
Yaklaşık 50 yıldır zirvedeki yerini koruyan fosil yakıtların tahtını yenilenebilir enerjiye bırakacağını dile getiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e göre, “İklim değişikliğiyle ilgili endişelerin artmasıyla, yenilebilir enerjiye yapılan yatırımların önümüzdeki beş yıl içerisinde iki kat artması bekleniyor.”
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), 21 Nisan tarihinde, “Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerjinin Bugünü ve Yarını” başlıklı çevrimiçi toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda, yenilenebilir enerjinin, böyle bir dönemde büyüyen nadir sektörlerden biri olduğunu ifade eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Yenilenebilir enerji sektörü Kovid-19 krizini alt etti desek çok da yanlış bir değerlendirme yapmış olmayız. Günümüze hakim olan bir jargonla ifade edersek, sektör, krizin yarattığı olumsuzluklara karşı bir nevi antikor geliştirdi.” dedi.
Gelecek 5-10 yıl içinde yenilenebilir enerjiden sağlanan elektriğin kömürü geçmesinin beklendiğini söyleyen Dönmez, şunları dile getirdi: “Yani yaklaşık 50 yıldır zirvedeki yerini koruyan fosil yakıtlar tahtını yenilenebilir enerjiye bırakacak. İklim değişikliğiyle ilgili endişelerin artmasıyla, yenilebilir enerjiye yapılan yatırımların önümüzdeki beş yıl içerisinde iki kat artması bekleniyor. Böylesine hızlı bir değişimin bizler de tam ortasındayız.”
Dönmez, “Türkiye’nin yenilenebilir enerji hikayesi bugün gençlik dönemini yaşıyor diyebiliriz. Her geçen gün daha dinamik, daha hareketli, daha fazla paydaşın yer aldığı bir sektör haline geliyor. Bugün Türkiye’nin toplam kurulu gücü 97 bin MW seviyesini geçti. Son 20 yılda kurulu güçte yaşanan üç katlık artışta özel sektör yatırımlarının payı büyük. Bugün kamunun elektrik üretimindeki payı yıllık ortalama yüzde 15-20 civarında.” dedi.
Türkiye’de bugün kurulu gücün yüzde 52,3’lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor. 2011 yılında yüzde 25,4 olan yenilenebilir kaynakların elektrik üretimimizdeki payı, 2019’da yüzde 43,9, 2020’de ise yüzde 42,4 oldu. Bu yılın ilk çeyreğinde devreye alınan kurulu gücün yüzde 98’inin yenilenebilir kaynaklardan oluştuğu bilgisini veren Dönmez, “Geçen yıl yenilenebilir kurulu gücünde dünyada 12’nci, Avrupa’da 5’inci sıraya yükseldik. 2002-2020 döneminde yenilenebilir enerji kurulu gücünü en çok artıran dünyada 9’uncu, Avrupa’da 4’üncü ülke olduk.” dedi.
Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında her yıl en az 1000 MW rüzgar ve 1000 MW güneş YEKA yarışması yapılması hedefleniyor. 26 Nisan Pazartesi itibariyle güneş enerjisinde ilk mini YEKA yarışmalarının gerçekleştirileceği bilgisini veren Dönmez,
“Bu yarışmaları daha önce 1000 MW gibi tek parçalı alanlarda gerçekleştiriyorduk. Şimdi 10, 15 ve 20 MW büyüklüğünde 74 yarışma gerçekleştireceğiz.” açıklamasında bulundu.
Dönmez, mini YEKA modeliyle küçük ve orta ölçekli olmak üzere daha fazla yatırımcıyı sürece dahil edeceklerini söyledi. Yenilenebilir enerjideki yasal düzenlemeler ve teşvik mekanizmalarının yatırımların önünü açtığını dile getiren Dönmez, “İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında Avrupa Birliği’nin karbon vergisi ve ülkelerin sıfır emisyon hedefleri gibi teşvik edici unsurlar da önümüzdeki dönemde karbonsuz üretim kaynaklarının hakimiyetini daha da pekiştirecek.” dedi.
Daha fazla yenilenebilir enerji kaynağının devreye alınması gerektiğini belirten Dönmez,
“Türkiye’nin elektrik talep artışı yüzde 5 olsa, bu yıllık kabaca 15 milyar kWh talep artışı olacak demektir. Bu da 7 bin 500 MW güneş santralinin üretimine eşit. Rüzgar olarak ise 4 bin 500 MW diyebiliriz. Ya da başka bir senaryoda talebimiz yüzde 3 artsa, bizim her yıl 4 bin 500 MW’a yakın güneş santrali yapmamız lazım ki bu talebi karşılayabilelim.
Sanayicilerimizin kendi ihtiyacı kadar çatı güneş tesisi yapmasının önünü açtık.
Maliyetleri yarı yarıya düşürme imkanı sağladık. Elektronun devleti-özeli olmaz. Ucuz neyse sanayicimizin de kendi elektriğini üreterek maliyetini yarı yarıya düşürmesini bekliyoruz. İleride, sanayi tesislerine özel olarak çatı tipi düzenlemelerini esnetebiliriz. Fakat bunlar da yetmez. Mevcut düzenlemeler kapsamındaki yenilenebilir artışının sınırlarına gelmiş olabiliriz. Artık yapısal bir değişim planı yapmamız kaçınılmaz olacak.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Temiz Enerji

Üretim lisansı sahibi tüzel kişiler, sahip oldukları üretim tesislerinin işletmedeki toplam kurulu gücünü aşmayacak şekilde elektrik enerjisi ihracatı faaliyetini yürütebilecek.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) Elektrik Piyasası İthalat ve İhracat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği, 24 Nisan 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Buna göre, sistem işletmecisi, bir enterkonneksiyon hattının işletmeye alınması, bir enterkonneksiyon hattındaki kapasite kullanımının belirli bir nedenle son bulması ve işletmedeki bir enterkonneksiyon hattında herhangi bir nedenle oluşacak kapasite artışı hallerinde ortaya çıkacak kapasitelere ilişkin bilgileri gerekli izin ve onayları alarak ilan edecek.
Üretim lisansı sahibi tüzel kişiler, sahip oldukları üretim tesislerinin işletmedeki toplam kurulu gücünü aşmayacak şekilde elektrik enerjisi ihracatı faaliyetini yürütebilecek. Yönetmelikte ayrıca, "kapasite tahsisine ilişkin usul ve esaslar", "kapasite tahsislerine ilişkin ihalelere katılabilecekler" konularında da değişikliklere yer verildi.
Kaynak: Habertürk

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Avrupa Komisyonu'nun kıtaya ithal edilen ürünlerin karbon ayak izini izlemek amacıyla bu yılın ortalarında yürürlüğe koymayı planladığı karbon vergisi uygulamasının Türkiye'yi de etkileyebileceğini duyurdu.
EBRD'den yapılan açıklamaya göre AB, "Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması" ile karbon fiyatlandırma sistemine sahip olmayan ülkelerden gerçekleştirilen yüksek karbon ayak izine sahip malların ithalatını izlemeyi ve azaltmayı amaçlıyor.
Buna göre, Avrupa Birliği'ne ithal edilen ürünler için uygulanacak vergi miktarı belirlenen karbon emisyon oranına göre düzenlenecek. Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu'nun kıtaya ithal edilen ürünlerin karbon ayak izini izlemek amacıyla bu yılın ortalarında yürürlüğe koymayı planladığı karbon vergisi uygulaması Türkiye'yi de etkileyebilecek.
AB'nin 6’ncı en büyük ticaret ortağı olan Türkiye, karbon düzenlemesinin potansiyel etkilerini değerlendirmeye başladı. Uygulamanın ülkede en çok demir, çelik ve çimento sektörü ile cam, seramik ve plastik endüstrilerini etkilemesi bekleniyor.
EBRD, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yapacağı etki değerlendirme çalışmasıyla, Türk ihracatçılarının uygulama esnasında karşılaşabilecekleri maddi kayıpları ve geçiş dönemi risklerini de azaltmayı hedefliyor. Söz konusu çalışmanın sonuçlarının bu yılın ortalarında açıklanması bekleniyor. Banka, Türkiye'de karbon finansmanına uygun yenilenebilir enerji projelerine teknik destek sağlıyor. Bu yıl itibarıyla, Türkiye'de pek çok karbon projesi bu program çerçevesinde değerlendirilerek desteklerden faydalandı.
Kaynak: Bloomberght

Enerji kaynaklı karbondioksit emisyonlarının yüzde 39'unun sebebi olan binalarda işletme emisyonlarının azaltılmasında "sıfır enerji bina" sistemleri çözüm olacak.
AA muhabirinin Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Sanal Forumu Türkiye Bölümü'nden (ZeroBuild Türkiye) edindiği bilgilere göre, "sıfır enerji bina" kavramı, ısıtma, soğutma, aydınlatma ve diğer tüketimleri için çok düşük miktarda enerji ihtiyacı bulunan ve bunu da tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından temin eden yapı olarak tanımlanıyor.
Yenilenebilir enerjinin ekonomik ve potansiyelinin diğer kaynaklara oranla daha yüksek olması, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik önem taşıması, son yıllarda önemi artan sıfır enerji bina sistemlerini ön plana çıkıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, enerji, ulaşım ve endüstriyel faaliyetlerin oluşturduğu 2021'deki karbondioksit emisyonlarına ilişkin son tahminler insanlık için bir uyarı niteliği taşırken, bu yıl emisyonların tarihteki en büyük ikinci artışı kaydetmesi bekleniyor. Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ve Avrupa Parlamentosunun yeni karbon emisyon hedeflerini 21 Nisan 2021'de güncellemesiyle, söz konusu ülkeler 2050 yılına kadar bunu nötr düzeyine çekme konusunda geçici bir anlaşmaya vardı.
Anlaşma, AB'nin sera gazı emisyonlarının 1990 düzeyine göre 2030 yılına kadar yüzde 55 azaltılmasını öngörüyor. Daha önceki hedef ise yüzde 30 düzeyindeydi. Türkiye'nin de dünyaca kabul edilen standartlara ulaşmak üzere maliyet etkin inşaat tekniklerini ve malzemeleri hızla toplumun kullanımına sunması bekleniyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de enerjinin büyük kısmı binalar tarafından kullanılıyor.
Enerji, ulaşım ve endüstriyel kaynaklı emisyonların azaltılması için dünyanın dört bir yanında hükümetlerden düzenleme ve teşvikler geliştirmeleri istenirken, Türkiye 2012-2030'da 1 milyar 920 milyon ton sera gazı emisyonunun engellenmesini hedefliyor. Enerji kaynaklı karbondioksit emisyonlarının yüzde 39'unun sebebi olan binalarda işletme emisyonlarının azaltılmasında sıfır enerji bina sistemleri etkili bir çözüm olarak öne çıkıyor.
Pasif ev tasarımcısı ve danışmanı, ZeroBuild Türkiye Genel Sekreteri Yasemin Somuncu, AA muhabirine, sıfır enerji bina sistemlerinin, düşük enerji ve gerekli enerji ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan elde edebilmek için enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji üretimi gibi kavramları bir araya getirdiğini söyledi. Somuncu, bu yapılara ulaşmanın tüm dünyada ivme kazanan, iddialı ancak giderek daha ulaşılabilir bir hedef olduğunu belirterek, "Son yıllarda sağladıkları maliyet ve rekabet avantajı ve kanuni zorlamalar sebebiyle sıfır enerji binalara yoğun ilgi bulunuyor.
Bununla birlikte sıfır enerji bina kavramı birçok yerel yönetimin kısa ve orta vade hedeflerinde yer almaya başladı. Bu yapılarda enerji verimliliği yüksektir. Bina ihtiyaç duyduğu enerjiyi tesis içi veya tesis dışı yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayabilir." değerlendirmesinde bulundu. Bina tasarımlarında sıfır enerji binalara yönelmenin uzun vadeli birçok avantajı olduğunu ifade eden Somuncu, "Daha düşük çevresel etkiler, daha düşük işletme ve bakım maliyetleri, elektrik kesintilerine ve doğal afetlere karşı daha esnek sistemler ve gelişmiş enerji güvenliği de dahil olmak üzere bu binalar bir çok avantaj sağlıyor.
Yalıtım, hava sızdırmazlık veya mekanik sistemler açısından enerji verimli bir bina tasarlama ve inşa etme yetkin bir planlama gerektiriyor." diye konuştu. Somuncu, "pasif ev" standartlarıyla inşa edilenlerin, sıfır enerji binalar arasında enerjiyi en az tüketen yapılar olduğunu söyledi. Pasif ev yapılarının Türkiye’de de hızla yayılmasını ümit ettiğini belirten Somuncu, şunları kaydetti:
“Binaların yaşam döngüsü boyunca tasarruf edilen enerji maliyetleri arasında en uygun dengeyi sağlama kapasitesi bulunan ve ülke politikalarından bağımsız bir prototip olan pasif ev standartlarıyla inşa edilen binalarda yüksek kaliteli ve ısıl geçirgenliği asgaride bina komponentleri için Türkiye’de malzeme pazarı olgunlaşıyor. Ayrıca ısı geri kazanımlı havalandırma sistemleri, bina içinde temiz hava sağlayarak aşırı ısı ve nemin içeri girmesini engelleyen sistemler. Gelen hava ihtiyaç halinde daha da soğutulabilir veya nemi alınabilir. Bu da Akdeniz ikliminin özelliklerini taşıyan Türkiye için çok önemli bir nitelik. Genel enerji tüketimimizi azaltmak, enerji fiyat artışlarının etkisini sınırlayıp sosyal, ekonomik ve çevresel refahı korurken, mevcut kaynakları sürdürülebilir ve uygun maliyetli kullanmamızı sağlayacak.”
Kaynak: Anadolu Ajansı

Enerjisa Dağıtım Şirketleri Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş. (Başkent EDAŞ), İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş. (Ayedaş) ve Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. (Toroslar EDAŞ) 'Hasta Var' sistemi ile hizmet bölgelerinde yaşamlarını cihaza bağlı olarak sürdüren 2 bin 473 hastanın kesintisiz elektrikten yararlanmasını sağlıyor.
Enerjisa'dan yapılan açıklamaya göre, çeşitli nedenlerle yaşamsal faaliyetlerini elektrikli cihazlarla sürdüren hastaların bulunduğu bölgedeki planlı kesintilerde, anında merkezi uyaran Hasta Var sistemi ile ilgili bölgenin enerjisiz kalması engelleniyor.
Hasta ve şirketin, Merkezi Uzaktan Kontrol ve Veri İzleme (SCADA) sistemi üzerinden entegre edildiği Hasta Var sisteminde, kayıtlı vatandaşların bulunduğu bölgede arıza kaynaklı bir kesinti olması durumunda bölgeye acilen mobil jeneratörler sevk edilerek hastaların hayata tutunması için gayret gösteriliyor.
Cihaza bağlı hastaların enerjisiz kalmaması için Türkiye'de ilk kez devreye alınan bu sistem kapsamında Başkent EDAŞ bölgesinde 1142, Toroslar EDAŞ bölgesinde 863 ve Ayedaş bölgesinde 468 kayıtlı vatandaşa enerji sağlanıyor. Geçen yıl sonu itibarıyla 1632 olan cihaza bağlı yaşayan ve sistemden yararlanan sayısı Mart 2021 sonu itibarıyla toplam 2 bin 473'e ulaşmış durumda.
Sistemden yararlanmak için önce Sağlık Bakanlığı'na elektriğe bağlı cihaz kullanan hasta olduğunu belirten belge almak için başvuru yapılıyor. Bakanlıktan alınan onaylı formlar, nüfus bilgileri, ikametgah adresi ve ikametgaha ait tesisat numarası bölgedeki Enerjisa dağıtım şirketi müşteri hizmetleri müdürlüğüne veriliyor.
Sisteme kayıtlı hastaların bağlı bulunduğu bölgede elektriklerin kesilmesi durumunda, SCADA kontrol merkezinde canlı olarak kesinti bilgisi durumu alarm şeklinde gösteriliyor. Alarm gelen bölgedeki elektrik kesintilerine öncelik verilerek hastalar için acil enerji sağlanıyor. Söz konusu sistem, Ankara, Bartın, Çankırı, Karabük, Kastamonu, Kırıkkale ve Zonguldak'ta faaliyet gösteren Başkent EDAŞ'ta 2014 yılında, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Mersin, Kilis ve Hatay'da faaliyet gösteren Toroslar EDAŞ ve Ayedaş'ta ise 2017 yılında devreye alındı.

2020’de elektrik tüketimi Antalya’da yüzde 13,7, Burdur’da 2,9 ve Isparta’da 3 düştü.
AEDAŞ’ın Yılın Enleri-2020 Raporu’na göre tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde elektrik tüketimi Antalya’da yüzde 13,7, Burdur’da yüzde 2,9 ve Isparta’da yüzde 3 oranında geriledi. Bu düşüşte başta turizm tesisleri olmak üzere ticarethane abonelerinin, alınan tedbirler kapsamında uzun süre kapalı kalması etkili oldu. 2020 yılında üç ilde ticarethane abonelerinin elektrik tüketimindeki düşüş ortalama yüzde 30’u buldu.
2020 yılında hizmet bölgelerindeki meskenlerin elektrik tüketiminin yüzde 7,5, tarımsal abonelerin yüzde 14, sanayinin ise yüzde 14 arttığına dikkat çeken AEDAŞ Genel Müdürü Bahadır Müdüroğlu, “Bu zorlu süreçte abonelerimiz ve çalışanlarımızın sağlığı için tüm tedbirleri hızla alarak uygulamaya koyduk” dedi. Yatırımlarına da ara vermeden devam eden şirket, 2020 yılında bölgeye 370 milyon TL’lik yatırım yaptı.
Antalya, Burdur ve Isparta’da elektrik dağıtım hizmeti veren Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. (AEDAŞ), merakla beklenen “Yılın Enleri” Raporu’nun 2020 verilerini açıkladı. Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi nedeniyle bölgedeki elektrik tüketimi yaklaşık ortalama yüzde 11 gerilerken bu düşüşte başta turizm tesisleri olmak üzere pek çok ticarethanenin yıl içerisinde uzun süre kapalı kalması etkili oldu. Düşüş Antalya’da yüzde 13,7, Isparta’da yüzde 2,9 ve Burdur’da yüzde 3 olarak gerçekleşti. 2019 yılında 3 ilin toplam tüketimi 9 milyar 963 milyon kWh iken 2020 yılında bu rakam 8 milyar 875 kWh’a indi.
Yılın Enleri-2020 Raporu’nu değerlendiren AEDAŞ Genel Müdürü Bahadır Müdüroğlu, şunları dile getirdi: “2020 yılı dünya için çok farklı bir dönem oldu. Hemen herkesin hayatını bir şekilde etkileyen Kovid-19 pandemisinin Mart 2020’den itibaren Türkiye’de görülmesinin ardından hızla harekete geçerek çalışma arkadaşlarımızın ve abonelerimizin sağlığını korumak için tüm tedbirleri aldık. Bu dönemde evden çalışma, uzaktan eğitim gibi tedbirlerin yanı sıra sokağa çıkma kısıtlamaları özellikle mesken abonelerimizin elektrik tüketim rakamlarına yansıdı. Bölgemizdeki mesken abonelerinin elektrik tüketimi 2019 yılında 3 milyar kWh düzeyinde iken 2020 yılında bu rakam yüzde 7,5’lik artışla 3 milyar 248 milyon kWh’a çıktı. Aynı dönemde tarımsal sulama abonelerimizin elektrik tüketimi yüzde 14, sanayi abonelerimizin tüketimi de yine yüzde 14 oranında arttı. Ayrıca ticarethanelerin, turizm tesislerinin kısıtlamalar nedeniyle uzun süre çalışmaması bu abone grubunun tüketiminde ciddi bir düşüş getirdi. 2019 yılında toplam tüketimleri 5 milyar kWh olan ticaret abonelerinde bu rakam yüzde 30 düşüşle 3 milyar 532 milyon kWh’a geriledi. Bu da genel tüketim rakamlarını aşağıya çekti. AEDAŞ olarak bu süreçte de abonelerimize en iyi hizmeti vermek için gece gündüz çalıştık.”
AEDAŞ’ın her yıl düzenli olarak açıkladığı Yılın Enleri Raporu’nda, Antalya, Burdur ve Isparta’nın ilçelerindeki tüketim rakamlarına da yer verildi. Buna göre Antalya’nın en kalabalık ilçelerinden olan ve en yüksek elektrik tüketiminin görüldüğü Muratpaşa’da elektrik tüketimi 2019 yılına göre yüzde 5,6 gerileyerek 1 milyar 408 bin kWh’tan 1 milyar 329 bin kWh’a indi. En düşük tüketimin olduğu ilçe ise 2020 yılında da değişmedi. Isparta Yenişarbademli’de 2019 yılında 2 milyon 167 bin kWh olan tüketim, 2020’de yüzde 1,6 gibi küçük bir artışla 2 milyon 203 bin kWh’a ulaştı.
2019 yılına göre 2020 yılında elektrik tüketiminin en fazla düştüğü ilçeler ise yüzde 37,3 ile Kemer, yüzde 35,2 ile Manavgat ve yüzde 24,4 ile Serik oldu. Pandemi nedeniyle turizm sektöründe yaşanan kayıplar ve otellerin uzun süre kapalı kalması bu ilçelerin elektrik tüketimini ciddi oranlarda aşağıya çekti. Raporda ilçelerin yanı sıra “tüketimin dip ve zirve yaptığı günler” de paylaşıldı. Buna göre 2019 yılında yılın en düşük tüketimi 17 Kasım Pazar (18.778 MWh) günü yaşanırken en yüksek tüketim 27 Ağustos Salı (42.640 MWh) günü gerçekleşti. 2020 yılında en düşük tüketim 24 Mayıs Pazar günü gerçekleşirken bölgedeki en yüksek tüketim ise 7 Ağustos Cuma (36.895 MWh) günü oldu.
Yılın Enleri Raporu’nda AEDAŞ’ın özelleştirme sonrasında bölgeye yaptığı yatırımlar ve sonuçları da paylaşıldı. Buna göre pandemi sürecinde de kesintisiz enerji için yatırımlarına ara vermeden devam eden şirket, bölgeye 370 milyon TL’lik yatırım yaptı. Özelleştirmenin tamamlandığı 2013 yılından 2020 yılı sonuna kadar yapılan yatırımların toplamı ise 1 milyar 690 milyon TL’yi buldu.
AEDAŞ’ın bu çalışmaları, arıza kesinti ve sürelerinde büyük oranda iyileşmeleri de beraberinde getirdi. 2013 yılında 96 bin olan toplam arıza sayısı yüzde 76’lık bir iyileşme ile 2020 yılı sonunda 22 bin 718’e indi. Aynı dönemde arıza sürelerinde ise yüzde 72’lik bir iyileşme sağlandı. 2019 ile 2020 yılı rakamları kıyaslandığında ise arıza sayısında yüzde 21, arıza süresinde ise yüzde 27’lik bir iyileşme yakalandı. Bu arada 2013 yılında toplam 1 milyon 803 bin abonesi olan AEDAŞ’ın abone sayısı da yüzde 25,6 artarak 2020 yılı sonunda 2 milyon 261 bine ulaştı.

Küresel enerji endüstrisinin görünümünün talep ve fiyat artışı nedeniyle durağandan pozitife çevrildiği, emtia fiyatlarındaki artışın gelecek 12-18 aylık dönemde endüstriyi desteklemesinin beklendiği tahmininde bulundu.
Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, küresel enerji endüstrisinin görünümünün talep artışı ve fiyat artışı nedeniyle durağandan pozitife çevrildiği, emtia fiyatlarındaki artışın gelecek 12-18 aylık dönemde endüstriyi desteklemesinin beklendiği belirtildi. Açıklamada, Moody’s’in, orta vadede petrol varil fiyatının 45-65 dolar aralığında olacağını tahmin ettiği belirtildi.
Moody’s açıklamasında değerlendirmelerine yer verilen Moody’s Kıdemli Başkan Yardımcısı Elena Nadtotchi, “Kovid-19 salgını kontrol altına alındıkça tüketim talebindeki, ticaretteki ve imalat aktivitesindeki artış küresel ekonomik büyümeyi yönlendiriyor. Bu da 2021 yılının sonlarına ve 2022 yılının başlarına doğru olan petrol ve doğalgaz talebini hızlandırıyor.” değerlendirmesinde bulundu. Açıklamada, olumlu piyasa koşullarının, önümüzdeki dönemde şirketlerin arama ve üretim faaliyetlerini ve şirket gelirlerini olumlu yönde etkilemesinin beklendiğini belirtildi.
Kaynak: Investment Executive

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın 26 Mart’ta 40 ülke liderine ve Avrupa Birliği’ne (AB) gönderdiği davet üzerine ABD’nin ev sahipliğinde düzenlenen İklim Zirvesi 22 Nisan tarihinde başladı.
Zirvede Biden Paris Anlaşması kapsamındaki yeni iklim hedefini açıkladı. Açıklanan hedef, ABD sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2005 seviyelerine göre yüzde 52’ye kadar azaltmayı taahhüt ediyor. Biden ayrıca, elektrik sektörünü 2035 yılına kadar yüzde 100 karbondan arındıracağını da açıkladı.
Biden, “ABD, 2030’a kadar sera gazı salınımını yarı yarıya düşürmeyi planlıyor. Millet olarak bu hedefe doğru ilerliyoruz. Sadece daha müreffeh yaşamak için değil, daha sağlıklı, adil ve temiz bir gezegen için de ekonomik adımlar atarsak, bunu gerçekleştirebiliriz.” dedi.
ABD’nin sera gazı azaltım hedefi hala Avrupa’nın ve Birleşik Krallık’ın açıkladığı yüzde 78 azaltım hedefinin önemli ölçüde gerisinde. Ancak bu Başkan Obama’nın ABD yerel sera gazı emisyonlarını 2025’e kadar 2005 seviyelerine göre yüzde 26-28 azaltma hedefine göre önemli bir ilerlemeye işaret ediyor. Ancak bazı gruplara göre, ABD’nin en büyük tarihsel yayıcı rolünü telafi etmek ve küresel ısınmayı en tehlikeli seviyelerin altında tutmaya yardımcı olmak için daha fazlasına ihtiyacı var ve ülkenin fosil yakıtların yurtdışına finansmanını ve ihracatını da durdurması gerekiyor.
ABD’nin 2050’ye kadar sıfır karbon emisyonu seviyesine ulaşmayı da amaçladığını ve tüm ülkelerin temiz enerji adına cesur adımlar atması gerektiğini kaydeden Biden, “Ancak Amerika, dünyadaki karbon emisyonunun sadece yüzde 50’sinden daha azını teşkil ediyor. Hiçbir millet bu sorunu tek başına çözemez. Dünyanın en büyük ekonomilerini temsil eden ülkeler olarak adım atmalıyız.” dedi.
Biden, belirlenen bu hedefle çok sayıda iş imkanının da ortaya çıkacağını kaydetti.
Ekonominin yeniden inşa edilmesini sağlayacak bu süreçte rekabet gücünün artırılması ve çevresel adaletin ilerletilmesinin yanı sıra halkın sağlık ve güvenliğinin iyileştirilmesi de amaçlanıyor.
Biden, yaptığı konuşmada, “Dünyadaki hiçbir ülke bu sorunu yalnız başına çözemez. Hep beraber harekete geçmeliyiz. Küresel ısınmayı sınırlandırmak için en önemli 10 yılın içindeyiz. Başka bir seçeneğimiz yok, bunu yapmalıyız.” dedi.
ABD’nin, 2030 yılına kadar sera gazı salımını 2005’e kıyasla yarı yarıya indirmeyi hedeflediklerini söyleyen Biden’a Almanya Başbakanı Angela Merkel de “Dünyanın ABD’nin katkısına ihtiyacı var.” sözüyle destek verdi.
Liderler İklim Zirvesi’nde, gelecek 10 yıl içinde karbon emisyonunun azaltılması, iklim faaliyetlerinin özellikle de istihdam ayağı üzerinden ekonomik faydaları, dönüşüm teknolojileri ve küresel iklim değişikliği için çalışan devlet dışı aktörlerin tanıtılmasına odaklandı.
Kaynak: NBC News

Alman parlamentosunda, iktidardaki koalisyon partileri 2022 yılı için rüzgar ve fotovoltaik (FV) güneş enerjisi santralleri kurulumlarının artırılması üzerinde anlaştı.
Alınan yeni kararla 2022’de öngörülen FV güneş enerjisi kapasitesi 1,9 GW’tan 6 GW’a çıkarılacak.
Enerji Bakanı Peter Altmaier da geçtiğimiz hafta yaptığı basın açıklamasında, karasal rüzgar enerjisi kapasitesi ihale hacminin 2,9 GW’tan 4 GW’a çıkarılacağını duyurmuştu.
Ayrıca, tüketiciler tarafından elektrik faturalarıyla ödenen yenilenebilir enerji ek ücretini 2023 ve 2024 yıllarında kWh başına 5 sent ile sınırlandırılması kabul edildi.
Altmaier, yenilenebilir enerjiye verilen kısa vadeli desteklerin devam edeceğini ve geri kalan destek planların ise 2021 sonbaharında yapılacak genel seçimlerden sonra kurulacak hükümet tarafından yapılmasının mantıklı bir karar olacağını ifade etti.
Hükümet, 2030’a kadar yenilenebilir enerjilerin büyüme yolunu tanımlayan Yenilenebilir Enerji Yasası’nın (EEG) son halini kabul ettiğinde, bir grup milletvekili 2021’in ilk çeyreğinde daha fazla değişiklik yapılması konusunda ısrar etmişti.
Bu istek, şu anda belirlenen 2030 yılına kadar yüzde 65’lik yenilenebilir enerji hedefinin çok daha fazla olması anlamına geliyor.
Ancak parlamenterler, AB’nin 2030 genel emisyon azaltma hedefini yüzde 55’e yükseltmesi sonrasında 2030 yılı hedefi için henüz yeni bir açıklamada bulunmadı.
Yenilenebilir enerji sektörü ise, kapasite ilavelerindeki kısa vadeli artışı memnuniyetle karşıladı. Ancak sektör, uzun vadede çok daha yüksek hedeflere ihtiyaç olduğunu düşünüyor.
Kaynak: Clean Energy Wire

Son yıllarda maliyetlerdeki düşüş sayesinde hızla büyüyen güneş ve rüzgar enerjisinin mevcut teknolojilerle dünya enerji talebinin 100 katını karşılayabilecek potansiyele sahip olduğu belirtildi.
Londra merkezli düşünce kuruluşu Carbon Tracker'ın "Limit Gökyüzü" başlıklı raporuna göre, son 10 yıldır düşen maliyetlere bağlı olarak güneş enerjisi kapasitesi yıllık ortalama yüzde 39, rüzgar enerjisi kapasitesi ise yüzde 17 büyüme gösteriyor. Bu büyüme oranları panel ve türbin maliyetlerini daha fazla düşürecek verimlilik ve geliştirme çalışmalarını da hızlandırıyor.
Geçen yıl ilk kez temiz enerji şirketlerinin halka arzlarından elde edilen gelir fosil yakıt şirketlerinin gerilini geçerken, finans piyasaları temiz enerjideki fırsatların giderek daha fazla farkına varıyor. Dünya enerji tüketiminin 2019'da 65 bin TWh olduğu ifade edilen rapora göre, sadece güneş enerjisinde mevcut teknolojilerle yıllık 5,8 milyon TWh elektrik üretim potansiyeli bulunuyor. Kara ve deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisinde ise bu rakam yıllık 900 bin TWh olarak hesaplanıyor.
Böylece, güneş ve rüzgar yaklaşık 6,7 milyon TWh elektrik üretim potansiyeliyle dünya enerji talebinin 100 katını karşılayabiliyor. Buna rağmen, güneş enerjisinde şu anda potansiyelin yüzde 0,01'i, rüzgarda ise yüzde 0,16'sı kullanılıyor. Ülkelerin enerji politikaları, bu potansiyelin değerlendirilmesinin önündeki tek zorluk olarak görülüyor.
Rapora göre, yenilenebilir enerjinin ekonomik ve potansiyelinin yüksek olması, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik önem taşıması ve ülkelerin enerji bağımsızlığına katkıda bulunması küresel enerji sektöründe büyük bir değişim sağlıyor. Şu anda dünyada güneş enerjisi potansiyelinin yüzde 60'ı, rüzgar enerjisinin yüzde 15'i fosil yakıtlara göre daha ekonomik maliyetlerle üretilebiliyor. Güneş enerjisi potansiyelinin tamamı, rüzgar enerjisinin ise yarısından fazlası 2030'da fosil yakıtlardan daha ucuz olacak.
Rapora göre, kömür, petrol ve doğal gazın aksine tükenmez kaynaklar olan rüzgar ve güneş enerjisindeki mevcut büyüme hızı 2030'ların ortasında fosil yakıtları büyük ölçüde elektrik üretim sektörünün dışına çıkaracak. Güneş ve rüzgar, 2050'de ise fosil kaynakları devre dışı bırakarak ucuz ve temiz teknolojilerle dünya elektrik talebinin tamamını karşılayabilecek. Ülke potansiyeli bakımından "aşırı yüksek", "yüksek", "yeterli" ve "düşük" olmak üzere 4 kategoride inceleme yapılan rapora göre, enerji talebinin en az 1000 katını güneş ve rüzgardan sağlayabilecek Sahra altı Afrika ülkeleri aşırı yüksek potansiyeliyle ilk sırada yer alıyor. Afrika, güneş ve rüzgarda toplam potansiyelin yüzde 39'u ile yenilenebilir enerjide süper güç olmaya aday kıta olarak öne çıkıyor.
Enerji talebinin en az 100 katını bu kaynaklardan karşılayabilecek Avustralya, Şili ve Fas gibi ülkeler "yüksek" kategorisinde, enerji talebinin 10 ila 100 katını güneş ve rüzgardan üretebilecek Çin, Hindistan ve ABD ülkeleri ise "yeterli" kategorisinde yer alıyor. Türkiye'nin de aralarında olduğu bu ülkeler, iç talebinin tamamını söz konusu kaynaklardan karşılayabilmek açısından en önemli kategori olarak öne çıkıyor.
Son kategoride ise Japonya, Kore ve Avrupa'nın büyük bir kısmını oluşturan ülkeler bulunuyor. Bu ülkeler, yenilenebilir enerji kaynaklarını en verimli şekilde nasıl kullanabileceklerine ilişkin zorlu politik kararlarla yüzleşmek durumunda kalıyor.
Carbon Tracker enerji analisti ve raporun baş yazarı Kingsmill Bond, rapora ilişkin değerlendirmesinde, sanayi devrimi ile kıyaslanabilecek yeni bir çağa girildiğini belirterek, "Enerji ucuz bir kaynak haline gelerek özellikle düşük gelirli ülkelerdeki milyonlarca insan için erişilebilir olacak. Ülkelerin yüksek fiyatlarla ithal ettikleri kömür, petrol ve doğal gaza bağımlılığı azaldıkça, jeopolitika da dönüşecek. Yenilenebilir enerji iklim krizine karşı mücadele edecek ve gezegeni öldürücü kirlilikten kurtaracak." ifadelerini kullandı.
Düşünce kuruluşu Ember-Climate'in başkanı ve raporun yazarı Harry Benham da dünyanın yenilenebilir enerji kaynaklarının tamamını kullanmasına gerek olmadığına dikkati çekerek, "Fosil yakıtların yerini doldurmak için yenilenebilir kaynakların sadece yüzde 1'i yeterli." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: Carbon Tracker
Küresel Enerji Sektörü Değerlendirmesi 2021
Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre, bu yıl emisyonlar tarihteki en büyük artışı yaşarken, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payı da yüzde 30 ile rekor seviyeye ulaşacak.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
IRENEC 2021 11. Uluslararası Yüzde 100 Yenilenebilir Enerji Konferansı
20 - 22 Mayıs 2021
Eurelectic Elektrik Zirvesi 2021
25 - 28 Mayıs 2021
Solarex Uluslararası Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı
10 - 12 Haziran 2021
Enerjim sensin Hızlandırma Programı Demo Day Organizasyonu
Haziran 2021
Solar İstanbul
22 - 25 Eylül 2021
11. Türkiye Enerji Zirvesi & Istrade 2021
10 - 12 Ekim 2021
14. EIF Dünya Enerji Kongresi ve Fuarı
13 - 15 Ekim 2021
European Utility Week (Enlit Europe)
30 Kasım 02 Aralık 2021