SEKTÖRDEN HABERLER
Hedef ‘Tam Bir Enerji Merkezi’ Olmak

Dünya çapında enerji politikalarında değişim sinyalleri gelirken, Türkiye’nin enerjide attığı aktif adımlar ülke içinde olduğu kadar ülke dışında da dikkat çekiyor.  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Milliyet Gazetesi’ne Türkiye’nin enerji pozisyonunun geleceğini ve bölgedeki enerji odaklı tartışmaları anlattı:

Türkiye’nin önümüzdeki döneme dair enerji politikalarında hedefleri ve küresel enerji stratejilerinde değişen öncelikleri nelerdir?

Türkiye olarak enerjide atacağımız adımları üç temel üzerine inşa ediyoruz. Bu temelleri arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasalar olarak sıralayabiliriz. Milli enerji ve maden politikamızın da sac ayakları olan bu temellerle çalışmalarımızı güçlendirerek sürdürüyoruz. Politikamızın en önemli hedeflerinden birisi de milletimize kesintisiz enerji sağlamak. Enerjide arz güvenliğini tam anlamıyla sağlamış bir Türkiye ortaya çıkardık. Bugün, TürkAkım ve TANAP gibi uluslararası projelerle doğal gazda kaynaklarımızı çeşitlendirdik. Sadece ülkemizin değil Avrupa’nın da enerji arz güvenliğinde anahtar role sahip bu projeler, enerjide merkez olma hedefimize de çok önemli katkılar sağladı. Ulusal anlamda da FSRU(Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi), LNG terminallerimiz ve yer altı doğal gaz depolama tesislerimizle arz güvenliğimizi teminat altına alıyoruz. Mümkün olduğu kadar farklı ülkeden, mümkün olan en ucuz ve güvenli gazı ülkemize ulaştırıyoruz.

Yenilenebilir enerjide de çok önemli rekorların altına imzamızı attık. 2020’de devreye aldığımız 4800 MW kurulu gücümüzün neredeyse tamamı yenilenebilir kaynaklardan oluştu. 2021’in ilk iki ayında devreye aldığımız 831 MW kurulu gücün 801 MW’ı, yani yüzde 96,4’ü yenilenebilir kaynaklardan oluştu. Bu rekorlarımız sayesinde her zaman altını çizdiğimiz “Daha fazla yerli, daha fazla yenilenebilir” enerji mottomuzu daha gür bir sesle tekrarlayacağız. Enerjide yerli ve yenilenebilir kaynakların lokomotif olduğu bir piyasa inşa edeceğiz. Dengeli bir enerji portföyü için nükleer enerji ve yerli kömürde de yatırımlarımız devam ediyor. Nükleerde üçüncü reaktörün temelini attık. 2023’te elektrik üretimine başlamayı hedefliyoruz. Yerli kömürde de çevreci teknolojilerle farklı yerli enerjinin daha fazla enerji sepetimizde yer alması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Türkiye’nin enerji politikalarındaki yolculuk, “transit” ülke olmaktan, “hub” olmaya doğru evrilerek geldi. Enerji transit gücü ve arz çeşitliliği ile yeni yolculuk Türkiye’nin pozisyonunu nereye taşıyacak?

Türkiye olarak birçok alanda olduğu gibi enerji alanında da büyük bir potansiyele sahibiz. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak ve özellikle komşu coğrafyalarla ortaklıklarımızı artırmak için birçok alanda projelerimiz sürüyor. Bu projelerimizden nükleer enerji ve Karadeniz gazı 2023’te vatandaşımızla buluşacak. Bu sayede enerji ihtiyacımızın önemli bir bölümünü karşılamış olacağız. Bu projelerimiz hayata geçmek için gün sayarken enerjide serbest piyasa kurallarını daha da güçlendiriyoruz. Enerjinin her alanında yüksek rekabet ve yüksek kalite anlayışıyla piyasa oyuncularına tam bir serbestlik sağladık. Bu serbestliği doğal gaz ticaretinin kalbi haline gelen Organize Toptan Doğal Gaz Satış Piyasası (OTSP) gibi projelerimizle taçlandırdık. Bölgemizde doğal gazın serbest şekilde alınıp satıldığı tek ülke olarak büyük bir yeniliğe öncülük ettik. Bu anlayışımızla ülkemizin bir ticaret merkezi olma yolunda en önde ilerleyen ülkelerden olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’nin potansiyeli bizleri transit ülke olmaktan çok daha öte bir noktaya taşımaktadır. Biz piyasa derinliğinin arttığı, çok daha fazla oyuncunun dâhil olduğu, enerji piyasasına yön veren, enerji fiyatlandırmasının yapıldığı tam bir enerji merkezi olmayı hedefliyoruz. Bunun için sadece taşıma değil üretimden fiyatlandırmaya kadar her aşamasını inşa ettiğimiz bir sistemi kurgulamayı hedefliyoruz. Hem Karadeniz’deki hem de Akdeniz’de aramalarımız devam ediyor. Bu aramalarımızda sonuca ulaştıkça ülkemizin tedarikçi rolü de ortaya çıkacaktır.

Sakarya’daki gaz rezervlerinin Türkiye’nin bölgedeki enerji pozisyonuna nasıl etki etmesini bekliyorsunuz? ´

Bölgemizde hem enerji nakil hatları hem de enerji teknolojileri açısından önemli bir merkez konumundayız. Sahip olduğumuz jeopolitik önemi yatırımlar ve projelerle destekleyerek adım adım enerji “hub”ı olma yolunda ilerliyoruz. Bu durum Sakarya Gaz Sahası’ndaki keşfimizle yeni bir boyut kazanıyor. Ülkemiz artık hidrokarbon yataklarına komşu olmanın ötesinde bu yataklara sahip ülkeler arasına girecek. Karadeniz’de keşfettiğimiz 405 milyar metreküplük doğal gazla sadece ülkemizin değil bölgemizin de arz güvenliğine ciddi bir katkı sağlayacağız. Türkiye’nin sahip olduğu siyasi istikrar, ekonomik büyüklük ve enerji altyapısı Karadeniz gazıyla birleşecek ve bölgemize güven verecek. Karadeniz doğal gazı bölgemiz için miktarının çok ötesinde bir anlama sahip. Bu keşif bir taraftan Türkiye’nin enerji aramalarındaki kararlılığını tüm dünyaya gösterirken diğer taraftan da bölgemizin istikrarı için yapabileceğimiz olumlu katkılara güzel bir örnek oldu.

Sakarya gazını çıkarmak için uluslararası bir partner arayışı söz konusu mu? Keşfedilen gazın sertifikalandırılması, yapısı ve yapılan testler konusundaki detaylar ne zaman netleşir?

Sakarya Gaz Sahamızda keşfettiğimiz doğal gazı çıkarıp ülkemize ulaştıracak teknik ve yönetim kabiliyetine sahibiz. Gerek mühendislerimizin teknik becerileri, gerek teknolojik altyapımız, gerekse kurumlarımızın yarım asrı aşkın proje yönetim deneyimi Karadeniz gazını ülkemize getirmeye yeter. Bu nedenle şu anda bir partner arayışında değiliz. Kendi gazımızı kendimiz çıkaracağız. Tüm dünyada hidrokarbon arama ve üretim trendlerini takip ediyoruz. Gereken alanlarda hizmet alımı da gerçekleştiriyoruz. Tüm dünyada yapılan yöntemleri biz de uyguluyoruz, uygulamayı da sürdüreceğiz. Hidrokarbon sektörü global bir sektör. Sektörün her bir kademesinde uluslararası tecrübeye ve insan kaynağına sahip farklı firmalar var. Bu tecrübelerden de faydalanmak isteriz. Eğer şartlar uygun olursa ileride bu tür iş birliklerini değerlendirebiliriz.

Karadeniz’deki gaz arama çalışmaları devam ederken, önümüzdeki dönemde Bulgaristan ve Romanya ile enerjide yeni bir iş birliği ihtimali doğar mı?

Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler ve şirketleri birçok alanda çeşitli faaliyetler yürütüyorlar. Biz de bunları hem akademik hem de teknik düzeyde yakından takip ediyoruz. Bu çalışmaları yakından izlemekle beraber, önceliğimizin de kendi ruhsat alanlarımız olduğunu belirtmek isterim. Önce kendi ruhsat alanlarımızı tam anlamıyla arayacağız. Sakarya Gaz Sahası’nda olduğu gibi yeni keşiflere ulaşırsak gerekli çalışmaları yapıp üretime geçeceğiz. Aramaların teknik yönüne baktığımızda ise Bulgaristan, Romanya ve bizim gerçekleştirdiğimiz bazı aramaların konseptlerinin benzerliğini görüyoruz. Şu anda bir iş birliği olmasa da bu benzerlik ilerleyen dönemde karşılıklı bir görüş alışverişine dönüşebilir. Türkiye olarak hem Akdeniz hem de Karadeniz’de bölgenin istikrarına katkı sağlayacak iş birliklerine açık olduğumuzu birçok defa belirtmiştik.

Doğu Akdeniz’deki derin deniz sondaj çalışmalarından nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? İsrail’in Türkiye’ye Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na davetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akdeniz’de uluslararası hukuku ve bölgesel istikrarı desteklemeyi sürdüreceğiz. Bu süreçte haklarımıza ve KKTC’nin haklarına saygı duyan tüm taraflarla iş birliğine açığız. Türkiye olarak barış, huzur ve adil bir enerji paylaşımı için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Libya ile yaptığımız anlaşma da bu kapsamda değerlendirilmeli ve bölgemize sunduğumuz önemli bir katkı olarak görülmelidir. Daha önce de söylediğimiz gibi kimsenin hakkında gözümüz yok. Ancak haklarımızdan da asla vazgeçmeyeceğiz. Bu kararlılığımıza tüm tarafların saygı göstermesini istiyoruz. Çünkü biz bölgemizdeki tüm ülkelerin ve milletlerin haklarına saygılıyız. Sahip olduğumuz enerji altyapısı ve dâhil olduğumuz uluslararası enerji projeleri de düşünüldüğünde; bölgemizde Türkiyesiz hiçbir platformun gerçekçi olmadığını görürüz. Doğu Akdeniz Gaz Forumu da bu kapsamda değerlendirilebilir.

Güney Gaz Koridoru kapsamında ileride Doğu Akdeniz gazının Türkiye’de TANAP üzerinden Avrupa’ya iletilmesini olası görüyor musunuz?

Güney Gaz Koridoru’nun en uzun ve önemli parçası olan TANAP’ı tamamlayarak hizmete almıştık. TANAP’tan Avrupa’ya gaz akışı da bu yıl başladı. TANAP ile ülkemize yılda 6 milyar, Avrupa’ya ise 10 milyar metreküp doğal gaz taşınacak. Koridorun son halkası olan TAP ile birlikte de koridor tamamlanmış oldu. Bu sayede Azerbaycan gazı Avrupa’ya taşınmış oldu. Tarafların haklarına karşılıklı saygı içerisinde bir araya gelebileceği her platforma açığız.

Doğal gaz fiyat müzakerelerinde Türkiye nasıl bir strateji izleyecek?

Geçmişte, doğal gaz sözleşmelerinde petrole endeksli fiyat mekanizmaları kullanılmaktaydı. Günümüzde ise özellikle ABD’nin de piyasa girmesi ile küresel olarak yükselen LNG ticareti hub endeksli fiyatlamanın oranını da arttırdı. Bugün alternatif tedarik imkânlarının çoğalmasıyla doğal gaz ticaretinde gazın gaz ile rekabeti öne çıkıyor. Sonuç olarak, mevcut sözleşmeler imzalandıkları tarihte piyasa şartlarındaki cari uygulamalarla uyumlu olarak düzenlenmiş iken bugün de güncel piyasa koşullarında ağırlık kazanan hub bazlı fiyatlamalar dâhil güncel piyasa şartları dikkate alınarak sözleşme görüşmeleri sürdürülüyor.

Özellikle al ya da öde sisteminden çıkabileceğimiz konuşuluyor, siz ne düşünüyorsunuz?

Uzun dönemli doğal gaz alım satım anlaşmaları akdedildikleri dönemde doğal gazın iletimi için gerekli yüksek altyapı maliyetlerinin amortismanı da göz önünde bulundurularak asgari alım taahhütleri içermekteydi. Günümüzde böyle bir durum söz konusu olmadığı için son yıllarda yapmış olduğumuz yatırımların da etkisiyle daha esnek şartlar içeren doğal gaz alım sözleşmeleri yapılıyor. Bununla birlikte asgari alım miktarı kadar asgari teslim miktarının da arz güvenliği açısından sözleşmelerin öncelikli bir unsuru olduğunu unutmamalıyız.,

Türkiye’nin satın aldığı gaz fiyatlarında bir düşüş beklemeli miyiz?

Uluslararası piyasalarda işlem gören bir meta olan doğal gaz için referans fiyatlar mevcuttur. Genel olarak piyasa fiyatlamalarında bu söz konusu referans değerler ön plana çıkmaktadır. Son dönemde, Karadeniz’deki doğal gaz keşfi, alternatif doğal gaz giriş noktaları, LNG tedarik kapasitesindeki artış gibi hususlar fiyata dair müzakerelerde pozisyonumuzu güçlendirmektedir.

İstanbul Enerji Borsa hacminin kısa ve orta vadede ne kadar olmasını hedefliyorsunuz?

Organize Toptan Doğal Gaz Satış Piyasası’nda 2020 yılında yaklaşık 2,1 milyar metreküp miktar karşılığı takribi 2,9 milyar TL hacim gerçekleşti. Bu seviye bazı Avrupa ülkelerinin tüketim değerlerinin üzerindedir. Vadeli işlemlerin başlaması ile birlikte bu hacim daha da artacak. Hem serbestleşme hem de ülke içi fiyat yapısını bozmama çabası

Borsanın açılışıyla doğalgaz piyasasında serbestleşme adımları görülür mü?

Organize Toptan Doğal Gaz Satış Piyasası Eylül 2018’de faaliyete geçmişti. Mevcut süreçte vadeli işlemler de devreye alınıyor. Bu gelişmeler piyasa serbestleşmesine katkı sağlayacak önemli unsurlar. Ancak serbestleşme sürecinde nazara alınması gereken hususlar var. Bir yandan gelişmiş bir doğal gaz piyasasının gereklerini yerine getirmek adına serbestleşme adımları atılırken diğer yandan ülke içindeki fiyat yapısının bozulmaması, vatandaşa ilave bir maliyet yansımaması için gerekli planlamalar yapılıyor.

Ülkemizde LNG alımları ve LNG yatırımlarında önemli bir artış gerçekleşti. LNG’nin enerji sepetindeki önemi artacak mı? Hâlihazırda iki tane uzun dönemli LNG sözleşmemiz bulunmaktadır. Bu noktada orta vadeli ve spot sözleşmelerle portföyümüzü çeşitlendiriyoruz. Bu kapsamda, 2020 yılında 10 farklı ülkeden LNG tedarik ettik. Boru gazından farklı olarak LNG’de küresel piyasada ticaret yapma imkânı mevcut. Yapılan bu sözleşmeler; LNG, FSRU ve depolama tesislerinin artan kapasiteleriyle birlikte ülkemizin arz güvenliğinin sağlanmasında ciddi katkı sağlıyor. LNG, özellikle farklı spot piyasalardan gaz tedarikine imkân vermesi, boru hatları gibi daha uzun ve maliyetli bir yatırımı olmaması ve tüketimin çok arttığı zamanlarda esnek bir arz güvenliği sunması gibi avantajları nedeniyle tüm dünyanın da daha fazla tercih ettiği bir yöntem olmaya başladı. Bizler de aynı şekilde altyapımızı ona uygun bir şekilde hazırlıyoruz.

Kaynak: MİLLİYET

'Yeşil Dönüşüm' OVP'ye Girdi

2022-2024 dönemini kapsayan Yeni Orta Vadeli Program'ının (OVP) onaylanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, 5 Eylül 2021 tarihli Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı. OVP'de iklim değişikliğinin etkisini tüm dünyada daha şiddetli bir şekilde göstermesinin, sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde yeşil ekonomiye geçiş sürecinin önemini artırdığının altı çizilerek, Avrupa Birliği (AB) tarafından 2019 sonunda açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi yaklaşımlarla gelişmiş ülkelerin öncülüğünde küresel düzeyde ekonomi politikalarında iklim değişikliğinin ağırlığının arttığına işaret edildi. Bu durumun, başta Türkiye'nin ana ihracat pazarı AB olmak üzere ülkelerin uygulayacağı yeni politikalara göre sanayide ve ekonomi genelinde yeşil dönüşümün gerekliliğini beraberinde getirdiği vurgulanan OVP'de, program döneminde küresel değer zincirleriyle bütünleşme ve daha fazla uluslararası yatırım çekme sürecinin, bu yeni anlayış çerçevesinde Yeşil Mutabakat Eylem Planı'nda yer alan hedef ve eylemler de dikkate alınarak şekilleneceği belirtildi.

Buna göre; sanayi, ticaret, ulaştırma, çevre ve enerji alanlarında yeşil dönüşüm ve döngüsel ekonomiye geçişi destekleyici yeni yaklaşımlar, dış finansman imkanları da dikkate alınarak destek, kredi teşvik mekanizmaları çerçevesinde hayata geçirilecek.

Başta geri dönüşüm teknolojileri olmak üzere verimlilik artıran ve sera gazı emisyon artışını sınırlamayı hedefleyen yatırımlar desteklenerek, uluslararası ticaret alanında iklim değişikliği politikalarıyla uyumlu ihracatın rekabet gücü artırılacak.

Yeşil dönüşümü hızlandırmak amacıyla Ar-Ge çalışmaları desteklenerek yeşil üretim için gerekli teknolojiler geliştirilecek ve yaygınlaştırılacak.

Yeşil OSB ile yeşil endüstri bölgesi sertifikasyon sistemi tamamlanarak, çevreye duyarlı, sürdürülebilir sanayi ve döngüsel ekonomi alanları oluşturulmasına hız verilecek.

Finansal sektörün düzenleyici çerçevesi sanayinin yeşil dönüşümünü kolaylaştıracak şekilde geliştirilecek.

Çevreye duyarlı yatırımların finansmanı amacıyla uluslararası standartlarla uyumlu rehber hazırlanarak yeşil tahvil ve sukuk ihraçları teşvik edilecek.

Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla enerji ve üretim kaynaklarını verimli şekilde kullanan, çevre dostu üretime yönelik yatırımlar desteklenecek.

Sıfır atık uygulamaları hane halkını da kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacak.

Üretimin kritik alanlarındaki ihtiyacın dışında kalan atık ithalatının azaltılmasına yönelik tedbirler alınacak.

Kaynak: AA

Elektrikli Araçların Pazar Payı %6,34’e Yükseldi

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından yayınlanan verilere göre 2021’in ilk sekiz aylık döneminde Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarında 501.004 adetlik toplam satış gerçekleşirken, satışların 1.196 adedini tam elektrikli, 30.488 adedini ise hibrit otomobiller oluşturdu. Bu satış rakamları ile tam elektrikli araçların pazar payı 0,24, hibrit araçların pazarın payı ise yüzde 6,1’e çıktı. Elektrikli araçların toplam pazar payı ise yüzde 6,43’e ulaştı.

2020’in ilk sekiz aylık döneminde ise 1.036 adet elektrikli, 37.658 adet de hibrit otomobil satılmıştı. ODD verilerine göre 2013 yılında beri satılan tam elektrikli araç satış sayısı 4.235 adede, hibrit otomobil sayısı ise 121.465 adede yükseldi.

Kaynak: Yeşil Ekonomi

Yeşil Mutabakat ile Tüm Enerji Tedarik Zincirleri Değişecek

2050 yılında karbon-nötr bir ekonomiye ulaşmayı hedefleyen Avrupa Birliği'nin(AB), çeşitli çalışmalar yürüttüğü sektörlerin başında enerji sektörü geliyor. Karbon salınımlarındaki en büyük payı enerji kaynaklı emisyonların oluşturduğunu açıklayan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Avrupa Yeşil Anlaşması'nın temel öncelikli alanlarından birinin enerji olduğunu vurguluyor. Eskinazi, "Avrupa Komisyonu, ilk etapta Şubat 2015'te, gelecekteki potansiyel iklim değişikliği politikalarına uygun olacak şekilde Enerji Birliği adı altında bir strateji açıkladı. 2030 yılında enerji kaynaklarının yüzde 32'sini yenilenebilir enerjiye dönüştürmek isteyen AB, Yenilebilir Enerji Direktifiyle yol haritasını ortaya koydu. Ayrıca, elektrik piyasaları regülasyonuyla da elektrik piyasalarında yenilenebilir enerjiye daha büyük bir pay ayıracak ve sınır aşırı enerji altyapılarının geliştirilmesiyle AB genelinde entegre bir enerji piyasası kurulmasını hedefleniyor. Tüm bunlara ek olarak, binaların enerji performansını arttırmak için de Bina Enerji Performansı Direktifi de yayımladı. Yönetsel düzenlemelerle de üye ülkelerden 2021-2030 yılları arasında 10 yıllık ulusal enerji ve iklim planı hazırlamaları bekleniyor" dedi.

AB Komisyonu'nun, yeşil dönüşüm kapsamında 2030 ve 2050 hedeflerini belirlediğini anlatan Eskinazi, bu hedefler doğrultusunda strateji ve regülasyonların yanında alınan iki temel aksiyonu; akıllı sektör entegrasyonu ve açık deniz - yenilenebilir enerji olarak açıklıyor. Eskinazi, “Akıllı sektör entegrasyonu stratejisiyle; elektrik, gaz, binalar, endüstri ve ulaşım gibi çeşitli enerji sektörleri, karbon salınımlarını azaltmak amacıyla entegre edilecek. Fosil yakıtların kullanımı, yenilenebilir elektrik enerjisi ile yer değiştirecek ve elektrifikasyonun mümkün olmadığı alanlarda düşük karbon yakıtlar kullanılacak. Açık deniz ve yenilenebilir enerji stratejisine göre de; açık denizde bulunan rüzgârın kuvveti, gelgit veya dalgaların hareketiyle birlikte ortaya çıkan enerjinin, modern teknolojilerle birlikte kullanıma sunulması planlanıyor. Yeşil Mutabakat ile birlikte tüm enerji tedarik zincirlerinde, temiz enerjinin ulaşımını kolaylaştırmak ve binalardaki enerji tasarrufunu artırmak adına dijitalleşme teşvik edilecek. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi kadar, üretilen enerjinin depolanması da önemli bir konu. Bataryalar için stratejik aksiyon planı ile enerji depolama kapasitesinin arttırılması planlanıyor" diye konuştu.

Jak Eskinazi, Yeşil Anlaşma'ya uyumda geç kalınması durumunda AB'nin sınırda karbon mekanizmasıyla Türkiye'nin karşılaşacağı maliyetin yaklaşık yıllık 1,8 milyar Euro olabileceğini paylaştı. Eskinazi, "Özellikle, çimento, otomotiv, makine, demir-çelik ve tekstil gibi sektörler daha çok etkilenecek. Avrupa Birliği bir yandan üye ülkelerin emisyonları düşürmeyi hedefliyor, diğer taraftan da birlik dışından ithal edilen ürünlerin karbon içeriğine göre ‘sınırda karbon düzenlemesi’ mekanizmasıyla vergilendirilmesini amaçlıyor. Bu yolla, AB sınırları içerisinde karbon maliyetiyle iş yapan şirketlerin rekabetçiliği korunmuş olacak ve AB ülkeleri aynı zamanda karbon vergisi gibi ekstra bir geliri de kendilerine yaratmış olacaklar. Toplam CO2 emisyonlarının 2019 yılında yüzde 87,4'ü enerji sektöründen, yüzde 34,6'sı elektrik ve ısı üretiminden, yüzde 12,3'ü endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı sektöründen, yüzde 0,3'ü ise tarım ve atık sektörlerinden kaynaklanıyor" dedi.

Eskinazi, sanayi sektörünün elektrik tüketiminde birinci sırayı koruduğunu hatırlatarak, "Kömür, sıvı yakıt ve doğal gazdan (fosil yakıtlar) üretilen elektrik, toplam üretimimizin yüzde 56,1'ine tekabül ediyor. Hidroelektrikten elde edilen elektrik yüzde 29,2. Yenilenebilir enerji ve atıklardan elde edilen elektrik üretimimiz geçen on yılda on kattan fazla artış göstermiş ama buna rağmen yenilebilir enerjiden elektrik üretimimiz, toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 14,7 seviyelerine kadar anca gelebilmiştir. Hala elektrik üretimimiz önemli derecede fosil yakıtlara bağlı. 2019 yılında sanayi sektörünün kullandığı elektrik toplam tüketimin yüzde 45 ile birinci sırayı alırken, ticaret sektörü yüzde 19,3, meskenler yüzde 21,8, resmi daireler yüzde 5,3, aydınlatma yüzde 2 ve diğer sektörler yüzde 6,6 olmuştur. Sanayi sektörünün en önemli aktörü olan ihracatçımız son dönemde elektrik maliyetleriyle de mücadele ediyor" ifadesini kullandı.

Jak Eskinazi'ye göre ihracatçılar, yenilebilir enerji kaynaklarından kendi elektriğini üretmesi ve enerji tasarrufu sağlamasıyla hem Yeşil Mutabakat'a uyum sürecini hızlandıracak, karbon vergisinden daha az etkilenecek hem de elektrik maliyetlerini düşürme imkanı sağlamasına yardımcı olacak. Eskinazi, "İhracatçılarımız, bir an önce sürdürebilirlik ve karbon yönetimine başlamak zorunda. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Verimlilik Artırıcı Projeler ve Gönüllü Anlaşmalar adı altında 2 alt program uyguluyor. Her iki alt program için başvuru yapmak isteyen işletmelerin sahip olması gereken ön şartlardan biri son 3 yıla ait yıllık toplam enerji tüketimleri ortalamasının asgari 500 TEP olması. 500 TEP enerji tüketimi şartından dolayı çoğu firma bu teşvikten yararlanamıyor. 500 TEP şartının 250 TEP'e düşürülmesi ve böylelikle daha çok firmanın ve projenin desteklenmesinin önünün açılması yerinde olacaktır. Yenilebilir enerji kaynaklarından enerji üretilmeli, firmaların yapacakları yatırımlarla paralel yatırım teşvikleri genişletilmeli, öncelikli yatırım konuları ihracatçıların beklentileri kapsamında genişletilmeli” dedi.

İhracatçıların yenilenebilir enerji konusunda yapacakları yatırımların öncelikli yatırım olarak değerlendirilip, 5'inci bölge teşviklerinden yararlandırılması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğinin altını çizen Eskinazi şöyle devam etti:

“ Ticaret Bakanlığı'nın yürütücüsü olduğu destek mekanizmaları içerisinde; ihracatçı firmalarımızın gerek enerji verimliliğini sağlamak adına gerçekleştirecekleri harcamalar, gerek de fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma kapsamında işletmelerinde gerçekleştirecekleri enerji projelerinin desteklenmesi kapsamında herhangi bir destek mekanizması maalesef yok. İhracatçılarımızın yeşil enerji harcamalarının desteklenmesi kapsamında yapacakları danışmanlık, eğitim, makine/ekipman ve yazılım vs. harcamalarının desteklenmesini için özel bir destek mevzuatının çıkarılması yerinde olacaktır. İhracatçıların Ticaret Bakanlığı'ndan bu konuda ciddi beklentileri var.”

Kaynak: SABAH

Dicle Elektrik'ten "Verimli Tarım Hikayeleri"

Dicle Elektrik'in başlattığı 'Verimli Tarım Hikayeleri'nin bu ayki konuğu Şanlıurfa’da kendisine ait 300 dönüm arazide tarım yapan ve sulama elektriğini karşılamak amacıyla güneş enerjisi sistemi kurarak elektrik faturasından kurtulan Alaaddin Güneş oldu. Dicle Elektrik'ten yapılan açıklamaya göre, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine bağlı Sakça köyünde çiftçilik yapan ve Şanlıurfa’da Devlet Su İşleri’ne (DSİ) bağlı faaliyet gösteren Yalınlı - Onortak Sulama Birliği’ne kayıtlı olan Alaaddin Güneş, kendisine ait 300 dönüm arazide sulama ihtiyacını karşıladığı yeraltı suyu için şebeke elektriğini kullanıyordu ve enerji maliyetlerinin artarak sürdürülemez hale gelmesi üzerine sulama yapmak için tükettiği elektriği karşılamak amacıyla arazisine 240 panelden oluşan güneş enerjisi sistemi kurdu.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Dicle Elektrik Tarımsal Sulama Müdürü Kemal Kaçkın, artan enerji maliyetlerinin tarımsal sulamada ciddi bir yük getirdiğini ifade etti.

Elektrik aboneliği olsun veya olmasın güneş enerjisi sistemiyle sulama yapmanın mümkün olduğunu kaydeden Kaçkın, şu değerlendirmelerde bulundu:

”Elektrik aboneliği olmayanlar için bu sistemi kullanmak çok basit. Sulama için kullandığınız pompanın gücüne göre tasarlanmış bir güneş enerji sistemi ile sulama yapabilirsiniz. Eğer bir elektrik aboneliğiniz var ise bu konuda ilgili dağıtım şirketine başvuru yapmanız gerekiyor. Zira on-grid, yani şebeke bağlantılı güneş sistemi kurduğunuzda mahsuplaşma hakkınız da bulunmakta. Sistemle üretilen enerji, ihtiyacı karşılamaz ise eksik kısım şebekeden çekiliyor, tüketim fazlası olursa bu kez şebekeye satabiliyorsunuz. Tarım ve Orman Bakanlığı her yıl yayınladığı Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Tebliği çerçevesinde tarımsal sulamada güneş enerjisi hibesi veriyor. Desteğin sadece sulama için olduğu sanılsa da aslında tarıma yönelik geniş bir kapsama alanı var. İşleme, paketleme, ambalaj vs tesisler için yenilenebilir enerji kullanımı teşvik ediliyor. Rüzgar, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir kaynakların kullanılmasına devlet tarafından yüzde 50 oranında destek veriliyor.”

SEDAŞ, Türkiye'nin En Büyük 500 Özel Şirketi Listesinde

Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş. (SEDAŞ), Capital Dergisi’nin geleneksel hale getirdiği “Türkiye’nin En Büyük 500 Özel Şirketi” listesine bu yıl tam 50 basamak tırmanışla 332. sıradan girdi. Geçen yıl hayata geçirilen Transformers Projesi ile çevik organizasyon ve dinamik iş süreçleri SEDAŞ’ın başarılı çıktılar elde etmesini sağladı. Zorlu bir yıl olmasına rağmen başarı grafiğini yükselttiklerini belirten SEDAŞ Yönetim Kurulu ve İcra Başkanı Dr. Necmi Odyakmaz, “Türkiye’nin En Büyük 500 Özel Şirketi listesine tam 50 basamak birden yükselerek girmenin gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Listede 332. sırada yer alan şirketimizin, bu başarısında emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim” dedi.

DÜNYADAN HABERLER
“AB Enerji Geçişinde Hızını Arttırmazsa İklim Hedeflerinde 20 Yıl Geride Kalabilir”

Avrupa Birliği'nin (AB) sera gazı salımını kesmek için belirlediği kilit iklim hedeflerinde yenilenebilir enerjiye geçiş önlemlerine hız vermezse 20 yıl geride kalacağı belirtildi.

Çalışma AB'nin şu anki hızıyla 2030 yılında sera gazı salımını yüzde 55 oranında azaltma hedefine ancak 2051 yılında ulaşabileceğini gösterdi.

İtalyan elektrik ve doğal gaz üretim-dağıtım şirketi Enel ve İtalyan danışma firması European House-Ambrosetti'nin yaptırdığı çalışmada birliğin 2030 hedeflerine ulaşabilmesi için 3,6 trilyon Euro’luk yatırıma ihtiyaç duyduğu kaydedildi. Bunun kümülatif olarak AB'nin ekonomik büyümesi üzerinde 8 trilyon Euro’luk bir etkisi olacağına dikkat çekilen çalışmada, bu olumlu etkinin gerçekleştirilebilmesi için AB'nin gayretlerini arttırması gerektiği uyarısı yapıldı.

Çalışmayla ilgili konuşan Enel Yönetim Kurulu Başkanı Francesco Starace, "Önümüzdeki zorluklar karşısında uygun bir yönetim sistemiyle hazırlanarak hızlanmamız ve niyetlerimizi somut eylemlere dökmemiz lazım" dedi.

Avrupa'nın şu anki hızıyla, 2030 itibarıyla yenilenebilir enerji payını bütün tüketimin yüzde 40'ını karşılamak şeklindeki hedefini ancak 2041 yılında hayata geçirebileceğini belirten Starace bunun çok geç olacağının altını çizdi.

Kaynak: EURONEWS

Google, Almanya’da Yeşil Enerjiye Yatırım Kararı Aldı

ABD'li bilişm devi Google, 2030 yılına kadar bulut hizmetlerine yönelik Almanya'da 2 veri merkezine ve yenilebilir enerjinin genişletilmesine 1 milyar Euro yatırım yapacağını duyurdu. Berlin ve Frankfurt şehirlerine yatırım planlayan şirketin veri merkezlerinin enerji ve altyapısından sorumlu yöneticisi Marc Oman, Google'ın, Almanya'daki veri merkezleri için Fransız enerji şirketi Engie'nin Alman iştiraklerinden gelecek yıllarda 140 MW’den fazla elektrik satın alacağını kaydetti. Böylece şirket 2030'a kadar veri merkezlerinde yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanacak.

Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Peter Altmaier da Google'ın Almanya yatırım planını, ülkesinde yeşil enerji ve dijital altyapı için güçlü bir sinyal olduğunu kaydetti.

Kaynak: EURACTIV

AB Ülkelerinde Ampullerin Enerji Etiketi Değişti

Avrupa Birliği’nin yeni düzenlemesi kapsamında bazı florasan ve halojen lambaların satışı yasaklandı. 1 Eylül'de devreye alınan düzenleme, enerji verimliliğini belirten sınıf etiketlerinin daha anlaşılır olmasını sağlamayı amaçlıyor. Böylece tüketiciler satın alacakları ürünlerin enerjiyi ne kadar verimli kullandığını daha net bir biçimde anlayabilecek.

Yeni devreye giren düzenleme ile birlikteAB ülkelerinde satılan yeni ampullerin A, A+ ve A++ gibi sınıflandırması kaldırılırken onun yerine A'dan G'ye kadar belirlenen yeni bir sınıflandırma uygulanmaya başlandı. Hali hazırda eski etikete sahip ampullerin mağazalardaki satışına 18 ay daha izin verilecek. İnternet mağazaları ise 14 gün içerisinde eski etiketleri yeni sınıflandırma ile değiştirmek zorunda olacak.

Ayrıca söz konusu ampullerin etiketinde tüketicilerin ürün hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmelerini sağlayacak AB veri tabanına erişim sağlayan QR kodu bulunacak.

Kaynak: EURACTIV

50 Yaş Üstü İklim Krizi için Bedel Ödemeye Razı

İngiltere'de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre; 50 yaşın üzerindeki vatandaşların büyük bir kısmı, hükümetin iklim krizi ile mücadele etmesini, muhtemel fiyat artışları oluşacak olsa da destekliyor.

50 yaş ve üzeri 500’den fazla kişiyle yapılan bir ankete katılanların neredeyse üçte ikisi hükümetin iklim inisiyatiflerinde daha hızlı hareket etmesini istedi. Bu kararların ürün ve hizmetlerin zaman içinde daha pahalı veya daha zor erişilmesi anlamına gelip gelmediği ise önemli değil.  Araştırmayı yürüten Rest Less’in kurucusu Stuart Lewis şunları söyledi: “Araştırmamız, orta yaştakilerin gezegenimizin geleceği ve iklim değişikliğini azaltmadaki rolleri konusunda büyük bir sorumluluk duygusu hissettiklerini gösteriyor.”

Ankete katılan her üç kişiden ikisi, son yıllarda atıkları azaltmak için daha az kıyafet aldığını, yarısı ise araç kullanımını azaltıp daha az et ve süt ürünleri tükettiklerini söyledi. Beşte biri sadece mevsimlik yiyecek aldıklarını söylerken yarısı evde enerji kullanımını azalttıklarını belirtti.

Kaynak: THE GUARDIAN

HAFTANIN RAPORU

İklim Değişikliğine Adaptasyon Stratejisinde Yenilenebilir Enerjinin Rolü

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) İklim Değişikliğine Adaptasyon Stratejisinde Yenilenebilir Enerjinin Rolü Raporu’nda iklim değişikliğinin etkilerinin tüm dünyada artan sıklık ve yoğunlukta görüldüğü ifade edildi. Rapora göre, iklim değişikliğinin etkisini azaltma, özellikle sera gazı emisyonlarını azaltma eylemi, hayati olmaya devam ediyor; ancak bu iklim değişikliği ile mücadelenin iki ana başlığından sadece biri. İkinci başlık olan adaptasyonun kritik önemi son yıllarda önemli ölçüde kabul gördü. İklim değişikliğinin etkilerine adaptasyon sağlama ve bunlardan korunma eylemi için uluslararası ve ulusal düzeyde adaptasyon faaliyetlerine artan bir finansman akışı görülüyor. Pek çok iklim adaptasyon stratejisi, önemli ölçüde enerji kullanımını gerektiriyor.  Fakat iklim adaptasyonunda güvenilir, uygun fiyatlı ve modern yenilenebilir enerji hizmetlerinin rolü, politika oluşturma veya uygulamada geniş çapta kabul görmemekte. Bu rapor, yenilenebilir enerjiye dayalı adaptasyonun faydalarını tartışırken iklim eylemine yönelik entegre bir azaltma-adaptasyon yaklaşımı içinde yenilenebilir enerjinin önemini ortaya koyuyor.

Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK