E-Bülten
 
Sayı:35 - Ekim 2015
 
 
 

Çevre Örgütü Greenpeace`in ‘Enerji Devrimi’ çalışmasında göre, küresel enerji sisteminde yenilenebilir enerjiye dönüşümün; yani enerji devriminin, dünya çapında 20 milyon ek istihdam yaratabileceği belirtildi. Çalışmaya göre, yenilenebilir enerjiye dönüşümle enerji sektöründe istihdamın 48 milyona ulaşabileceği ortaya koyuldu.   

Greenpeace, Alman Uçak ve Uzay Araştırma Merkezi (DLR) Teknik Termodinamik, Sistem Analizi ve Teknoloji Değerlendirme Enstitüleri`nin ortaklaşa hazırladıkları "Enerji Devrimi" (Energy Revolution) çalışması yayımlandı. Aralık ayında Paris`te düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı öncesinde yayımlanan ve önemli bir kaynak olarak gösterilen çalışma gösteriyor ki; iklim dostu yenilenebilir enerji, beklendiğinden daha çabuk ilerleyebilir.

Çalışmanın sonuçlarına göre, karbondioksit (CO2) emisyonlarının azaltılmasıyla küresel sıcaklık artışının, kritik eşik olan 2 derecenin altında kalabileceği belirtiliyor. Araştırmanın editörü, Greenpeace Enerji Uzmanı Sven Teske, çalışmaya ilişkin şu ifadelerde bulundu; “Yenilenebilir enerji artık büyümüş, kendi ayakları üzerinde duran bir sistem haline gelmiş. Yenilenebilir enerji iklime zarar veren kömür santralleri ve riskli nükleer santrallerle rekabet edebilir durumda. Bizler de kömür ve nükleer lobicilerinin, hükümetlerin temiz, güvenli ve ekonomik bir enerji geleceği çalışmalarını engellememesi için hızlı yol almalıyız.”

Çalışmada, 2050 yılına kadar enerji devrimini gerçekleştirmek için yıllık ortalama 1 Trilyon ABD dolarlık yatırım gerektiğine dikkat çekilirken, bu rakamın, yenilenebilir enerji devrimi ile sağlanacak yıllık 1,07 trilyon ABD doları fosil yakıt tasarrufuna aşağı yukarı denk olduğu kaydediliyor. 

Küresel enerji sisteminin yenilenebilir enerjiye dönüşümünün aynı zamanda dünya çapında 20 milyon ek istihdam yaratabileceği de vurgulandı. Bu kapsamda, küresel enerji sektöründe çalışanların sayısının 2030 yılına kadar 28 milyon kişiye düşmesi beklendiği, ancak, yüzde 100 yenilenebilir enerji devriminin hızla hayata geçirilmesiyle, yenilenebilir enerji sektörünün istihdam sayısının 48 milyona çıkabileceği vurgulandı.  2013 yıllında yenilenebilir enerjinin küresel enerjiye katkısının yaklaşık yüzde 20 civarında olduğu, ancak bu rakamın yeterli olmadığı ve mutlaka yükseltilmesi gerektiği vurgulandı.

Türkiye’ye de bazı öneriler sunan rapora göre, Enerji Devrimi senaryosunun benimsenmesi durumunda 2023’te Türkiye’nin elektrik üretim maliyeti şu anki plandan daha ucuz olacağı belirtildi. Enerji Devrimi’nin, Türkiye’nin büyüyen ekonomisinden dolayı nihai enerji talebinin yüzde 25 oranında artmasını öngördüğü, bu artışın referans senaryodan, enerji verimliliği uygulamalarıyla yüzde 35 düşük olacağını kaydedildi. “Bu talep, bir tane yeni kömürlü termik veya nükleer santrale ihtiyaç duyulmadan karşılanabiliyor. Türkiye gelecek 10 yılda (2025) yenilenebilir enerji üretimini iki katına, yani yüzde 51 oranına yükseltebilir”  denildi. Greenpeace`in çalışması, enerji devrimin nasıl hızlandırılabileceğine ilişkin bazı öneriler ve senaryolar da sunuyor. 

Paris’te düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı`nda ABD, Çin, Hindistan, AB ülkeleri de dahil yaklaşık 200 ülke küresel İklim Anlaşması`na imza koyacak. Hedef gözle görülür kuraklık, fırtına ve sel gibi sonuçları İklim Anlaşması imzalayarak yönetilebilir sınırlar içinde tutmak olacak. 

Kaynak : greenpeace.org

 

Tüm dünyada yenilenebilir enerjiye verilen önem artarken, İngiltere’den gelen habere göre, ülkede elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı ilk defa kömürün payının üzerine çıktı. Yenilenebilir enerjinin payı yüzde 25.3 olurken, kömürün payı yüzde 20.5 olarak gerçekleşti.

İngiltere hükümetinin açıkladığı ikinci çeyrek verilerine göre, enerji arzında yenilenebilir enerjinin payı ilk defa kömürün payının üzerine çıktı. Buna göre, yılın ikinci çeyreğinde, yenilenebilir enerji yüzde 25.3 oranında bir elektrik üretimi sağlarken, kömürün payı bu dönem içerisinde yüzde 28.2’den yüzde 20.5’e düştü. Doğalgaz aynı kalırken, nükleer enerjide ise az bir düşüş yaşandı ve yüzde 21.5 oranına düştü.  

Yenilenebilir enerjideki bu yükseliş, geçtiğimiz seneyle kıyaslandığında daha da belirgin gözüküyor. Bakıldığında, 2014 yılının ikinci çeyreğinde, yenilenebilir enerjinin ülkenin elektrik üretimindeki payı yüzde 16.7 olarak gerçekleşmişti. Bunun sebebi olarak, geçtiğimiz yıllarda, ülkenin kıyı rüzgar tesislerinde ve büyük ölçekli çatı güneş panellerinde önemli bir büyüme oldu.

Bu gelişmelere rağmen, İngiltere, Avrupa Komisyonu’nun verilerine göre Avrupa Birliği içerisinde yenilenebilir enerjide tüketiminde en düşük ülkelerden biri olarak ortaya çıkıyor.

İngiltere’deki yenilenebilir enerjinin dağılımına bakıldığında, bioenerji ve atık sistemlerinin yüzde 61,7; rüzgar enerjisinin ise yüzde 29,1’lik bir payı olduğu görülüyor. Su enerjisi ve güneş enerjisinde ise Kuzey Avrupa ülkeleri arasında geriden gelen ülkelerden bir tanesi.

Kaynak : wired.co.uk

 

Dünyanın fosil yakıtlardan bağımsız ilk ülkesi olmak amacıyla İsveç,  yenilenebilir enerjiye fazladan 546 milyon dolar bütçe ayıracağını açıkladı.

İsveç hükümeti, 2016 bütçesinde yenilenebilir enerji ve iklim değişikliği eylemlerine 546 milyon Dolar ek bütçe ayırdığını açıkladı. Dünyanın fosil yakıtlardan bağımsız ilk ülkesi olmak amacıyla hareket eden İsveç,  bu hedef için herhangi bir süre vermezken geçtiğimiz yıl başkent Stockholm’u 2050 yılına kadar fosil yakıtlardan tamamen bağımsız bir şehir haline getireceğini açıklamıştı.

Mevcut enerji ihtiyacının ağırlıklı olarak hidroelektrik ve nükleer enerjiden karşılayan İsveç, güneş ve rüzgar enerjisi alanlarına yönelerek, bu alandaki potansiyelini geliştirmeyi hedefliyor. 

İsveç hükümeti, söz konusu yatırımların yanı sıra, akıllı şebekelere, bir elektrikli otobüs filosuna, yeşil arabaların teşvikine, iklim adaptasyon stratejilerine ve binalardaki enerji verimliliğini arttırılmasına da harcama yapacağını bildirdi.

Kaynak : enerjigunlugu.net

 
 

Bu sene 8’incisi yayımlanan Küresel İnovasyon Edeksi’nin (Global Innovation Index- GII) 2015 raporu açıklandı. Raporda, İsviçre, İngiltere, İsveç, Hollanda ve ABD dünyanın en inovatif 5 ülkesi olarak açıklandı. Buna ek olarak, Çin, Malezya, Vietnam, Hindistan, Ürdün, Kenya ve Uganda’nın kendi ekonomi grubundaki ülkeler arasındaki başarılı performansına dikkat çekildi.  

2007 yılından bu yana yayımlanan ve Cornell Üniversitesi, INSEAD ve WIPO tarafından ortak yayımlanan Dünya GII 2015, ülkelerin, kalkınma için etkin inovasyon politikalarını inceledi. Bu kapsamda, tüm dünyadan 141 ülkeyi 79 göstergeye göre inceledi. 

WIPO Direktörü General Francis Gurry, inovasyonun bir ülkede ekonomik büyümeyi geniş bir alanda ve kalkınmanın her alanında sağladığını kaydetti. Gurry, “Her ülke mutlaka kendi ekonomilerindeki inovativ ve yaratıcı potansiyeli harekete geçirmek adına doğru politikaları bulmalıdır” dedi.

GII 2015’e göre, dünya sıralamasında başı çeken ülkeler sırasıyla şöyle,

En iyi performansı gösteren 25 ülke ki bu ülkeler en yüksek gelire sahip ülkeler olarak da adlandırılabilir, önceki yayınlara göre çok fazla değişiklik göstermedi. İnovasyon kalitesi olarak bakıldığında ise öne çıkan ülkelerin sayısı çok fazla olmadı.  ABD ve İngiltere, bu grupta önde olurken, bu ülkeleri Japonya, Almanya ve İsviçre takip etti. Orta gelir grubundaki ülkelere bakıldığında ise, en yüksek puanı alan ülkeler Çin, Brezilya ve Hindistan oldu. Raporda Çin’in bu alandaki performansına dikkat çekildi. 

Bölgesel sıralamaya bakıldığında ise; Orta ve Doğu Asya’da Hindistan en başarılı ülke olurken, ülkeyi, sıralamada yukarıya çıkan Kazakistan ve Sri-Lanka takip etti. Kuzey Afrika ve Doğu Asya Bölgesi’nde ise, Suudi Arabistan Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar sıralamada öne çıktı.

Haberin detaylarına aşağıdaki linkten bakılabilir. 

Kaynak: globalinnovationindex.org