E-Bülten
 
Sayı:80 - Ağustos 2016
 
 
 

Akıllı sayaç uygulamaları tüm ülkelerde yaygınlaşıyor. Avrupa da akıllı sayaç uygulamalarına ağırlık veriyor. Avrupa’nın 315 milyar Avroluk Yatırım Planı kapsamında Birleşik Krallık’ta 7 milyon eve daha akıllı sayaç takılacak.

Söz konusu program, hükümetin 2020’ye kadar her ev ve iş yerine akıllı sayaç takma hedefini destekleyecek. Enerji sektörü son 4 yılı bu projeyi hayata geçirmek için araştırmalar ile geçirdi. Sayaç dağıtımına 2016 yılında başlandı.

İstihdam, Büyüme, Yatırım ve Rekabetten sorumlu Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Jyrki Katainen, Avrupa Stratejik Yatırım Fonu’nun böyle bir projeyi desteklemesinden çok memnun olduğunu vurguladı. Katainen, “Akıllı sayaçlar, enerji faturalarına ne ödedikleri konusunda tüketicilerin daha da bilinçlenmesini sağlıyor ve enerji kullanımı ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olarak karar vermelerini sağlıyor” dedi.

Avrupa Yatırım Bankası Başkan Yardımcısı Jonathan Taylor, “Akıllı sayaçlar meskenlerin ve iş yerlerinin enerji tasarruf etmesini kolaylaştırıyor. Bu proje milyonların enerji kullanımında tasarruf etmesini sağlayacak. Gelecekte de benzer programların uygulanması noktasında bir kriter oluşturacaktır” dedi.

Doğal gaz ve elektrik sayaçlarının sahibi olan Calvin Capital’in Baş Yöneticisi Jim Macdonald ise, bu projenin Calvin’in, Birleşik Krallık’ın akıllı sayaç tedarikinde lider konuma getirmesi noktasında önemli bir adım olduğunu vurguladı.

TAŞ 2023 ile, akıllı şebeke dönüşümünün vizyon ve stratejileri belirleniyor

Türkiye’de ise dokuz elektrik dağıtım şirketinin ortaklığında oluşturulan “Türkiye Akıllı Şebekeler 2023 Vizyon ve Strateji Belirleme Projesi” (TAŞ 2023), Türkiye’de akıllı şebekelere geçişte yol haritasının hazırlanmasını amaçlıyor. Proje sonuçlarının 21 şirket için de referans olması süreçleri EPDK’nın başkanlığında yürütülüyor. TAŞ 2023’ün şirketler arası koordinasyonunu ise Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) sağlıyor. Tüketici memnuniyetini birinci öncelik olarak odağına alan proje, Türkiye’de tüketicilerin elektrik piyasasına aktif katılımını sağlayacak ve yenilenebilir enerjinin üretimdeki payını arttırmaya yardımcı olacak.

TAŞ 2023’e ilişkin tüm bilgilerin yer aldığı ve projedeki gelişmelerin aktarıldığı www.akillisebekelerturkiye.org ve www.smartgridturkey.org adresleri hizmete girdi. Akıllı şebekelerle ilgili ulusal ve uluslararası güncel haberlere ve bilgilere bu adreslerden ulaşılabilecek.

Kaynak : ec.europa.eu

 

2016 Olimpiyat Oyunları'nın düzenlendiği Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinin en büyük elektrik altyapı şirketi Light SA satılığa çıkartıldı. Light SA şirketinin, elektrik hırsızlığında en yüksek oranına sahip olmasının bu gelişmede etkili olduğu kaydedildi.

2015 yılında Light SA’nın kayıp-kaçak oranı yüzde 24’ler düzeyine ulaşmıştı. Ülke ortalamasının yaklaşık 2 katına denk gelen bu kayıp-kaçak oranının en büyük nedeninin elektrik hırsızlığı olduğu ifade edilmişti.
 
Brezilya’nın elektrik dağıtımının yüzde 12’sini gerçekleştiren Companhia Energética de Minas Gerais S.A. (CEMIG) şirketi, alt kuruluşu olan Light SA’yı geçtiğimiz hafta satışa çıkarttı. Elektrik hırsızlığının teklifleri sınırlamasının beklendiği kaydedildi.

Light SA’nın Ticaretten Sorumlu Direktörü Wilson Couto, elektrik kayıp ve kaçaklarının şirketin gelirini direkt olarak etkilediğini belirtti. Couto, “Şirket, kayıp-kaçak oranında ülke çapındaki en yüksek orana sahip. Biz şirketimizi bu sıradan çıkarmak istiyoruz” dedi.

Şirketin kayıplarının yüzde 90’ı elektrik hırsızlığı sebebiyle oluşuyor. Brezilya’da çalınan elektriğin yüzde 20’den fazlasının Rio de Janeiro’da gerçekleştiği belirtiliyor. Brezilya’nın elektrik dağıtımcıları birliği Abradee’ye göre, elektrik dağıtımında geçtiğimiz yıl kayıp-kaçak oranı yüzde 13.5 seviyesinde gerçekleşmişti.

Kaynak :bloomberg.com

Küresel olarak hızla gelişen rüzgâr enerjisinde geçtiğimiz günlerde yeni bir rekor kırıldı. İskoçya’daki rüzgâr türbinlerinin 07 Ağustos tarihinde ürettiği enerji, ülkenin o günkü elektrik ihtiyacının tamamını karşıladı.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) ile WeatherEnergy’nin verilerine göre, İskoçya, 07 Ağustos tarihinde elektrik ihtiyacının tamamını rüzgâr türbinlerinden üretilen enerjiyle karşıladı. 

WWF İskoçya’nın Direktörü Lang Banks, 07 Ağustos tarihinde oluşan rüzgârlı havanın birçok insanı rahatsız ettiğini, buna karşın rüzgâr enerjisi açısından oldukça faydalı sonuçlar yarattığını bildirdi.  Banks, üretilen rüzgâr enerjisinin, İskoçya’nın o günkü toplam elektrik ihtiyacına eşdeğer olduğunu ifade etti. Banks, “Bu başarı, yıllardır devam eden siyasi destekle mümkün oldu. Yılın başından bu zamana kadar yenilenebilir enerji, bizim elektrik ihtiyacımızın yarısından fazlasını karşıladı” dedi.

Rüzgâr türbinleri şebekeye 39 bin 545 MWh’lık elektrik temin etti. Böylece, söz konusu tarihte 37 bin 202 MWh’lık elektrik tüketen İskoçya’nın kullandığı elektriğin tamamından fazlası (yüzde 106’sı) üretilmiş oldu. Bu rakama hem mesken, hem de ticari kullanımın dahil olduğu belirtildi.

Birleşik Krallık ve İskoçya hükümetleri arasındaki iletişim kopukluğunun yanı sıra, temiz enerji politikalarındaki değişikliklerin İskoçya’nın yenilenebilir enerji sektörünün büyümesini etkilemesinden endişe ediliyor. Bu konuya değinen Banks, sektörün büyümesi için siyasi desteğin sürmesi gerektiğine dikkat çekerek 2030 yılına kadar, elektrik, ısınma ve ulaşım alanlarında kullanılan enerjinin yarısının yenilenebilir enerjiden karşılanması yönünde hedef belirlenmesi gerektiğine işaret etti.

2020 hedeflerini 6 yıl önce yakaladı

Tüm bu endişelere rağmen, İskoçya, karbon emisyonlarını azaltma noktasında lider ülke konumunda. Ülke, 2020 yılı hedeflerini 6 yıl öncesinden yakalamış bulunuyor. 

Kaynak : utilityweek.co.uk

Avrupa Birliği içinde elektrik piyasalarının yeni oyuncular ve yeni kurallar ile tüketici odaklı olarak yeniden tasarlanması süreçlerinden bahsetmiştik. Bu dönüşümü zorunlu kılan pek çok değişim var; bunlardan birisi de yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik üretiminin giderek artan ağırlığı. Büyük kapasiteli fosil kaynaklara dayalı ve iletim şebekesinden bağlı üretim tesislerinin yerini dağıtık, dağıtım şebekesinden bağlı ve yenilenebilir kaynaklara dayalı üretim almakta ve hatta mesken bazlı tüketiciler bile üretici olabilmektedir.  Komisyon, görüşe açtığı yeni enerji piyasası tasarımında, mevcut piyasa yapısının büyük ölçekli merkezi üretim tesislerinde ağırlıklı olarak fosil kaynaklar kullanılarak üretilen elektriğin tüm ülke genelinde evlerde ve işyerlerinde pasif tüketicilerce talep edildiği miktarda tüketilmesinin hedeflendiği günlerde şekillendirildiğini hatırlatmakta; oysa bugün daha dağıtık üretime dayalı daha fazla oyuncuya dayalı ve tüm rollerin değiştiği bir piyasa söz konusu olduğunun altını çizmektedir. Düzenlemelerin de bu yeni piyasa yapısına uygun hale getirilmesi gerekiyor.  Yenilenebilir enerji gibi, talep tarafı katılımı gibi farklı ürün ve hizmetler geliştiren yenilikçi oyuncuların tamamına bu yeni piyasa yapısında yer açılmalı. Buna somut bir örnek sanayi tüketicilerinin piyasa yapısına kar amaçlı olarak aktif olarak katılması ve rekabeti artırmasıdır. Enerji piyasasının bu derece esnek bir yapıya kavuşması kapasite piyasaları gibi müdahalelere duyulacak ihtiyacı da azaltacaktır.

Kanımca, tüketicilerin yeni piyasa yapısının merkezine yapılandırılması kulağa hoş gelse de pratikte yapılabilirliği gerek teknik gerekse finansal açıdan kolay değildir. Öncelikle şebekenin başta akıllı sayaç olmak üzere akıllı şebeke teknolojileri ile donatılması gerekmektedir. Bu gereklilik AB ölçeğinde 200 milyon elektrik sayacı ve 50 milyon doğal gaz sayacının değiştirilmesi anlamına gelmektedir ki tahmini bütçesi 45 milyar Avroyu bulmaktadır. (https://ec.europa.eu/smart-grids-and-meters). Diğer akıllı şebeke teknoloji yatırımları ile birlikte elektrik dağıtım şirketlerinin AB genelinde 2020’ye kadar 400 milyar Avro yatırım yapması gerekecektir. (http://www.eurelectric.org/dso_report.pdf). Bu yatırımlar tamamlanmadan tüketici odaklı bir piyasa yapısının işlemesi fazlasıyla iyimser bir beklenti olacaktır. Diyelim ki tüketicilere maliyetleri göze alınarak bu teknolojik dönüşüm gerçekleştirildi; işin piyasalar yapısı daha karmaşık ve tehlikelidir. Öncelikle piyasaların merkezine konumlandırılan ve –fiyatların oluşumunda- aktif katılım sağlanması beklenen tüketici bireysel anlamda rasyonel davranışlarda bulunmama potansiyeline sahiptir. Tüketici talebinin fiyat esnekliği konusunda fazlasıyla varsayımsal davranıldığını düşünüyorum. Mesken tüketicisinin -tabir yerindeyse üç kuruş- tasarruf için bu konforundan vazgeçmeyeceğini düşünüyorum.

Büyük tüketici (sanayici ya da ticarethane) ayağında ise –yine bence- resim daha karmaşıktır. Bir maliyet unsuru olarak nihai fiyata yansıtılabilen elektrik fiyatlarındaki değişim üretim planlamasını değiştirmeyi gerektirecek kadar büyük olmadığı sürece bu tüketim profilinde de önemli değişiklikler beklenmemelidir. Öte yandan talep tarafı katılımı ya da esnek piyasalar sadece fiyat üzerinde etkin olmakta fiziki piyasayı (elektriğin üretimden tüketime akışını) etkilememektedir. Bu nedenle de atılması gereken adımların önemli bir bölümü piyasalara ve dolayısıyla düzenlemelere yöneliktir. Talep tarafı katılımı ya da esnek bir piyasa elektriğin gerçek zamanlı doğru fiyatlandırılmasını ön koşul olarak almalıdır. Bu fiyatlandırma iletim kısıtlarını da dikkate almalı yani konum bazlı da olmalıdır. Elektrik bir yandan kamu hizmeti olarak görülecek piyasalar yeni durumda tüketici odaklı şekillendirilen ama öte yandan fiyatlar zaman ve konum bazlı –büyük- farklılıklar gösterebilecektir. Örnek olarak, 5 Temmuz saat 15:30’da İstanbul Avcılarda mesken elektrik fiyatlarının kilovatsaat başına 2 liralara çıktığını ve tüketicilere böyle fiyatlandırdığını varsayabiliriz. Dünyanın hiçbir yerinde gölgede sıcaklık 35 derece iken “klimalarını çalıştırmayın size tüketmediğiniz kilovat saat başına 50 kuruş verelim” teklifini insanların –asgari de anlamlı bir bölümünün- ciddiye alacağını düşünmüyorum.

AB Komisyonunun görüşe açtığı dokümanda piyasalar ile ilgili bir dizi ön değerlendirmede bulunuyor. “Tam işleyen bir Avrupa enerji piyasası elektriğin en fazla ihtiyaç duyulduğu ve değer verildiği yerde tüketilmesine imkan sağlamalıdır. Sınır ötesi rekabetten azami oranda faydalanmalıdır. Yeni yatırımlar teşvik edecek doğru sinyalleri üretmelidir. Bugün için bunların karşılandığını söyleyemeyiz. Piyasa birleştirmeleri toptan fiyatlar arasındaki korelasyonu artırırken, toptan piyasalar ile perakende piyasalar arasındaki fark azalmamıştır.  Farklı ülkelerin şebekeleri arasında entegrasyonun güçlendirilmesine ihtiyaç vardır ve enerji sektörünün uzun dönemli güvenilirliği için yeni yatırımlara ihtiyaç vardır.”
Hatırlayacaksınız Ekim 2014 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından karara bağlanan 2030 hedefleri iddialı rakamlardan oluşuyordu. 15 yıl gibi kısa bir sürede sera gazı salınımında %40 azalma; elektrik üretiminde asgari %27 yenilenebilir payı; ve enerji verimliliğinde %27 iyileşme hedefleniyor. Uzmanlar Avrupa Birliği’nin 2030 enerji ve iklim hedeflerine ulaşabilmenin, elektrik üretiminde yenilenebilir payının %50'lere kadar ulaşması ile mümkün olacağı görüşündeler. Bugünün piyasaları yenilenebilirin bu orandaki bir payının ne talep tarafında, ne de arz tarafından yönetebilecek esnekliğe sahip değil. Yeni piyasa yapısı tartışmaları da bu geçişin minimum maliyetle gerçekleştirilmesini sağlayacak şekilde tasarlanması gereğini vurguluyor.

Yine dokümanı referans alacak olursak: Yenilenebilir üretimin istenilen oranlarda sisteme  entegre edilebilmesi iyi çalışan kısa vadeli enerji piyasaları ile mümkündür. Bu gün öncesi piyasalardan başlayın gerçek zamanlı tüketimi de içine alan bir piyasa yapısıdır ki ancak böylece esnek üretim tesisleri sisteme tamamen entegre olabilecektir.
Enerji verimliliğine yönelik düzenlemeler Enerji Birliğinin birincil önceliği olmalıdır. Ancak tüketiciler günlük kullanımlarında giderek artan oranlarda farklı enerji kaynaklarından elektriğe döndükleri için elektriğe olan talebin artması kaçınılmazdır. Bu çerçevede yeni piyasa tasarımına ilişkin değerlendirmeler bir yandan AB genelinde enerji tüketimini azaltacak bütünleyici tedbirleri dikkate almalı diğer yandan da ensek sistemlerin entegrasyonunu azami derecede temin etmelidir.

Ayrıca tüketicilerin kendi elektriklerini üretmelerini teşvik edecek, enerji dönüşümünün aktif bir parçası haline getirecek ve faturalarını azaltabilecek akıllı şebeke, akıllı sayaç, akıllı ev, depolama gibi yeni teknolojiler piyasa şartlarında teşvik edilmelidir. Yeni piyasa tasarımı hem büyük, hem de küçük işletmelerin enerji ihtiyaçlarının yenilikçi şirketler ile güvenilir aracılar tarafından tedariğine imkan sağlamalıdır.

Bu çalışma Enerji Birliği stratejisi çalınmasının önemli eylemlerinden birisidir. Enerji müşterileri için yeni bir teklif çalışması (daha önce bu konuyu yazmıştım)  ile birlikte yeni enerji piyasasının temel taşlarını oluşturacaktır.”

Uğur Yüksel

Genel Sekreter
ELDER -Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği


 

Çin’de ekonomik çarklar yavaşlıyor. Sanayi üretimi, perakende satışlar ve yatırımlar ülkede Temmuz ayında yavaşlama gösterdi. Bu yavaşlama, son dönemde yaşanan istikrarın son buluyor olabileceğinin sinyallerini veriyor.

Sanayi üretimi, Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6 yükselirken, perakende satışlar geçen ay yüzde 10.2 arttı. Sabit sermaye yatırımları ise yılın ilk yedi ayında yüzde 8.1 genişledi. Geçtiğimiz hafta açıklanan tüm bu veriler ekonomistlerin tahminlerinin altında kaldı. Bloomberg'in aylık gayrı safi yurtiçi hasıla izleyicisi Temmuz ayında, bir ay önceki seviyesi olan yüzde 7.13'ten yüzde 6.94'e geriledi.

Politika yapıcılar ikilemde

Gerçekleşen yavaşlama karşısında politika yapıcılar; “büyümeyi finansal istikrarı tehlikeye atan bir yol olan ucuz kredi ile destekleme” ya da “borçlanma genişlemesini, ekonomiyi yavaşlatacak olmasına karşın azaltma” noktasında ikileme düştü. Yavaş seyreden küresel büyümeden destek gelmemesi ve ülke içinde işletmelerin yatırım yapmada isteksiz olması ile birlikte, hükümet bu yıl, gösterge faizi indirmekten kaçınmasına karşın mali desteği daha da artırdı.

Yatırımların yavaş gerçekleşmesi endişe yaratıyor

Singapur'da Commerzbank AG kıdemli ekonomisti Zhou Hao, şu değerlendirmede bulundu:

"Büyük endişe hala yatırımların yavaş gerçekleşmesi. Merkez bankası reel ekonomiyi desteklemek için gevşeme eğilimini sürdürecek ve bu yıl bir faiz indirimi ya da zorunlu karşılıklarda indirim dikkatlerden uzak tutulmamalı.”

Kaynak : bloomberght.com