E-Bülten
 
Sayı:30 - Ağustos 2015
 
 
 

Her geçen gün artan siber-güvenlik tehditlerinin sonucu olarak Almanya'da 2000'den fazla kritik hizmet sağlayıcılarının iki yıl içinde yeni asgari bilgi güvenliği standartlarını uygulamalarını gerektiren ve uygulamadıkları takdirde cezalarla karşı karşıya kalacakları bir yasa yürürlüğe girdi.

Yasa, yasama meclisinden Haziran ayında geçtikten sonra Almanya senatosu yani Bundesrat'taki son engeli de 10 Temmuz 2015 tarihinde aşmış oldu.

Yasa "kritik altyapı" olarak nitelendirilen, taşımacılık, sağlık, su ve enerji hizmetleri ile telekomünikasyon sağlayıcılarının yanı sıra finans ve sigorta kuruluşlarını etkileyecek. Yasaya göre şirketlere siber güvenlik tedbirlerini almaları için iki yıl tanınacak, aksi halde 100.000 € (111.000 $) düzeyine ulaşan cezalarla karşılaşabilecekler.

Bundesrat onaylı Bilişim güvenlik yasası firmaların ve devlet kurumlarının asgari siber-güvenlik standartlarını onaylamalarını ve Bilgi Güvenliği Federal Ofisi (BSI)'nin onayını almalarını gerektiriyor. Şirketlerin aynı zamanda sistemlerine yapılan tahmini siber-saldırıları Bilgi Güvenliği Federal Ofisi’ne bildirmesi gerekiyor.

Yeni getirilen kurallar gereği telekomünikasyon sağlayıcılarının bağlantıları saldırıya maruz kaldığında müşterilerini uyarmak durumundalar. Örneğin bir botnet (zombi pc ağı) saldırısı durumunda trafik verisini, inceleme yapılabilmesi için, altı aya kadar kayıt altında tutmaları gerekiyor ki bu da mahremiyet hakkının potansiyel bir ihlali anlamına geliyor.
BSI aynı zamanda uluslararası bilişim merkezi olarak da genişletilecek. Merkezin ana görevi altyapıya yapılan muhtemel siber-ihlallerle ilgili bildirimleri değerlendirmek olacak. Federal Bilgi Hizmetleri (BND) aynı zamanda kötü niyetli imza ve kötü niyetli izlerle bağlantılı olan yabancı veriye de erişim hakkına sahip olacak.

Ek olarak Anayasayı Koruma Federal Ofisi (BfV), BSI'ye kritik altyapısal kuruluşların erişilebilirliğine yapılacak siber -saldırıların potansiyel etkisini değerlendirerek yardımcı olurken, Cezai Soruşturma Ofisi (BKA) da veri casusluğu, yakalama ve manipülasyonu gibi siber-suçları araştırmakla yükümlü olacak.

Der Spiegel’e konuşan Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière’e göre planlanan önlemler "önemli bir adım" çünkü bilişim güvenliği "kamu güvenliği ve iç güvenliğin merkezi bir bileşeni".

Diğer yandan muhalefet ise hükümetin şirketleri bilişim güvenliği konusunda zorlamadan önce bu işi kendilerinin yapmalarını öneriyor. Haziran ayında bilgisayar korsanlarının Alman parlamentosuna yapılan bir saldırı esnasında Almanya Başbakanı Angela Merkel'in bilgisayarını kullanarak Trojan tipi zararlı bir yazılımı yaydıkları ve bu virüsün hala aktif olabileceği ortaya çıkmıştı.

Veri güvenliği aktivistleri yasanın telekomünikasyon sağlayıcılarının müşterilerinin internetteki hareketlerine ait verilerini depolamalarına izin verdiği için el altından insanların iletişimleri ve internette yaptıkları herşey ile ilgili casusluk yapılmasına imkan tanıdığını vurguluyorlar.

Yasayı eleştirenler yeni bilişim güvenliği yasasının Alman ekonomisini tüketirken karşılığında çok az şey sunduğuna dikkat çekiyorlar. Yüksek-teknoloji birliği Bitkom'un yakın zamanda gerçekleştirdiği bir çalışmaya göre yeni önlemleri devreye sokmanın Alman ekonomisine maliyeti yaklaşık 1.1 milyar € (1.23 milyar $) olacak.

Buna ek olarak, şirketler hükümetin hangi ciddiyetteki siber saldırıların rapor edilmeyi gerektireceğine dair açık bir gereklilik formülü ortaya koymadıklarından şikayetçi durumdalar. Şirketler ayrıca korsan saldırılarıyla ilgili bilgilerin duyulmasından ve bunun müşteri ve ortaklar üzerinde olumsuz bir etkisinin olmasından endişe ediyorlar.

Kaynak: rt.com

 

Dünyanın önemli bilimsel araştırmalarını yürüten Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı (Berkeley Lab) ve Stanford Üniversitesi ortaklığı ile ABD’de en kapsamlı elektrik güvenilirliği trend analizi gerçekleştirildi. ABD Enerji Departmanı, Ulusal Elektrik Sevkiyatı Dairesi tarafından desteklenen çalışmada yapılan analizlere göre son yıllarda elektrik kesintilerinin sayısı sabit kalırken, tüketicilerin maruz kaldığı yıllık kesinti süresinin giderek arttığı ortaya çıktı.

Araştırmacılar analizde karşılaştıkları bu trendin, kamu hizmet veren şirketlerin ve düzenleyici kurumların “etkili hava koşulları” olarak adlandırdıkları durumlardan kaynakladığını belirttiler. Analizin başyazarı, aynı zamanda Berkeley Lab araştırmacısı ve Stanford doktora adayı Peter Larsen, etkili hava koşullarından dolayı yıllık kesinti süresinde yaklaşık yüzde 5-10 artış yaşandığını söyledi.

Analizde kullanılan raporlar 2000-2012 yıllarını kapsıyor ve referans kamu hizmeti veren şirketler toplam elektrik tüketicilerinin yüzde 70’ini temsil ediyor.

2013 yılında Beyaz Saray tarafından açıklanan başka bir raporda, birçok büyük kesintilerin artan etkili hava koşullarından kaynakladığı belirtilmişti. Ancak Berkeley Lab ve Stanford Üniversitesi’nin yaptığı analizde elektrik güvenilirliği ile artan etkili hava koşulları, ilk defa ekonometrik analiz tekniği ile istatistiksel olarak ilişkilendirildi. Birçok güvenilirlik araştırmalarının sadece büyük kesintileri dikkate aldığını ancak bunlar toplam kesintilerin sadece yüzde 10’nunu temsil ettiği belirtiliyor. Bu analizde ise hem küçük kesintiler hem de büyük kesintiler dikkate alındı ve trendin bu büyük kesintilere bağlı olduğu ortaya çıktı.

Analizde ilgi çeken diğer bir nokta ise güvenilirlik ile kamu hizmeti veren şirketlerin iletim ve dağıtım giderleri arasında tutarlı bir bağlantı olmadığı bulgusu oldu. İletim ve dağıtım harcamalarının artmasıyla elektrikte güvenilirliğin de artacağını düşündüklerini dile getiren Larsen, “Güvenilirlik konusunda proaktif ve reaktif kamu hizmeti veren şirket bakım politikaları birbirlerini dengeliyor olabilir” dedi. Larsen, kamu hizmeti veren şirketlerin harcama uygulamaları üzerinde daha fazla araştırma yapılarak bu konuya açıklık getirilebileceğini dile getirdi.

Raporun ortak yazarı Berkeley Lab araştırmacısı Joseph Eto ise araştırmada karşılaşılan bulguların, uzun vadede ABD elektrik sisteminin güvenilirliğine ilişkin özel ve kamu kararlarında yol gösterici olarak kullanılmasını umduklarını dile getirdi.

Raporun tamamına emp.lbl.gov adresinden ulaşılabilir.

Kaynak: electricpower.einnews.com

 

 

Uçak motoru, doğal gaz ve petrol boru hatları ile nükleer santraller gibi yapılarda kritik ve tehlikeli bağlantı sorunlarını denetleyecek bir ultrason sensör geliştirildi. Birleşik Krallık, İskoçya’da bulunan Strathclyde Üniversitesi araştırmacıları tarafından geliştirilen sensörün en önemli özelliklerinden biri ise doğal yaşamdan esinlenerek tasarlanması olduğu belirtiliyor. Dünyada kendi alanında tek olma özelliği bulanan ve dönüştürücü olarak bilinen cihaz,  değişen ses ötesi frekanslar sayesinde yapısal bozuklukları keşfediyor.

Strathclyde Üniversitesi’nde geliştirilen dönüştürücü cihazın, matematikte fraktal olarak bilinen daha esnek bir yapısı bulunuyor. Kar taneleri, eğrelti otu ve karnabaharda da defalarca tekrarlanan bu düzensiz şekiller aslında olduğundan daha karışık görünüyor. Bu, yarasa, yunus balığı, hamam böceği ve gece kelebeği gibi canlıların duyma sistemlerinin arkasında yatan konsept ile de kıyaslanabileceği belirtiliyor.

Projeye ortak olan Strathclyde Üniversitesi, Matematik ve İstatistik Bölümü araştırmacısı Dr. Tony Mulholland, cihazı değerlendirirken “Fraktal şekiller ve ses dalgalarının farklı aralıklardaki ölçek uzunluğunda geometrik özellikleri bulunuyor. Fakat insanların geliştirdiği dönüştürücülerde daha düzenli bir geometrik özelliğin bulunduğunu görüyoruz. Bu teknoloji ile yapılarda güvenlik açısından çok kritik olan çatlak ve kusurları bulmakta zorlanıyoruz. Dönüştürücülerin daha önceden bu şekilde tasarlanmalarının nedeni, mühendislerin bunları el yordamıyla geliştirmesi ve üretmesiydi. Fakat şimdi 3D baskısı, bilgisayar üretimi ve lazer teknolojileri aracılığıyla geliştirdiğimiz dönüştürücünün çok daha uygulanabilir olduğunu görüyoruz” dedi.

Doğal hayatta gerçekleşen olayların taklit edilmesi yöntemiyle geliştirilen cihaz ile farklı frekanslarda karmaşık ses dalgalarının yayılması sağlanıyor. Örnek olarak, nükleer santral veya petrol boru hattında bir hata oluştuğunda, farklı boyutlardaki bir dizi çatlaklar erken aşamada tespit edilebiliyor.

Cihazı sanayinin taleplerini karşılamak için geliştirdiklerini belirten Dr. Mulholland, “Bu cihaz sadece güvenliği sağlamakla kalmayıp, mali açıdan da tasarruf yapma imkanı verecektir çünkü erken teşhis yaptığı için denetim ihtiyacını azaltıyor. Sanayiden böyle bir cihaza ihtiyaç duyulduğunu öğrendik ve geliştirdik” ifadelerini kullandı.

Araştırma IMA Journal of Applied Mathematics dergisinde yayımlandı.

Kaynak: strath.ac.uk

 
 

Gediz Üniversitesi öğrencileri, güneş panellerinin kendi kendini temizlemesini sağlayacak özel kaplama geliştirdi. TÜBİTAK destekli proje, yenilenebilir enerji sektörünü önemli bir dertten kurtaracak.

Çevreci enerji kaynağı güneşten elektrik üretiminde en büyük sorun panellerin kirlenmesi. Bu yüzden verimlilik azalıyor, yüksek temizlik bedelleri ödeniyor. Gediz Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü 4’üncü sınıf öğrencileri Başak Kaya ve Ömer Çağrı Avcar teknolojide yeniliğe imza attı. Mucit gençler, danışman hocaları Yrd. Doç. Dr. Mehtap Özdemir Köklü ile güneş panellerinin kendi kendini temizlemesini sağlayacak kaplama geliştirdi.

Yrd. Doç. Dr. Köklü, çevreci enerji kaynaklarından güneşten elektrik elde edilirken karşılaşılan en büyük sorunlardan birinin panellerin kirlenmesi olduğuna dikkat çekti.

Elektrik üretiminde yüzde 15’lere varan kayıplar yaşandığını ve yüksek tutarda temizlik harcamaları yapılmak zorunda kalındığını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Köklü, “Tozlar, çiçek polenleri ve kuş pislikleri panellerin üzerini kaplayarak güneş ışınlarının geçmesini engelliyor. Bu yüzden düzenli olarak temizlenmeleri gerekiyor; bu çevreci kaynaktan enerji elde edilmeye çalışılırken, kullanılan kimyasal temizleyicilerle bir yandan da çevre kirletiliyor. Temizlik işlemi sırasında yüzeyi çizilen panellerin ömrü ve enerji verimliliği azalıyor, üretim maliyeti de ciddi oranda artıyor. Öğrencilerimizle geliştirdiğimiz kaplama ise panellerin dışarıdan hiçbir müdahale gerekmeden kendi kendini temizlemesini sağlıyor. Böylece enerji üretiminde yüzde 15’e varan kayıplar ile yüksek temizlik maliyetleri ortadan kalkacak, yenilenebilir enerji sektörü milli bir teknoloji kazanmış olacak” ifadelerini kullandı.

Kaynak: medya.gediz.edu.tr