
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı düzenli sosyal yardım alan ihtiyaç sahibi vatandaşların aylık 150 kilovatsaate kadar elektrik tüketimini devletin karşılamasına yönelik düzenlemeden 10 milyon kişinin yararlanacağını bildirdi.
Bakan Dönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, düzenli sosyal yardım alan ihtiyaç sahibi vatandaşlara elektrik desteği konusunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla uzun zamandır devam eden bir çalışma olduğunu ifade etti.
Konuyla ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ekiplerinin, bakanlar düzeyinde toplandığını anımsatan Dönmez, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız da grup toplantısında destekten 150 kilovatsaate kadar vatandaşlarımızın yararlanacağını söyledi. Üç bakanlığımızın ekipleri bir araya geldi ve şu an gruplama çalışması yapılıyor. Hane halkı sayısı 2 veya daha az olanlarda aylık 75 kilovatsaat, 3 kişi yaşayanlarda 100 kilovatsaat, 4 kişi yaşayan hanelerde 125 kilovatsaat, 5 kişi ve yukarı yaşayan hanelerde ise 150 kilovatsaat olmak üzere elektrik desteği planlaması yapılıyor. Yardımların ne zaman başlayacağı konusu ise Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile ilgili. Çünkü ilgili bakanlığın bir program ve düzenleme yapması gerekiyor. Bildiğim kadarıyla da orada da süreç hızlı ilerliyor. İnşallah en kısa sürede bu desteklerin nasıl bir sistemle dağıtılacağını Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız açıklayacak. Hayırlı olsun."
Bakan Dönmez, çalışmaların tüm hızıyla devam ettiğini belirterek, "2,5 milyon hane, 10 milyon vatandaşımız inşallah bundan yararlanacak." diye konuştu.
Bakanlık olarak enerji verimliliği konusuna büyük önem verdiklerini anlatan Dönmez, geçen yıl 55 ana eylem planı belirlediklerini söyledi.
Bakan Dönmez, enerji verimliliği konusunun birçok kamu kurumu, özel sektör ve vatandaşı doğrudan ve dolaylı ilgilendirdiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Çocuklarımıza bile enerjiyi verimli kullanmaları konusunda bilinçlendirme yapıyoruz. Geçen yıl ilkini yapıp, okullarda dağıttığımız 'Ali'nin Enerji Serüveni' adlı kitapçığı yarıyıl karneleriyle ilkokul dördüncü sınıf öğrencilerimize dağıttık. Enerji verimliliği konusunda 7'den 70'e kadar bir farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Evde, iş yerlerimizde alınacak birçok tedbirler var. Kamu kurumları olarak bizlerin de kurumlarımızda yalıtım başta olamak üzere atacakları adımlar var. Her alanda bir çalışmamız var. Öngörümüz, önümüzdeki 10 yıl içinde kamu-özel yaklaşık 10 milyar dolar yatırım yaparsak, takip eden 10 yılda da bunun üç katına kadar kısmını yani 10 milyar koyup 30 milyar kazanma gibi bir hedefimiz var. Aslında potansiyelimiz bu alanda fazla. Herkesi bu vesileyle enerjisini, kaynaklarını verimli kullanmaya devam ediyorum."
Kaynak: AA

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Dünya Enerji Görünümü Raporu’nun Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) ev sahipliğinden düzenlenen tanıtım toplantısın da, Türkiye’nin enerjide verimlilik ve yenilenebilir enerji kaynaklarını sonuna kadar kullanacağını belirterek, “Birçok teknoloji en az birer enerji kaynağı kadar sistemimize etki ediyor. Yapay zeka, akıllı sistemler, gelişmiş veri araçları gündemimizde en üst sıralardadır. Elektrikli arabalar, kayıt zinciri gibi birçok yeni teknolojiyi de araştırarak kendimize bir yol haritası belirliyoruz” dedi.
Mesajında, enerji verimliliğinin Türkiye için önemine dikkati çeken Dönmez, “Verimlilik en temiz kaynağımız ve bu konuyla ilgili bazı özel adımlarımız olacak. Petrolde nasıl “varsa bulacağız” diyorsak verimlilikte de ‘var ve bulacağız’ diyoruz” diye konuştu.
Dönmez, güneş enerjisinde 2018’de üretim rekoru kırdığını anımsatarak, bu üretimin kış aylarında düştüğünü anımsattı.
Bunun bir ikilemi de beraberinde getirdiğini kaydeden Dönmez, “Yani yenilenebilir kaynakların sistemde çok olması kadar, bu kaynakların mevsimsel değişkenliği de termik santrallerin üretimlerini etkileyeceği görülüyor. Raporda da değinildiği gibi, tüm dünyada mevcut toptan satış piyasaları maalesef zorlanıyor ve kapasite-esneklik tabanlı mekanizmalar ile yeni bir elektrik piyasası düzlemine geçiş başladı. Bunun maliyetinin ne kadar olacağını da zaman gösterecek” ifadelerini kullandı.
Dönmez, ayrıca teknoloji olmadan sektörde sözü geçen bir oyuncu olunamayacağının altını çizerek, şunları kaydetti:
“Büyük bir oyunun oyuncusuysanız, teknolojiniz olmalı ve bu teknoloji başkalarının da işine yaramalı. YEKA projeleri ile Türkiye yenilenebilir enerji teknolojilerinde ve gelecekte depolamada teknoloji merkezlerinde en önemli üretim üslerinden biri olmayı hedefliyor. Fakat daha birçok teknoloji en az birer enerji kaynağı kadar sistemimize etki ediyor. Yapay zekâ, akıllı sistemler, gelişmiş veri araçları gündemimizde en üst sıralardadır. Elektrikli arabalar, kayıt zinciri gibi birçok yeni teknolojiyi de araştırarak kendimize bir yol haritası belirliyoruz.”
Türkiye’nin Elektrik Sektörü Dinamik
Dünya Enerji Görünümü 2018 Raporu’ndaki bulguları paylaşan IEA Başkanı Fatih Birol ise, en önemli kazananın güneş ve rüzgarın liderlik ettiği yenilenebilir enerji kaynakları olduğunu anlattı.
Diğer yandan, iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerini tutturmanın çok zor olduğuna işaret eden Birol, “2018'de karbondioksit emisyonları yükselme bakımından tarihi bir rekor kırdı, hedeflerle gerçekleşmeler arasında büyük fark bulunuyor. Dünyadaki mevcut enerji altyapısı, tesisler ve enerji tüketim birimlerinin tamamına bakıldığında, normal ekonomik ömürleri boyunca 2040’a kadar olan dönemde üretecekleri emisyon, Paris Anlaşması hedefleri ile tanımlı emisyon miktarlarının yüzde 95’ine karşılık gelmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Birol, Türkiye’nin elektrik sektörünün ise hem kamu hem de özel sektör açısından son derece dinamik bir görüntüsü olduğunu aktardı.
“Üretimde verimlilik ve kaynak çeşitliliği arttı”
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Güler Sabancı, Türkiye’nin son dönemde elektrik üretim kapasitesi, üretimdeki verimliliği ve kaynak çeşitliliğinin arttığını anlattı.
Yerli ve yenilenebilir enerjinin üretimdeki payının da aynı şekilde yükseldiğini kaydeden Sabancı, YEKA modeliyle önemli bir büyüme ve gelişme fırsatı yakalandığının altını çizdi.
Sabancı, enerji arz güvenliğinin yanı sıra, düşük karbonlu kalkınma açısından da en güçlü konuların başında yenilenebilir enerji kaynak potansiyelinin geldiğini ifade etti.
Konferans kapsamında Türkiye elektrik sektörünün mevcut durumunu ele alan panelde konuşan TEİAŞ Genel Müdürü Orhan Kaldırım da, Türkiye’nin iletim hattının 68 bin 70 kilometre olduğu bilgisini paylaştı.
Elektrikte şebeke işletmeciliğinin özünün planlamaya dayandığını dile getiren Kaldırım, “Piyasanın gidişatına göre, gerek master plan seviyesinde gerek diğer planlar dahilinde gerekli revizyonları çok doğru bir şekilde ortaya koyabilmek önem taşıyor” diye konuştu.
Sabancı Holding Enerji Grubu Başkanı Kıvanç Zaimler ise enerji sektörünün bir transformasyon içinde olduğunu ve Milli Enerji ve Maden Politikası’nın önemli bir yol haritası oluşturduğunu aktardı.
Zaimler, bugünkü genç nüfus, şehirleşme ve tüketim alışkanlıklarıyla beraber bakıldığında Türkiye’nin hala kişi başı elektrik tüketiminde Avrupa’nın yarısında olduğunu ve sektörde bu yüzden çok önemli bir büyüme potansiyeli bulunduğunu anlattı.
Öte yandan, finansal sürdürülebilirlikte adımlar atılması gerektiğinin altını çizen Zaimler, şöyle konuştu:
“105 milyar yatırım sonucunda 52 milyar dolar borç bulunuyor, dolayısıyla bugün sermaye yapısının doğru şekilde olmamasının getirdiği sorunlarla yüz yüzeyiz. Sisteme giren nakit yeterli mi, yani finansal sürdürülebilirliğin olması için gerekli şekilde havuz doluyor mu diye baktığımız zaman, uzun dönemdir tüketicilerin, enerjinin gerçek bedelini ödeyip ödemediğini de düşünmemiz gerekiyor. Enerjinin gerçek bedelinin ödenmediği durumda, tüketirken verimliğe yeterince odaklanılmıyor, sadece tüketim tarafında değil, üretimde, iletimde, dağıtımda; yani değer zincirinin her halkasında da verimliliği daha fazla konuşmamız lazım.”
Kaynak: IICEC

Türkiye'de elektriğin depolanabileceği tesislerin kurulması, işletilmesi ve şebekeye entegrasyonunu düzenleyecek mevzuatta sona gelindi.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) internet sitesinde görüşe açılan mevzuat taslağına göre, kurum uzmanları dünyadaki elektrik depolama teknolojisi ve uygulamalarını inceleyerek, söz konusu sistemlerin Türkiye'de uygulanması için gerekli mevzuat çalışmalarını tamamladı.
Düzenlemenin hayata geçmesiyle EPDK, ilgili kanunda yer alan elektrik depolamada piyasa faaliyetlerinin limit ve esaslarını belirleme görevi uyarınca depolamayla ilgili mevzuat boşluğuna son verecek.
Depolama tesislerinin kurulmasıyla yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin fazlası depolanacak. Elektrik talebinin yükseldiği dönemlerde tüketim bu kaynaklardan karşılanarak yerlilik payı artırılabilecek. İthal kaynaklardan üretilerek depolanan elektrikle ise enerji arz güvenliği güçlendirilecek.
Ayrıca kurulacak elektrik depolama tesisleriyle enerji arz güvenliğine katkıda bulunulacak ve elektrikte yük dengelemesi sağlanarak güvenilir şebeke işletimi gerçekleştirilecek.
Mevzuat ile depolama tesislerinin elektrik şebekesine entegrasyonu düzenlenerek elektrik depolama bir piyasa faaliyeti olarak tanımlanacak ve piyasa kuralları çerçevesinde işlem görecek.
Böylece depolama faaliyeti, elektrik iletim veya dağıtım şirketleri gibi şebeke işletmecilerinin elektrik şebekesini güvenli ve kaliteli bir biçimde işletmesine olanak sağlayacak.
Nükleer enerji santralleri gibi baz yük santralleriyle yenilenebilir enerji kaynaklarının fazla üretimleri depolanacak ve elektrik tüketiminin yoğun olduğu saatlerde depolanan elektrik şebekeye verilecek.
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz da konuya ilişkin yaptığı açıklamada, EPDK uzmanlarının yoğun çalışmalar yürüterek mevzuat taslağını hazırladığını ifade etti.
Elektrik depolama konusunun enerji sektörü için çok önemli olduğuna işaret eden Yılmaz, "Depolama tesisleri sadece arz güvenliğimize katkı sağlamayacak, enerji verimliliğini de artıracak. Görüşe açtıktan sonra sektörümüzün de sağlayacağı katkıyla mevzuata son şeklini vereceğiz." dedi.
Kaynak: AA

Boğaziçi Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), iki kurumun araştırmacıları arasında iş birliği kurulmasını ve her yıl en az üç projenin finanse edilmesini öngören MISTI (Science and Technology Initatives) programı kapsamında 2018-2019 döneminde desteklenecek yeni projeler arasına, Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Gülin Vardar’ın ‘’Cold Sintering: a Novel Solidification Technique for Solid-State Batteries’’ başlıklı araştırmasını ekledi. Gülin Vardar’ın araştırması, elektrikli araçlarda kullanılan pillerin depoladığı enerji miktarını artırmayı ve pillerin performansını güçlendirecek yeni yöntemler geliştirmeyi hedefliyor.
Türkiye’nin araştırma altyapısına katkı sağlamak ve yeni projelerin oluşmasında öncü olmak amacıyla Boğaziçi Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) öğretim üyeleri ve öğrencileri arasında ortak araştırma projeleri yapılması hedefiyle 2016 yılında MISTI (MIT Science and Technology Initiatives) çekirdek fonu oluşturuldu. MISTI programı kapsamında kurulan MISTI-Boğaziçi fonu, iki kurumun araştırmacıları arasında iş birliği kurulmasını ve her yıl en az üç projenin finanse edilmesini öngörüyor.
Gülin Vardar, Boğaziçi Üniversitesi’nden Makine Mühendisliği ve Fizik Bölümü’nden çift Anadal derecesiyle 2010 yılında mezun oldu. Amerika’da Michigan Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına başladı, ayrıca bir süre doktora çalışmaları için Japonya’da bulundu. Vardar, daha sonra Amerika’ya giderek MIT’de iki yıl süreyle doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. 2018 yılı Şubat ayından bu yana ise Boğaziçi Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği Bölümü’nde Dr. öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Sıvı elektrolitli pillerde yanma, patlama gibi risklerin olduğunu belirten Vardar, elektrikli araçlarda sıvı yerine daha güvenli olan katı elektrolitli piller kullanılması ve katı pillerin batarya ömrünün uzatılması yönünde çalışmalar yürütüyor.
Pillerin şu anda dünyada çok ilgi çeken araştırma alanlarından biri olduğunu belirten Gülin Vardar, MISTI projesi kapsamında desteklenecek projesinde MIT’den Bilge Yıldız ile ortak bir araştırma yürütüyor.
Cep telefonundan arabalara, sağlık alanından elektrikli ev araçlarına geniş bir alanda kullandığımız pillerin yüksek miktarda enerji depolayabilmeleri ve güvenli olmaları yönünde çalışan Vardar çalışmasını, ‘’Katı pillerin enerji depolama hacmi sıvı elektrolitli Li-iyon pillerin iki katı ama şarj olma hızı Li-iyon pillerin yüzde biri. Bir başka deyişle çok yavaş şarj oluyorlar. Benim çalışmalarım katı pillerin şarj olma hızını en az sıvı elektrolitli piller kadar yapabilmek üzerine’’ ifadesiyle özetliyor.
Gülin Vardar araştırmasıyla ilgili olarak, ‘’Pilin içinde katmanlar ve katmanlar arasında da arayüzler var. Eğer lityum iyonları bu arayüzlerden çabuk geçebiliyorsa pil çabuk şarj olabiliyor demektir. MIT ile yaptığım araştırmalarda gördüm ki katı arayüzlerinde büyük rezistanslar oluyor ve pil çabuk şarj olmuyor. Benim amacım yeni teknikler kullanarak arayüzlerdeki lityum geçişlerini hızlandırmak. Arayüzlerin rezistanslarının yüksek olmasının nedeni katı pillerin yüksek sıcaklıklarda işlem görmesi. İşlem sıcaklığını 300 dereceye çıkardığınızda pilin şarj olma hızı sekizde birine düşüyor. Projemde sıcaklıkları 100 derecenin altına çekecek başka bir işlem geliştirmeyi planlıyorum. Böylece pilin şarj olma hızının düşüşünün daha az olmasını hedefliyorum. Bu, “Cold Sintering” adı verilen, aslen Penn State Üniversitesi’nde oldukça yakın tarihte bulunmuş, yeni bir teknik. Şimdi de MIT’de daha önce birlikte çalıştığım Bilge Yıldız hocayla bu tekniği kullanarak projeyi devam ettirmeyi planlıyorum’’ bilgisini veriyor.
Hali hazırda kullanılan pillerde sıvı elektrolit bulunduğunu belirten Vardar, ‘’Pillerde sıvı kullanılması aynı zamanda riskler barındırıyor. Örneğin sıvı, ısınan bir ortamda çok çabuk alev alıp yanabiliyor. Biz sıvı elektrolitler yerine katı elektrolitler koymaya çalışıyoruz. Katı elektrolit sıvı elektrolit gibi yanmıyor, katı halini muhafaza edebiliyor’’ diyor.
Elektrikli arabalarda kullanılan pillerin özellikle yaz mevsiminde aşırı ısınmadan etkilenebildiğini veya herhangi bir çarpışma anında yangın riski barındırdığını belirten Vardar, bu riskleri minimize etmek üzere pillerde katı elektrolit kullanımı üzerine çalıştıklarını aktarıyor.
Gülin Vardar, pil teknolojisinde tüketicinin temel beklentisinin pilin çok enerji depolaması ve bu enerjinin hemen tükenmemesi olduğunu; ayrıca pilin çabuk şarj olması ve pilin güvenli olmasının da önemli olduğunu belirtiyor.
Bu gereklilikleri sağlayabilen pillerin katı elektrolit piller olduğunu ifade eden Vardar, ‘’Ancak katı pillerdeki mevcut soruların başında çabuk şarj olmama sorunu geliyor. Örnek vermek gerekirse; sıvı elektrolit kullanan bir pil 1 saatte şarj olurken katı elektrolit kullanılan pil 10 saati bulabiliyor. Özellikle elektrikli arabalarda tüketiciler bu kadar uzun şarj süresini tercih etmiyor. Zira pil, elektrikli araç için maliyetin en büyük kısmı. Araba üreticileri bu nedenle kendi pillerini kendileri üretmek istiyorlar. Dünyada bugün en büyük pil üreticileri Japonya ve Çin. Örneğin, Çin 2020’de elektrikli araba satışlarının toplam araba satışlarının minimum %12 olmasını şart koştu. Pil üreticisi olmayan ülkelerin büyük kısmı ise elektrikli araçlara geçiş sürecini hibrid araçlarla (hem elektrikli hem de benzinli çalışan araçlarla) gündemlerine alıyor’’ diyerek sözlerini tamamlıyor.
Kaynak: Hürriyet

Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ (BEDAŞ) ve Aselsan mühendisleri tarafından geliştirilen ve elektrik dağıtım şebekesinde arıza olmadan sorunu tespit eden yüzde 100 yerli cihaz DEPAR, 5 prototip olarak kullanmaya başlandı.
Dördü Beylikdüzü’ndeki trafo merkezlerine yerleştirilen ve biri de BEDAŞ’ın Ar-Ge merkezinde kullanılan DEPAR, mahallelere elektrik sağlayan trafoları sürekli izleyerek arıza veya kesinti gerçekleşmeden önce sistemin alarma geçmesini sağlıyor.
Çalışmalarına 2017’de başlanan ve yüzde 100 yerli bir cihaz olarak geliştirilen DEPAR, Türkiye’de bir ilk olma özeliğine sahip.
DEPAR, toplam üç bin 507 elektriksel parametreyi değerlendirerek alçak gerilim şebekelerindeki enerji, sıcaklık ve güç kalite ölçümlerini yapıyor. Elde edilen veriler cihaz üzerinden uzaktan izleme ve kontrol merkezine aktarılıyor.
Cihazdan gelen verileri analiz eden izleme ve kontrol merkezi ise kesinti ve arıza ihtimaline karşı sorun yaşanmadan müdahale için ekipleri trafo merkezine yönlendiriyor. İlk sonuçları başarılı olan uygulamada, hedef ilk etapta 100 adet DEPAR üreterek trafo merkezlerine yerleştirmek.

Toroslar EDAŞ, sert kış koşullarından kaynaklı olumsuzlukların önüne geçmek için elektrik dağıtım hizmeti sağladığı 6 ilde seferberlik ilan etti.
Toroslar EDAŞ’tan konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, bölgelerde enerji sürekliliğini sağlamak ve müşterilerine kesintisiz hizmet verme hedefi ile sorumluluk bölgesinde olan 6 ilde yoğun çaba gösteren Toroslar EDAŞ, yoğun kar yağışı nedeniyle arıza tespiti ve bakım onarım çalışmalarında zorluk yaşanan bölgelerdeki önlemlerini artırdı.
Filosuna ilave platformlu araçlar, iki adet drone ve kar aracı ekleyerek kış şartlarına kendini hazırlayan Toroslar EDAŞ ekipleri, kırsalda bulunan havai hatlarda direk değişimleri, trafo ve uzun hatlara kök bina ilavesi, abonelerin şebekeye bağlantı noktalarının yenilenmesi, iletken ve izolatör yenilenmesi gibi birçok saha bakımını hayata geçirdi.
Saha ekipleri zorlu kış şartları ile mücadele ederken 24 saat aralıksız görevde kalarak, arıza ve kesintilerin giderilmesi için çalışmalarını yürütüyor.
Açıklamada ayrıca, Toroslar EDAŞ’ın geçen yıl bölgesinde 714 milyon liralık yatırım gerçekleştirdiği ve bu yatırımın 56 milyon lirasının yalnızca olumsuz hava koşullarından kaynaklanan doğal afetlere karşı hazırlanmak amacıyla şebeke iyileştirme için kullanıldığı belirtildi.

Enel, 2019-2021 Stratejik Planı kapsamında, şirketlerin yenilenebilir enerji, akıllı şebeke ve sayaç, sürdürülebilir hareketlilik, akıllı aydınlatma ve enerji verimliliği alanlarındaki projeleri için bir milyar euroluk yeşil tahvil gerçekleştireceğini açıkladı.
Toplamda 2019-2021 döneminde 13,6 milyar euroluk yatırımın öngörüldüğü plana göre, Enel’in yeşil tahvili Avrupa ülkelerini kapsayacak.
Yeşil tahvil, İrlanda Borsası, Luksemburg Borsası ve çok yönlü ticaret platformu olan ExtraMOT PRO’ya kote edilecek.
Şimdiye kadar, yeşil tahvil için yapılan başvurular 4,2 milyar euroyu geçti.
Diğer yandan, yeşil tahvilin Enel’in 2017 Paris İklim Finansmanı Günü ve Birleşmiş Milletlerin 17 Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri’ne ulaşmasında katkı sağlaması amaçlanıyor.
Söz konusu hedefler kapsamında, 2015-2030 arasında 2,5 milyon kişinin kaliteli eğitimden, 10 milyon kişinin temiz enerjiye erişiminin ve 8 milyon kişi için de istihdam ve sürdürülebilir büyüme kapsamında faydalandırılması planlanıyor.
Ayrıca, Enel, 2021’e kadar 46,9 milyon akıllı sayaç kurmayı planlarken, 2019-2021 arasında dijitalizasyon sermaye harcamaları için 5,4 milyar euro yatırım yapacak ve 455 bin şarj noktası kuracak.
Kaynak: Smart Energy

Dünya Bankası, 2021-2025 yılları arasını kapsayacak İklim Değişikliği Uyum ve Direnç Eylem Planı’na göre, 50 milyar dolarlık yeni finansman paketi açıkladı.
Paket kapsamında, en az 30 ülkedeki 250 milyon insanın iklim risklerine karşı daha iyi hazırlanabilmesi için yüksek kaliteli tahmin ve erken uyarı ile iklim bilgi hizmetleri sunacak sistemlerin geliştirilmesi sağlanacak.
100 nehir havzasını iklim-bilgili yönetim planları ile desteklemek ve/veya nehir havzası yönetimleri ile yönetişimi geliştirecek ve daha fazla İklime duyarlı sosyal koruma sistemlerinin oluşturulacak.
En az 20 ülkede geliştirilecek ek finansal koruma araçlarıyla iklim ve afet şoklarına erken müdahale edebilmek ve en az 20 ülkede daha hızlı iyileşme çabalarını sürdürmeyi desteklenecek.
Böylece, neredeyse her yıl iklim değişikliğiyle mücadele için 10 milyar dolarlık finansman sağlanmış olacak.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Dünya Bankası CEO’su Kristalina Georgieva, “Finansmanı, özellikle de en fazla ihtiyacı olan ve iklim değişikliğinden en fazla etkilenen insanların daha iyi bir gelecek inşa edebilmesi için kullanacağız” diye konuştu.
Kaynak: World Bank

Birleşik Krallık’ta 1,3 milyon üyesi olan bağımsız tüketici topluluğu “Which?”, Birleşik Krallık ve Kuzey İrlanda’da 8 bin müşteriye enerji şirketleriyle ilgili deneyimlerini sordu ve sadece Octopus Enerji, topluluğun ödülünü almayı başardı.
Anket, 30 enerji tedarikçisi şirketi kapsarken, bunların içinde British Gas, EDF Enerji, Eon, SSE, Scottish Power ve Npower şirketleri de yer aldı.
Müşterilere, hem online hem de telefonda enerji tedarikçisi şirketlerini değerlendirmeleri istendi. Müşteriler, değerlendirmelerini şikayetleriyle nasıl ilgilenildiği, faturalarda şeffaflık, şirketin kendilerine yardımcı olup olmadığı ve enerji tasarrufu gibi 7 konuyu baz alarak gerçekleştirdi.
Yaklaşık 8 bin müşterinin değerlendirmeleri sonucunda, Octopus Enerji yüzde 80 memnuniyet oranıyla Which? Topluluğunun “Tavsiye Edilen Enerji Tedarikçisi” ödülünü alan tek şirket oldu.
Diğer yandan, büyük enerji şirketlerinden Engie yüzde yüzde 70 ile 12. sırada yer alırken, EDF yüzde 57 memnuniyet oranıyla 23, British Gas ise yüzde 56 memnuniyet oranıyla 26. sırada yer aldı. Listede, en düşük memnuniyet oranını yüzde 44 ile Solarplicity aldı.
Kaynak: Which

Alman enerji grubu RWE AG, yenilenebilir enerjiye her yıl yaklaşık 1,5 milyar euro yatırım yapmayı planlıyor.
Alman enerji şirketi RWE geçen yıl E.ON ile yaptığı hisse alış satış işlemi sonrası Avrupa’nın ikinci en büyük yenilenebilir enerji şirketi olma unvanına uygun olarak yatırım planını açıkladı. Şirket yaptığı açıklamada, yenilenebilir enerjiye her yıl yaklaşık 1,5 milyar euro yatırım yapmayı planladığını açıkladı. RWE’nin 8.6 GW'lık kapasite portföyünün, sektördeki lider konumunu genişletmesi için temel oluşturacağı kaydediliyor.
RWE, 2018 yılı Mart ayında yenilenebilir enerji, enerji dağıtımı ve perakende satışı alanlarında faaliyet gösteren ve 2016 yılında Almanya'da halka arzı gerçekleştirilen iştiraki Innogy'deki yüzde 76,8 hissesini E.ON'a satmıştı. Bununla birlikte RWE Innogy’nin yenilenebilir işlerini sürdürürken onu E.ON’un yeşil varlıklarıyla birleştirdi. Yeni RWE yenilenebilir enerji kolu, kara ve deniz rüzgarı, güneş enerjisi ve enerji depolaması alanlarına odaklanacak.
Kaynak: Enerji Günlüğü
Blok Zincirini Anlama: Röportajlar Seçkisi
Enerji sektöründe blok zinciri teknolojisinin kullanımı, temel bir strateji ve endüstrinin modernleşmesi için yeni bir odak noktası olarak karşımıza çıkıyor. Blok zinciri, yüksek değerli verinin yönetimi ve işlem görmesi için dağıtık hesap defteri (DLT) olarak bir platform oluşturuyor.
Blok zinciri, diğer DLT’lerin aksine, aracı bulundurmuyor ve böylece mevcut iş süreçlerini kolaylaştırırken, maliyetleri de düşürüyor.
Toplamda 39 röportajın yer aldığı bu seçki, farklı şirketler ve katılımcıların blok zincirini kullanarak neleri amaçladığını, ne tür gelişimler gösterdiğini sunmayı amaçlıyor.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.