek. Son olarak biyokütle kaynakları, tehlikesiz ve üretim süreci daha az kirletici içeren ‘yeşil kimyasallar’ için yenilenebilir bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Biyokütle içerisindeki karbonhidrat, yağ, protein ve sayısız doğal kimyasal bileşen, uygun ayırma yöntemleri ile saf halde elde edilip tıp, kozmetik, biyoteknoloji ve benzeri birçok alanda alternatif hammadde kaynağı olarak kullanılabiliyor. Bu yönelim Türkiye için henüz yeni olsa da özellikle gelişmiş ülkelerde üzerinde sıklıkla durulan temiz bir teknoloji olarak dikkat çekiyor."

Kaynak: AA

Annelerini Kaybeden Leylek Yavrularını Elleriyle Besliyorlar

İzmir’in Bergama ilçesinde anneleri ölen 3 leylek yavrusu, elektrik dağıtım şirketi çalışanları tarafından günde 3 öğün besleniyor. Leylek yavrularını metrelerce yükseklikteki yuvalarında elleriyle besleyen GDZ Elektrik Dağıtım çalışanları, leylek yavrularının yuvadan uçacağı günü sabırsızlıkla bekliyor.

İzmir’in Bergama ilçesindeki kırsal Doğancı Mahallesindeki yuvalarına her yıl gelerek yavrularını büyüten anne leylek, bu yıl da 3 yavrusunu büyütmeye başladı. Anne leyleğin uzun süredir yavrularını beslemeye gelmediğini fark eden Doğancı Mahallesi İmamı Mehmet Katırlı, durumu GDZ Elektrik Dağıtım’a bildirip yardım istedi.

Sepetli araç yardımıyla elektrik direğinin üzerinde leylek yuvasına bakan elektrik dağıtım şirketi çalışanları, yuvada bulunan 3 leylek yavrusunun aç, susuz ve bitkin olduğunu fark etti.

Şirket çalışanları, günde 3 öğün balık ve su getirerek, metrelerce yükseklikteki yuvalarında leylek yavrularını beslemeye başladı.

Çalıştıkları elektrik dağıtım şirketinin ilk etapta leyleklerin yuva yaptığı bölgelerdeki elektrik tellerini kapalı hatlara dönüştürdüğünü söyleyen GDZ Elektrik Dağıtım Şirketi çalışanı, sonraki süreçte direklerin üzerine güvenli şekilde yuvalar yapıldığını belirtti. Şirketin kurduğu leylek yuvasında anne leyleğin uzun süredir görünmediğini öğrendiklerini ifade eden şirket çalışanı, "Yavruların aç kaldığını öğrendiğimizde çok üzüldük. Söz konusu elektrik direğinin üzerindeki leylek yuvasına baktığımızda ise 3 leylek yavrusunun aç ve susuz kaldığını gördük. O günden sonra yavrulara günde balık ve su getirmeye başladık” dedi.

Leylek yavrularına bakmaya geldiklerinde çevre halkına yavruların durumunu sorduklarını da anlatan şirket çalışanı, “Leylekler kendilerini besleyemeyecek kadar küçük oldukları için yardım eli uzattık. Anne leyleğin daha önce yuvaya taşıdığı çöp ve atıklar nedeni ile yavrular grimsi bir renk almışlar hem bu nedenle hem de yuvada koku oluşmaması için yuvayı da temizliyoruz. Onları, ellerimizle büyütüyoruz. Yarın bu yavrular yuvadan uçtuklarında eşsiz bir duygu yaşayacağız” diye konuştu.

Öte yandan, Sürdürülebilir doğaya katkı sunmak hedefiyle hayata geçirdikleri Leyleklere Yeni Yuva projesini 11 yıldır sürdüren GDZ Elektrik Dağıtım Şirketi proje kapsamında her yıl düzenli olarak göç mevsimi öncesi hatlarda ve teçhizatlarda yalıtım çalışması yaparken, daha önce kurulan yuvaların bakımları da gerçekleştirilerek leyleklerin hayatını güvence altına alıyor.

Yapılan özel yuva platformları ve hatlarda gerçekleştirilen yalıtım çalışmaları ile binlerce leylek güvenle yaşamlarını sürdürüyor.

SEDAŞ, “Transformers” Projesi ile Yeniden Yapılanıyor

Kocaeli, Sakarya, Bolu ve Düzce’de elektrik dağıtım hizmetinden sorumlu olan SEDAŞ, bir süredir devam eden “Transformers” projesi ile yeniden yapılanıyor. SEDAŞ, bu yeni projeyle yönetsel ve operasyonel faaliyetlerde daha esnek ve çevik bir organizasyonla hizmet vermeyi sürdürecek.

20 bin kilometrekarelik alanda, 3,7 milyon nüfusa ve 1,9 milyon aboneye elektrik dağıtım hizmeti sunan SEDAŞ; yeni yapılanma sürecinin sonunda daha çevik ve esnek bir organizasyona geçiş yapıyor. Kesintisiz ve kaliteli enerji hizmeti sağlanması için sürekli gelişim ve dönüşüm ilkesini benimseyen SEDAŞ; organizasyonel yapısını da artan müşteri sayısına ve içinde bulunduğumuz çağın en temel yapı taşı olan “çeviklik” ve “esneklik” kavramlarına uygun olarak şekillendiriyor.

Bölgelerin yüzölçümü, hat uzunluğu, coğrafi yapısı, ihtiyaçları, tüketim değerleri gibi kritik parametrelerin değerlendirildiği, uzun bir araştırma sonucunda oluşturulan çalışmada; sürdürülebilir ve daha iyi hizmet kalitesi hedefleniyor. Yeni organizasyonel yapılanma ile Sakarya, Kocaeli, Bolu, Düzce ve Gebze’de olmak üzere bölge müdürlükleri ve bu bölge müdürlüklerine bağlı toplam 21 noktada operasyon yöneticilikleri oluşturuluyor. Bölge müdürleri ve operasyon yöneticileri ilgili ildeki ve ilçedeki tüm SEDAŞ faaliyetlerinden sorumlu kişiler olarak kilit görevler üstleniyor.

Uzun süredir devam eden çalışmaların ardından oluşturulan organizasyon yapısı ile ilgili değerlendirmede bulunan SEDAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Necmi Odyakmaz, “İçinde bulunduğumuz çağ ve değişen koşullar tüm şirketlerin ve sektörlerin sürekli dönüşüm içerisinde olmasını gerektiriyor. Teknolojinin gelişmesi ile yokluğunda eksikliği çok fazla hissedilen elektrik dağıtımında bu konu çok daha önemli hale geliyor. Organizasyonel yapılanma projemiz ‘Transformers’, şirket olarak çeviklik ve esneklik yolunda attığımız çok önemli bir adımdır” dedi.

Odyakmaz; projenin temel felsefesinin tüketicilere daha hızlı çözümler sunarak tüketici taleplerinin merkezde değil bulunduğu bölgede hızlıca çözüme kavuşturulduğu esnek ve çevik bir yapı oluşturulması olduğunu söyledi. Yetki ve görevlerin her bir çalışana dağıtıldığı daha modern ve kapsayıcı bir organizasyon yapısı ile sinerjinin artırılacağını kaydeden Odyakmaz, önümüzdeki dönemde projenin bölgeye yüksek bir katma değer sağlayacağını ifade etti.

DÜNYADAN HABERLER
Yenilenebilir Enerjide En Büyük Alım Anlaşması İmzalandı

Danimarkalı enerji şirketi Ørsted yenilenebilir enerji sektöründe şimdiye kadarki en büyük elektrik alım anlaşmasını imzaladığını duyurdu.

Şirket tarafından bugün yapılan açıklamaya göre Ørsted anlaşmayı Tayvan merkezli dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi TSMC ile imzaladı.

Ørsted anlaşma kapsamında 2025/2026 döneminde devreye almayı planladığı, nihai yatırım kararının ise 2023’te verileceği 920 MW güce sahip olacak Greater Changhua 2b & 4 kıyı ötesi rüzgâr enerjisi projesinde üretilecek elektriği firmaya tedarik edecek.

Bu proje Ørsted’in Tayvan’daki üçüncü kıyı ötesi rüzgâr enerjisi projesi olacak.

Şirketin inşa çalışmalarını sürdürdüğü Greater Changhua 1 & 2a projesi 900 MW güce sahip olaca iken, ortağı olduğu Formosa 1 projesi de 128MW güce sahip.

Kaynak: Orsted

AB Karbon Kredisi Fiyatları Son 14 Yılın Zirvesinde

Avrupa Birliği karbon kredisi fiyatları dün son 14 yılın zirvesine tırmanarak ton başına 34 euro oldu. 

Yeni tip korona virüs Kovid-19 salgını nedeniyle ekonomilerin yavaşlamasının etkisiyle emisyonların rekor düzeyde azaldığı bu dönemde Avrupa karbon kredisi fiyatları son 14 yılın en yüksek seviyesini gördü.

Avrupa Birliği yeni dönem vizyonunda "yeşil toparlanmaya” önem veriyor ve politika yapıcıların da buna yönelik çalışmaları artıyor. Bu durum Birliğin şirketlerin karbon salımlarını kontrol altında tutmak için geliştirdiği emisyon ticaret sistemine (Emissions Trading System) ilgisini arttırıyor.

Artan ilgi ile Avrupa Birliği karbon fiyatları, 13 Temmuz Pazartesi günü yüzde 5 oranında artarak 2006 yılından bu yana ilk kez ton başına 30 euronun üzerine çıktı ve 34 euro oldu. Bugüne kadar en yüksek karbon emisyon fiyatı 2006 yılında 31 euro olmuştu.

Avrupa Birliği’nin emisyon azaltma konusunda en önemli silahı olan emisyon ticaret sistemi, 2005 yılında kuruldu. Şu anda 3. aşama uygulamasında olan ve yapılan birçok reformlardan sonra 2021 başında dördüncü aşamaya geçecek olan AB ETS, sınırla-alsat (cap and trade) mantığını esas alıyor.

Bu sisteme göre, yetkili organ Birlik içerisinde ilgili yıl için sisteme dahil edeceği işletmelerin önceki yıl performansını esas alarak belli bir emisyon miktarı sınırı getiriyor. Daha sonra işletmelere o yıl içerisinde maksimum kirletme hakkı veren emisyon tahsisi (permi) ile belli bir kota getiriliyor. Toplam emisyon kotası hesap birimi olarak belirlenen ve ton başına birim permi anlamına gelen EUA (European Emission Allowance) ile ifade ediliyor. EUA permi miktarı ilgili sektördeki işletmelerin geçmiş yıllarda saldıkları karbondioksit emisyonu esas alınarak belirleniyor. İşletmelerin belirlenen kotanın üzerine çıkması durumunda, artırdığı kadar emisyon permisini ETS içerisinde azaltım sağlamış olanlardan satın alması sağlanıyor. Aksi takdirde, işletmeler teslim günü geldiğinde belli bir ceza (AB ETS’de ton başına 40 euro) ödemek zorunda kalıyor. 

Kaynak: Financial Times

Kuzey Denizi Ülkelerinden Offshore Rüzgarda İş Birliği Taahhüdü

Kuzey Denizi ülkelerinin bakanları, çok uluslu “hibrit” deniz üstü rüzgar enerjisi projelerinin uygulanmasındaki engellerle mücadele etmek için AB çerçevesinde çağrıda bulundu.

Belçika, Danimarka, Fransa, İrlanda, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, İsveç, Almanya ve Avrupa Komisyonu'ndan Enerji Bakanları, 6 Temmuz 2020'de Alman Kuzey Denizleri Enerji İşbirliği Başkanlığı altında video konferansla bir araya geldi.

Konferans sonrası yapılan ortak açıklamada, bakanlar, offshore rüzgar enerjisinin 2030 ve 2050 enerji ve iklim hedeflerine ulaşmada önemli bir yol oynamasını amaçlıyor.

Açıklamaya göre, offshore rüzgar enerjisinin bugünkü mevcut kurulu gücün 10 katı artarak 22 GW’a çıkma potansiyeli bulunuyor. Bu kapsamda, yıllık ortalama 3 GW kurulumun hızlanması gerekiyor.

Söz konusu ülke bakanları offshore rüzgar enerjisinin önündeki engellerin aşılması için AB seviyesinde işbirliği yapılması gerektiğini ve hibrit projelerin geliştirilmesini hedefliyor.

Kaynak: Euractiv

ECB, Tüm Operasyonlarını İklim Değişikliğiyle Mücadele Hedefleri Doğrultusunda Yürütecek

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, 2,8 trilyon Euro’luk varlık alım programının odağına yeşil hedefleri koyarak, tüm operasyonlarını iklimle mücadele hedefleri doğrultusunda yeniden değerlendireceklerini açıkladı.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı, 2.8 trilyon Euroluk varlık alım programının odağına yeşil hedefleri koyarak, tüm operasyonlarını iklim kriziyle mücadele hedefleri doğrultusunda yeniden değerlendireceğini açıkladı. Bu açıklama, Avrupa Merkez Bankası açısından bir ilk olma özelliği taşıyor.

Pandemi sürecinin, küreselleşme, yakınlık, kısa tedarik zinciri ve diğerlerinin kaderini belirleme gibi kavramlara yönelik algımızı değiştireceğini ifade eden Lagarde, pandemi sonrası toparlanmanın “parçalı” olacağını, bazı ülkelerin diğerlerine oranla daha çabuk iyileşeceğini söylüyor. Lagarde, AB’nin pandemiden en fazla etkilenen ülkeler için devreye soktuğu 750 milyar Euro’luk toparlanma fonunun, “oyunu değiştireceğini” belirtiyor.

Avrupa Merkez Bankası’nın yanı sıra, diğer merkez bankaları da yeşil fonlar konusunda ciddi bir baskı altında. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey, KOVİD-19 krizi sonrasında iklim krizi başlığını kurumsal varlık alım sürecine dahil edeceklerini açıkladı. FED ise bu konunun dışında kalmayı tercih ediyor.

Avrupa Merkez Bankası’nın bu kararı, Avrupa Yeşil Anlaşması’nı destekler nitelikte. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursulavon der Leyen de sene başında yaptığı açıklamada “Avrupa Yeşil Anlaşması, halkımızın çağrısına Avrupa'nın cevabıdır. Avrupa'nın Avrupa için yaptığı bir anlaşma ve daha iyi bir dünya için bir katkıdır. Her Avrupalı bu değişimin bir parçası olabilir” demişti.

Yeşil Anlaşma kapsamında Avrupa Birliği, 2050’ye kadar dünyanın ilk iklime zararsız ülkeler grubu olmayı; yani sera gazı emisyonlarını net olarak sıfırlamayı hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye kapsamlı bir dönüşüm gerçekleştirilecek. Polonya dışındaki Avrupalı liderler 2050 yılına kadar bütün üye ülkelerin karbon-nötr hale getirilmesi konusunu destekliyor.

Kaynak: The Times Hub

HAFTANIN RAPORU

Yenilenebilir enerji kaynaklarının artan kullanımı, enerji verimliliği ve enerji dönüşümü tedbirleri Kovid-19 salgınında daha kritik hale geldi. Kısa vadeli kalkınma planlarının parçası olarak, enerji dönüşümü orta ve uzun vadeli sürdürülebilirlik hedeflerinin en önemli ayağını oluşturuyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK