E-Bülten
 
Sayı:32 - Eylül 2015
 
 
 

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği’nin (ELDER) üyesi olduğu Uluslararası Sosyal Güvenlik Kurumu (İSSA), İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Gezisi organize etti. 11-12 Ağustos 2015 tarihleri arasında Almanya’nın Dresden kentine düzenlenen eğitim gezisine ELDER’in üye şirketleri Başkent EDAŞ, Yeşilırmak EDAŞ, GDZ EDAŞ, Akdeniz EDAŞ, Vangölü EDAŞ, Meram EDAŞ ile ELDER yetkilileri katıldı.

ELDER’in İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışma Grubu tarafından planlanan ve eğitim konuları önceden belirlenen eğitim programına, İSSA aracılığıyla, Almanya Devlet İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sigortası Enerji, Tekstil, Elektrik ve Medya Ürünleri Bölümü (BG ETEM) ev sahipliği yaptı. Eğitim programı çerçevesinde BG ETEM eğitim tesisinde hem teorik hem pratik dersler verildi. Eğitim programı süresince İş Sağlığı ve Güvenliği hakkında ELDER Çalışma Grubu tarafından belirlenen özel konular hakkında bilgi alındı. Yeni teknoloji ile inşa edilen bir trafo merkezi ziyaret edilerek bakım çalışmaları izlendi ve sahada güvenlik açısından alınan tedbirlerle ilgili bilgi alındı. 

ELDER ve İSSA arasında sağlanan iyi niyet anlaşması kapsamında, Almanya’dan 11-12 Ocak 2016 tarihlerinde İstanbul’a teknik ziyaret için gelecek olan heyete Enerjisa ev sahipliği yapacak. ELDER ve İSSA işbirliğini bir üst seviyeye taşımak istediklerini belirten ELDER sözcüsü Metin Doğan, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda 24-26 Şubat 2016 tarihlerinde Antalya’da ortak bir zirve düzenleneceğini duyurdu. Eğitim konusunda da gelecekte iki kurum arasında bilgi paylaşımının devam edeceğini bildirdi.

ELDER kısa süre önce Meslek Yüksek Kurumu ile imzalanan protokol sonucunda elektrik ile ilgili bazı mesleklerde yeterlilik ve standart belirleme ile bu meslekleri belgelendirme yetkisini üstlendi. Bu kapsamda eğitim ile ilgili girişimlerde bulunacağını ifade eden ELDER yetkilileri, çalışmalarının yüksek nitelikli olması için uluslararası deneyimlerden faydalandıklarını belirttiler.

 

Dünyada yaşanan gelişmelerin enerji sektörünü enerji şirketlerinden çok daha fazla etkilediğini söyleyen teknoloji vizyoneri ve Hollanda’nın Delft Teknoloji Üniversitesi “Geleceğin Enerji Sistemleri” profesörü Ad van Wijk, LED aydınlatma, DC şebeke, yakıt hücreli arabalar ve Nesnelerin İnterneti (IoT) konularını değerlendirdi.

Delft Teknoloji Üniversitesi’nde “Green Village” (Yeşil Köy) adlı, yeni teknolojilerin test edildiği insiyatifi yürüten Prof. Ad van Wijk, enerji verimliliğinde LED’in önemini vurgularken, yenilenebilir kaynak bazlı enerji sisteminin oluşması için AC şebekesinden DC şebekesine geçilmesi gerektiğini söyledi. Nesnelerin İnterneti ve pilli robotların talebi daha esnek hale getireceğini söyleyen Prof. Wijk, en büyük sorunun enerji şirketlerinin bu değişimi görmedikleri olduğunu savundu.

Geleceğin enerji sistemi için vizyonunuz nedir?

Yeni teknolojilerin enerji sistemindeki etkileri ile ilgileniyorum. Bugün enerji sektöründe üç tane köklü değişim üzerinde çalışıyorum. Bunlardan bir tanesi LED dönüşümü. Bu dönüşümde geleneksel ampulleri LED ile değiştirmek yeterli değil. Elektriğin üretim yeri ile tüketim yeri arasında kaybolan enerji miktarı çok fazla. Ampulleri tavana asmak yerine, göz hizasında kullanılmasını sağlayarak bu kayıptan kurtulabiliriz. LED’lerin küçük boyutlarından dolayı böyle bir imkanı değerlendirmemiz gerekiyor. LED ile sağlanan 4-5 katı verimliliği böylece ikiye katlayarak 10 katı verimlilik sağlayabiliriz.

İkinci çalıştığım konu ise şebeke. Mevcut elektrik şebekesi AC (dalgalı akım). Fakat kullandığımız bütün cihazlar DC yani düz akım kullanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen enerji de düz akım.

Bugünkü enerji sistemimizde, diyelim güneş hücresinden ürettiğimiz elektriği şebeken kullanmak için düz akımdan dalgalı akıma dönüştürmemiz gerekiyor. Bu dönüşümde yine enerji kaybımız oluyor. Bu yüzden mevcut elektrik şebekesini düz akıma dönüştürmemiz gerekiyor.

Hollanda’da domates yetiştirilen bir serada test yapıyoruz. Normalde tavanda aydınlatma sistemleri bulunur, bitkilerin daha çabuk büyümesini sağlar. Bizim yaptığımız çalışmada LED kullanıyoruz ve bunları bitkilerin arasına yerleştirmeyi planlıyorduk fakat her LED telinde dalgalı ve düz akım dönüştürücüsü bulunuyor.  Bunlar ısındığı için bitkileri yakıyor. Bizde dönüştürücüyü seranın dışına yerleştirmeyi denedik, içerde de düz akım şebekesi bulunuyor. Böylece hem aydınlatmayı bitkilerin arasına yerleştirebiliyoruz, çünkü ısınmıyor, ve enerji kaybından kurtuluyoruz. Ayrıca dönüştürücüyü dışarı almakla hektar başına bin kg bakır tasarrufumuz oluyor çünkü sadece bir tane dönüştürücü kullanmış oluyoruz.

Yenilenebilir enerji kaynaklarında da bu durum geçerli, enerjiyi dönüştürmek için yüksek miktarda bakıra ihtiyaç duyuluyor. Bundan kurtulmak için tüm elektrik sisteminin düz akıma geçmesi lazım.

Üçüncü köklü değişim yaratacak projeniz nedir?

Üçüncüsü yakıt hücreli arabalar. Birçok araba üreticileri şimdi bunun üzerinde çalışıyor ve Kaliforniya dahil, Almanya, Güney Kore ve Japonya’da bu tür arabalar tanıtıldı. Yakıt hücreli araba, elektrikli motoru olan elektrikli bir araba ve aynı zamanda elektrik üretebiliyor. Yalnız elektrik pillerden değil,  arabada bulunan yakıt hücresinin hidrojeni elektriğe dönüştürmesiyle üretiliyor. Yakıt hücresinin verimliliği yüzde 60’larda bulunuyor.

Araba park halindeyken bile ofisinize, evinize elektrik sağlayabiliyor. 100kW’lık yakıt hücreli motor, 100 eve elektrik sağlayacak güçte. Yakıt hücreli arabaların elektrik üretim kapasitesi elektrik santrallerinden bile fazla.

Kaynak: cleantechnica.com

 

Uluslarası Enerji Ajansı’na (IEA) göre güneş ve rüzgardan üretilen elektriğin maliyeti son yıllarda önemli ölçüde düşerek, fosil yakıtlar ve nükleerden üretilen elektrik arasındaki bulunan maliyet açığını iyice daralttı.

Paris merkezli ajansın “Projected Costs of Generating Electricity” (Tahmini Elektrik Üretim Fiyatları) raporunda, özellikle güneş fotovoltaik ve rüzgardan üretilen elektrik maliyetinin son 5 yılda önemli ölçüde düştüğü ve bunlarla bağlantılı teknolojilerin artık aykırı maliyet oluşturmadığı belirtiliyor.

Raporda doğal gaz ve kömür gibi temel yük enerji üretiminin 2015 ortanca fiyatının MW saat başına 100 dolar olduğu belirtilirken, 2010 yılında 500 dolar olan güneş enerji üretiminin 2015 yılında MW saat başına 200 dolara düştüğü kaydediliyor.

Raporda geçen söz konusu maliyetlerde yatırım, yakıt, bakım ve kuruluma ilişkin detaylara yer veriliyor ve maliyetler santral ve ülkeye bağlı olarak değişim gösteriyor. Mesela ticari çatı üstü güneş kurulumlarında MW saat üretim fiyatı Belçika’da 311.77 dolar iken, İsanya’da bu rakam MW saat başına 166.70 dolar olduğu belirtiliyor. Ancak rapor sonucunda, hiçbir teknolojinin kendi başına en uygun maliyetli olarak görülemeyeceği, bunun büyük oranda ülkede varolan kaynaklara, iş gücü maliyetine ve yerel regülasyona bağlı olduğu da belirtiliyor.

Doğal gaz ve kömürden üretilen elektriğin ortanca maliyetinin son 5 yılda arttığı belirtilen raporda, nükleer enerji maliyetinin 2010 yılında kaydedilen rakamla neredeyse aynı olduğu söyleniyor. Yeni teknolojilerin kurulmasıyla birlikte maliyetlerin oldukça değişeceği kaydedilirken, karbon salımını düşürecek ekipmanların kullanılmaya başlamasıyla birlikte kömür santrallerinin yüzde 70 pahalılaşacağı öngörülüyor. Rapora göre büyük ölçekli güneş kurulumu yapılan bol güneşli bölgelerde 2025 yılından önce MW saat başına 100 doların altında bir maliyetle enerji üretilebilecek. Küçük ölçekli kurulumlarda ise bu fiyat 5 sene sonra, yani 2030 yılında yakalanılabilecek.

IEA’nın raporu 22 ülkede toplam 181 elektrik santral verileri incelenerek hazırlandı.

Kaynak: renewableenergyworld.com

 
 

Avustralya’da bulunan Melbourne Enerji Enstitüsü ve RMIT Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, Avustralya’da elektrik fiyatları ağ yatırımlarına bağlı olarak son 5 yılda ikiye katlandı. Şebekeye yapılan yatırımları ve enerji talebini inceleyen araştırmacılar, enerji sektörünün iki ciddi gelişmesini; enerji verimliliği ve çatı üstü güneş panellerini ciddiye almadıkları için büyük yanılgıya uğradıklarını öne sürdüler. Araştırmada bu iki gelişmenin göz ardı edildiği için elektrik talebi tahminlerinin olduğundan yüksek hesaplanarak ağ genişletmesine gidildiği ve tüketicilere ek maliyet oluşturulduğu ortaya kondu.

“Five Years of Declining Annual Consumption of Grid-Supplied Electricity in Eastern Australia: Causes and Consequences” isimli araştırmada, son beş yılda şebekeye bağlı tüketimin nasıl düştüğü araştırıldı.

Raporun yazarları, enerji verimliliği sağlayan önlemler ve genel davranış değişikliğine bağlı olarak elektrik talebinin azaldığını ancak en büyük etkenin güneş fotovoltaik kurulumunun olduğunu belirttiler. Avustralya’da 1.44 milyon evde 4.4 GW ölçeğinde çatı üstü güneş kurulumu bulunuyor ve bu da azami talep oluşmasını önlüyor.

En son 2009 ve 2011 yılları arasında yüksek azami talep oluştuğu belirtilen araştırmada, azami talep saatinin yaygın çatı üstü güneş fotovoltaik kurulumu nedeniyle gün ortasından akşam vakitlerine kaydığı belirtiliyor.

Güney Avustralya’nın baz alındığı araştırmada, ekonominin 2009 itibarıyla yüzde 13 oranında büyümesine rağmen, elektrik tüketiminin aynı yıl itibarıyla yıllık yüzde 7 oranında düştüğü söyleniyor.

Sektörde yerleşik firmaların yatırımlardan dolayı tüketicilere yüksek fiyat yansıttığı ancak güneş fotovoltaik, enerji depolama ve diğer akıllı yeni teknolojilerin daha ucuz alternatifler sunduğu da belirtiliyor.

Bu durumda ise politika yapıcıları ve regülatörler bir takım zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar; enerji altyapı kullanımının düşmesine rağmen, bunlara fazla yatırım yapıldığı için tüketicilere ek maliyet yansıtılıyor ve enerji verimliliği ile iklim değişikliğine karşı alınan önlemler değer kaybediyor.

Kaynak: reneweconomy.com.au