İşletmeler, akıllı şebekeyi korumak için güvenliği sağlamanın yollarını yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor.
Dünya gittikçe yüksek bağlantılı hale gelmeye başladı ve artık dizüstü bilgisayarlar, cep telefonları, çevrimdışı cihazlar gibi geleneksel bilişim teknolojileri bu bağlantıların sadece bir kısmını oluşturuyor. Ağ uzmanı Cisco tarafından yapılan öngörülere göre, şuan yaşanan eğilime bakıldığında, 2015 yılında ağ bağlantılı cihazların 15 milyara yani dünya nüfusunun iki misli olan bir rakama ulaşması bekleniyor.
Bağlantıların artması, enerji verimliliği ihtiyacını da beraberinde getiriyor ve akıllı şebeke konsepti bu ihtiyaç doğrultusunda doğuyor. Akıllı şebeke konseptinde bilişim teknolojileri kullanılarak, hem tüketici tarafı hem kamu hizmeti veren şirketlerin davranışsal bilgileri otomatik bir şekilde toplanılıyor ve elektrik üretim ile dağıtımı daha verimli, güvenli, ekonomik ve sürdürülebilir hale getiriliyor. Ancak bu bağlantılar yüksek enerji tüketimi ile birlikte daha yüksek güvenlik risklerini beraberinde getirebiliyor.
Yüksek bağlantı yüksek güvenlik tehditlerini beraberinde getiriyor
Akıllı şebeke konsepti faydalarını göstermeye başladı, mesela ABD’de 2012 yılında Sandy kasırgası yaşadığında elektrik kesintilerinde mikro şebekeler devreye alınmıştı ve bunların önüne geçilmişti. Ancak bu şebekelerin siber saldırgan veya teröristler tarafından ele geçirilebileceği korkusu giderek artıyor. Üstelik Birleşik Krallık’ta sadece tek merkezi bir şebeke sistemi oluşturulması yatkınlığı göz önünde bulundurulduğunda, tek bir saldırının bölgeyi elektriksiz bırakılabileceği bu endişeyi daha da büyütüyor.
Akıllı şebeke konseptinin yaygınlaşmamasının en büyük nedenleri güvenlik ve gizlilik olarak görülüyor. Güvenlik ve gizlilik sadece şebekede değil, şebekeye bağlanan bütün cihazlarda ve bunun hem fiziki hem sanal ortamda sağlanması gerekiyor.
Zihniyetin değişmesi gerekiyor
Bilişim teknolojileri sistemleri, yazıcı gibi diğer çevrimdışı cihazlardan farklı olarak görülüyor ve çoğu zaman çevrimdışı cihazlarda yeteri kadar güvenlik sağlanmıyor. Çevrimdışı cihazlar daha zararsız görülüyorlar ancak saldırganlar bunların üzerinden de şebekeye erişebiliyorlar. İşletmelerin güvenlik tedbirleri internet bağlantılı cihazları değil, tüm işyerini kapsamak zorunda ve bu da yazıcıları, telefon sistemleri, aydınlatma ve hatta klima sistemlerini dahil ediliyor.
Bilgisayar sistemleri üzerinden yapılan saldırıların dışında, 2010 yılında İran’ın nükleer tesislerine saldırı düzenlemek için oluşturulan Stuxnet gibi kötü amaçlı yazılımlar kullanılarak akıllı şebekelere saldırı düzenlenebileceği endişesi de bulunuyor.
ABD’de akıllı şebeke işletmecilerine yapılan düzenli saldırılar duyuruluyor ancak bu Birleşik Krallık için geçerli değil. Bu, saldırıların yapılmadığı anlamına gelmiyor. Veri ihlal bildirimlerine akıllı şebekelerin de dahil edilmesi ve insanların bu konu üzerinde daha çok tartışması gerekiyor.
Kaynak : theguardian.com |