SEKTÖRDEN HABERLER
Enerji Bakanı Fatih Dönmez: Devlet Fiyat Artışını Vatandaşa Yansıtmıyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, enerji fiyatlarının dünya çapında artış eğiliminde olduğunu, Türkiye’de devletin vatandaşlarını enerji fiyatları konusunda desteklediğini söyledi. NTV televizyonunda gündeme ilişkin açıklamalar yapan Dönmez, Avrupa ülkelerinde enerji alanında son aylarda gerçekleşen fiyat dalgalanmalarından Türkiye’nin asgari şekilde etkileneceğini ve 2021 yılını sorunsuz kapatacaklarını dile getirdi. Bu yıl petrolün varil fiyatının 80 doların üzerine çıktığını ve Avrupa’da üretimin azaldığını hatırlatan Fatih Dönmez, enerji fiyatlarında dünyanın her yerinde artış olduğunu bildirdi. 

Türkiye’nin son yıllarda attığı bazı adımların arz güvenliği konusunda ülkede önemli mesafe alınmasını sağladığını kaydeden Bakan Dönmez şöyle konuştu:

“Türkiye, doğal gaz boru hatlarıyla önemli bir tedarik partneri haline geldi. Envanterimize eklenen FSRU tesisleri de arz güvenliği açısından destekleyici oldu. Devam eden kontratların fiyatları sayesinde belli bir dengeyi sürdürüyoruz. Halen özel sektörün doğal gaz ithalatı görüşmeleri de devam ediyor. Türkiye bu sene kuraklık dolayısıyla hidroelektrik kapasitende bir kısım azalmalar kaydetti ancak elektrikte fiyatları dengelemek için doğal gaz santrallerimiz daha çok çalışıyor. Sanayide de ciddi kapasite kullanım oranı yakalandı. O nedenle doğalgazda 8 ila 10 milyar metreküp talep artışı olacağını tahmin ediyoruz. Bütün bunlara rağmen, sevkiyatta sıkıntı çıkmazsa, sorun yaşamadan bu seneyi geçireceğimizi öngörüyoruz. Dar gelirli ailelerin elektrik tüketimlerinin bir kısmını karşılıyoruz. Devlet fedakarlık yaparak maliyeti vatandaşa yansıtmıyor”. 

Talep artışı doğrultusunda kaynak ülkelerle tedarik görüşmeleri yaptıklarını kaydeden Dönmez, görüşmelerin olumlu olduğunu; gerekirse Rusya'dan ilave gaz alınacağını, Rus yetkililerin bir sıkıntı yaşanmayacağını ifade ettiklerini kaydetti. 

Spot piyasalarda da LNG başta olmak üzere tedarik yoluna gittiklerini belirten Bakan Dönmez şunları söyledi: “Bugün için arz güvenliği fiyattan daha önemlidir. Bu durumda maliyetleri de ister istemez üstlenmek zorundasınız. Bu sorunlar sadece Türkiye’de değil; Çin’de ve Avrupa’da da yaşanıyor. Buna karşın Türkiye’de, uzun dönemli kontratlarımız sayesinde daha dengeli bir seyir izlenecektir. Ama fiyat artışları, yeni kontratlara yansıyabilir. Yaklaşık 30 yıldır bu sektörün içindeyim; böyle bir dönem hatırlamıyorum. Sadece Eylül ayında AB başkentlerinde hane halkı elektrik fiyatları artışı %15 ila %19 arasında oldu. Bazı başkentlerde daha da yüksek artışlar görüldü. Doğalgazda da, daha düşük olmakla beraber, fiyat artışları oldu. Bu dönemde devletimiz, gerektiğinde sübvansiyon yaparak, fedakarlıkla maliyeti vatandaşa yansıtmamaya çalışıyor.”

Akaryakıtta eşel mobil sistemini devam ettireceklerini bildiren Dönmez; “2 yıl önce eşel mobil sistemine geçildi. Bu mekanizma fiyat artışlarının pompaya yansımaması içindi. Bu uygulamayla devletin fedakarlığının maliyeti, 52 milyar liraya ulaştı. Yılsonuna kadar daha da artacaktır bu. Eşel mobil sistemi halen yürürlüktedir ve vatandaşlarımızı desteklemeye devam edeceğiz. Bu sistemin de etkisiyle akaryakıtta AB fiyatlarıyla bizim fiyatlar arasında, nerdeyse yarı yarıya bir fark oluştu. Bu da devlet desteğinin somut bir göstergesidir” diye konuştu. 

Fatih Dönmez, Sakarya gaz sahasında faaliyetlerin devam ettiğini hatırlatarak, “Üretim kuyuları hazırlıyoruz. Bugüne kadar Türkali'de 6 kuyumuz oldu. Her kuyuda, ilk keşfi teyit eden sonuçlar alıyoruz. İlk 10 kuyuyu kazdıktan sonra üretime geçeceğiz. 2023’te de Karadeniz gazı vatandaşımızla buluşacak. Amasra 1 kuyusuyla ilgili gelecek yıl çalışmalarımız olacak. Keşif amaçlı sondajlarımız da olacak, 2022 başında. 180 km’lik iletim hattı için boru imalatı devam ediyor. Gelecek yıl boru döşenecek Kilyos’a. Kıyıda bir terminal yapılacak; ihaleleri yapıldı. İnşallah, 2023’te ilk gazı vereceğiz. Bütün bunların dışa bağımlılığı azaltma yolunda önemi büyük” dedi. 

Türkiye’nin dördüncü nükleer santrali bile konuşması gerektiğini söyleyen Fatih Dönmez, “Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin ile görüşmesinde 2. ve 3. nükleer santral için konuşuldu. Akkuyu NGS, biliyorsunuz, 4 ünitede 4.800MW’lık güce sahip olacak. İklim değişikliği ve karbon salımını azaltmak için nükleer tesisler çok önemli. Yenilenebilir enerji önceliğimizdir ancak tüm ihtiyacı karşılaması mümkün değil. Nükleer o açıdan önemli bir seçenektir. Kömürden çıkacaksak nükleer seçeneğine dönmeniz gerekir. Nükleer, sadece Türkiye açısından değil, dünyada da her zaman gündemde olacak teknolojidir. İkinci, üçüncü, hatta dördüncü santral bile düşünülebilecektir. Akkuyu’daki iş birliği neden tekrarlanmasın? Soçi görüşmesinde her iki tarafın da pozitif yaklaşımı oldu. Deneyim kazanıyoruz. Tabi sadece Rusya ile değil; Çin ile de görüşüyoruz. Önümüzdeki aylarda netleşecek. Nükleer Türkiye’nin gündemindedir; geleceğinde de nükleer olacak ve olmaya devam edecek” ifadelerini kullandı. 

Petrol arama faaliyetlerindeki artışın umut verici olduğunu anlatan Bakan Dönmez, 3 yıl önce Türkiye Petrollerinin günlük 45 bin varil üretim yaptığını hatırlattı ve şu ifadeleri kullandı: “Bugün üretimimiz 58-60 bin varil oldu. 70-75 bin varil özel sektörle beraber üretim kapasitesi oluştu. Ancak bu miktar Türkiye’nin ihtiyacının, onda birlik kısmını karşılıyor. Üretimimiz %25 artı. Özellikle Güneydoğu’dan sevindirici haberler geliyor. Trakya’dan gaz haberleri geliyor. Aramalara devam etmemiz gerekiyor. Arayıp, bulup, vatandaşla buluşturmamız gerekiyor.”

Kaynak: ENERJİ GÜNLÜĞÜ

Türkiye'de Elektrik Depolama Tesislerinin Kurulumu için Başvurular 21 Ekim'de Başlayacak

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, elektrik üretim santralleri, tüketim tesisleri veya bunlardan bağımsız olarak kurulacak elektrik depolama tesisleri için ilk başvuruların 21 Ekim itibarıyla alınmaya başlanacağını bildirdi. Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Elektrik Piyasasında Depolama Faaliyetleri Yönetmeliği'nin 09 Mayıs'ta yürürlüğe girdikten sonra mevzuat gereği Türkiye Elektrik İletim AŞ'nin 21 Eylül'de teknik kriterleri ilan ettiğini söyledi.

Kurulun lisans başvurularına ilişkin onayladığı alt düzenleyici mevzuatların da geçen hafta Resmi Gazete'de yayımlandığını anımsatan Yılmaz, "Böylece elektrik depolamaya ilişkin mevzuat altyapısı tamamlandı. Yayımlanan kriterler kapsamında EPDK, 21 Ekim itibarıyla depolama tesisleri için başvuru almaya başlayacak. Depolama yönetmeliğinin etkin işleyebilmesi için Elektrik Piyasasında Lisans Yönetmeliği ile diğer mevzuatlarda depolamaya ilişkin hükümler ekledik. Bu kapsamda lisans sahibi şirketler veya lisans almak isteyen şirketler depolama sistemlerini projelerine eklerken bir sıkıntı yaşamayacaklar" dedi.

Yılmaz, yönetmelikle piyasa katılımcılarının üretim santrallerine, tüketim tesislerine veya bu tesislerden bağımsız olarak elektrik depolama tesisleri kurabileceğini dile getirerek, böylece piyasaya yeni oyuncu tiplerinin ve davranışlarının gireceğini, elektrik piyasasının daha da derinleşeceğini ifade etti.

Elektrik depolama tesislerinin piyasada faaliyet gösteren şirketlere saatlik spot elektrik fiyatlarının değişiminden ötürü arbitraj imkanı sağlayacağını söyleyen Yılmaz, elektrik depolama tesisleri sayesinde piyasa fiyatlarının düşük olduğu dönemlerde depolanan enerjinin piyasa fiyatlarının yüksek olduğu dönemlerde ticaretinin yapılabileceğini bildirdi. Yılmaz, arbitrajın, şebekeyi zorlayan gündüz ile gece arası elektrik tüketim dengesizliğini de uzun vadede azaltmasını beklediklerini belirtti.

Elektrik depolama tesislerinin ticari olarak yan hizmetlere katılımının mümkün olacağını söyleyen Yılmaz, böylece şebekenin güvenli ve kaliteli bir biçimde işletilmesini sağlayacak imkanlar elde edileceğini dile getirdi. Yılmaz, yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminin giderek arttığı Türkiye'de bu kaynaklardan üretimin kontrollü bir şekilde şebekeye verilmesinde depolama tesislerinin önemli rol oynayacağını ifade ederek, "Böylece, güvenilir bir sistem işletmesi sağlanacak. Bu durum hali hazırda Türkiye'nin elektrik kurulu gücünün yarısından fazlasını oluşturan temiz enerji kaynaklarının kapasitesinin daha da artırılmasını kolaylaştıracak. Böylece şebeke esnekliğinin sağlanmasında gelişmiş ülke uygulamalarıyla ülkemiz enerji sektörü de tanışmış olacak ve uygulama alanı bulacak. Yani el birliğiyle, yenilenebilir enerjide Türkiye'mizin gücüne güç, enerjisine enerji katacağız" diye konuştu.

Elektrik Piyasasında Depolama Faaliyetleri Yönetmeliği'ne göre, lisanslı üretim santralleri bünyesinde kurulacak elektrik depolama üniteleri mevcut üretim lisanslarına derç edilecek. Tüketim tesisleri bünyesinde kurulacak elektrik depolama tesisleri için ise herhangi bir lisans istenmeyecek.

Müstakil elektrik depolama tesisleri için alt limit 2 MW olmak kaydıyla tedarik lisansı alma şartı aranacak. Bu tesisler, organize toptan satış piyasalarına, gerekli şartları sağlayanlar dengeleme güç piyasasına ve yan hizmet piyasalarına katılabilecek.

Lisanssız üretim kapsamında ise ilgili mevzuata göre öz tüketime yönelik ve şebekeye enerji vermeyen tesisler bünyesinde aynı ölçüm noktasında elektrik depolama tesisi kurulabilecek. Ayrıca, üniversiteler, teknoloji geliştirme bölgeleri ve endüstri bölgeleri tarafından Ar-Ge faaliyetinde kullanılmak amacıyla azami 1 MW kurulu gücünde elektrik depolama tesisi kurulabilecek.

Kaynak: AA

Paris Anlaşması Sonrası Türkiye Ulusal Katkı Beyanlarını Güncelleyecek

Paris Anlaşması'nın onaylanmasına ilişkin kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda oy birliğiyle kabul edilip, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesinin ardından gözler bundan sonra Türkiye'nin atacağı adımlara çevrildi. Türkiye'nin ilk adım olarak, "enerji, atık, ulaşım, binalar ve tarım" sektörlerindeki emisyon azaltım hedeflerini içeren ulusal katkı beyanlarını güncelleyip, BM Sekteraryası'na sunması planlanıyor.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Paris Anlaşması, temel olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne dayanıyor ve Kyoto Protokolü'nün sona erme tarihi olan 2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin düzenlenmesi amaçlanıyor.

Paris Anlaşması'nın uzun dönemli hedefini, endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin olabildiğince altında, mümkünse 1,5 derece seviyesinde tutulması oluşturuyor.

Bu kapsamda, Paris Anlaşması'nı onaylayan ülkelerin, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2050'ye kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamak için taahhütlerini hayata geçirmesi gerekiyor.

Anlaşmanın Kyoto Protokolü'nden farklı olarak, taraf ülkelerin ulusal katkı beyanlarını (Nationally Determined Contribution / NDC) sunarak, emisyon azaltım ve sınırlama hedeflerini koyması isteniyor.

Türkiye, 2015'te BM Sekretaryası'na sunduğu ulusal katkı beyanı çerçevesinde emisyon artışını 2030 itibarıyla yüzde 21 azaltma taahhüdünde bulunmuştu. Paris Anlaşması kapsamında, Türkiye'nin 2030 hedefindeki ulusal katkı beyanlarını güncelleyerek, yeniden sunması planlanıyor. Ulusal katkı beyanları, taraf ülkelerin ulusal koşulları çerçevesinde kendi belirledikleri bağlayıcı olmayan gönüllü hedeflerinden oluşuyor. Türkiye de bu kapsamda ulusal katkı beyanında, "enerji, atık, ulaşım, binalar, tarım" sektörlerinde emisyon azaltım hedeflerine yer verecek.

Paris Anlaşması kapsamında, iklim değişikliğiyle mücadelede Türkiye'nin bir diğer önemli hedefini ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı "2053 yılında net sıfır emisyon hedefi" oluşturuyor. Net sıfır emisyon, özellikle fosil yakıtlardan kaynaklı sera gazlarıyla bunları yutan, yok eden okyanus ve yeşil alanların birbirine eşitlenmesi anlamına geliyor. Türkiye, bu konuda oluşan emisyonların yutak alanlarla dengelenmesi için hem denizlerin kirlilikten korunması hem de ormanların ve korunan alanların artırılması için yürütülecek çalışmalarla, bu dengenin kurulmasını sağlayacak. Yapılacak tüm bu çalışmaların altlıklarının ise Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un Ocak 2022'de yapılacağını duyurduğu "İklim Şurası"nda ele alınması planlanıyor. Şurada özel sektör, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sanayiciler, uluslararası kuruluşlarla iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uzun vadeli stratejik eylem planı ortaya konacak. Hazırlanan eylem planı da gerek ulusal katkı beyanı gerekse net sıfır emisyon hedeflerinin alt yapısını oluşturacak.

Kaynak: AA

Koç Holding, 2050 Karbon Nötr Hedefini Açıkladı

2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefini açıklayan Koç Holding, bu doğrultuda somut ve uygulanabilir bir yol haritasını içeren Karbon Dönüşüm Programı’nı başlattı.

Koç Topluluğu şirketlerinin iklim krizine yönelik attığı adımları hızlandırma hedefiyle hayata geçirilen programın lansmanı Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirdi. Çakıroğlu, iklim krizinin iş dünyası açısından en önemli sürdürülebilirlik risklerinden biri olduğuna dikkat çekti.

Çakıroğlu, “Paris Anlaşması’nın ülkemiz tarafından onaylanmasını büyük memnuniyetle karşılıyoruz. Diğer yandan dünyamızın tüm önemli meselelerinde olduğu gibi bu konuda da özel sektörün çözüm ortağı olma sorumluluğu var. Yine her önemli küresel meselede olduğu gibi, iklim krizi; özel sektörün, kamunun ve sivil toplumun iş birliği yapması gereken çok acil bir konu. İklim krizinin artan etkilerine bu yaz döneminde ne yazık ki hep birlikte şahit olduk. Yalnızca ülkemizde değil, dünyanın pek çok yerinde orman yangınları, sel ve kasırga gibi iklim değişikliğinden kaynaklanan afetler meydana geldi.  Küresel iklim felaketlerinin yaşandığı bu dönemde, dünyanın en saygın bilim kuruluşlarından olan Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli, 6. Değerlendirme Raporu’nu yayımladı. Rapor, Paris Anlaşması’ndaki küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlama hedefini gerçekleştirebilmek için çok hızlı ve çok güçlü bir ekonomik dönüşüme ihtiyaç olduğuna vurgu yapıyor. Sadece bu bile başlattığımız Karbon Dönüşüm Programı’nın ne kadar kritik ne kadar doğru zamanda ve isabetli olduğunu gösteriyor” dedi.

İklim krizinin işlerin sürdürülebilirliği açısından en önemli risklerden biri olduğuna dikkat çeken Çakıroğlu, “Bir yandan Sınırda Karbon Vergisi gibi düzenlemeler, yatırımcıların gittikçe artan baskısı, diğer yandan da tüketicilerin ve özellikle çalışanların talepleri, şirketlerin düşük karbon ekonomisine daha hızlı geçiş konusunda zorlanmasına sebep oluyor. Buna ilave olarak, iklim değişikliği kaynaklı doğal afetler de fiziki riskler oluşturuyor. Değişik vesilelerle vurguladığım gibi bu konuda gerçekçi bir yaklaşımla, bir taraftan bu riskleri yönetirken diğer taraftan tüketicinin, yatırımcının ve çalışanın beklentilerine cevap verecek şekilde iş modellerimizi, ürünlerimizi, hizmetlerimizi dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamdaki çalışmalarımızı iş modelimize entegre ederek rekabetçi avantaj yaratacağımıza inanıyorum. Sürdürülebilirlik her zaman gündemimizdeydi ancak Karbon Dönüşüm Programımızla birlikte daha sistematik ve daha iddialı hedeflerle bu konuyu yönetmeye başladık” ifadelerini kullandı.

Karbon Dönüşüm Programı’nı üç ana başlık altında yöneteceklerini açıklayan Levent Çakıroğlu, programın aşamalarını şu şekilde aktardı: “Bunlardan ilki, iklimle bağlantılı risk ve fırsatlarımızın analiz edilmesi ve çıktılar doğrultusunda aksiyon planlarımızın oluşturulmasıydı. Bu kapsamda düşük karbon ekonomisine geçiş vizyonumuzun önemli adımlarından biri olarak, sıfır karbona ulaşmayı hedefleyen dünyanın önde gelen kuruluşlarını bir araya getiren ‘İklimle Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü’ne (TCFD) destek veren şirketler arasına katıldık. Yol haritamızın ikinci ve diğer bir önemli ayağı ise 2050 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdüne ulaşmak üzere Topluluk şirketlerinin hedeflerinin belirlenmesi oldu. Yol haritamızın üçüncü ve son ayağını ise AB Yeşil Mutabakatı başta olmak üzere küresel ve ulusal ölçekteki iklimi merkeze alan politika ve uygulamaların takip edilmesi oluşturuyor.”

Kaynak: TEMİZ ENERJİ

Çörek Otu Eken Çiftçinin Elektrik Gideri Yüzde 70 Azaldı

Dicle Elektrik'in Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde başlattığı 'Verimli Tarım Hikayeleri'nin bu ayki konuğu Mardin’in Kızıltepe ilçesine bağlı Çağıl köyünde çiftçilik yapan Halil Karahan oldu. Elektrik şirketinden yapılan yazılı açıklamaya göre, proje kapsamında uygulama yapan Karahan, kendisine ait yaklaşık 700 dönüm arazide yetiştirme kolaylığı ve ekonomik getirisi nedeniyle bölgede geleneksel tarımın dışında çörek otu ekti. Karahan, sulama ihtiyacının büyük oranda azalması nedeniyle elektrik faturasını yüzde 70 azalttı. Ayrıca yeni üründe gübre ve tohum masrafını da yüzde 60 düşürdü.

Dicle Elektrik Tarımsal Sulama Müdürlüğü’nden Tarımsal Sulama Müdürü Kemal Kaçkın, ziraat mühendisi Nermin Özdağ ve elektrik mühendisleri Gamze Mendi ile Mahmut Yeşil, Karahan’ı köyünde ziyaret etti. Ürün seçimi ve sulama tekniği konusunda Karahan’ın sorularına yanıtlayan uzmanlar, çiftçiyi verimli ve bilinçli tarım yaptığı için tebrik ederek, teknik desteğe hazır olduklarını bildirdi.

Çörek otunun antik çağlardan bu yana alternatif tıp tedavisinde en çok kullanılan bitki olduğunu belirten Karahan, çörek otu üretiminin hem iklim koşullarına uygun olması hem de pandemiden kaynaklı tıbbi aromatik bitkilere olan talebin artmasından dolayı çok karlı hale geldiğini belirtti.

Karahan, kasım ayının başından başlayarak şubat ayına kadar ekilebilen üründen sıkılarak yağı elde edildiğini ve gıda sektöründe yaygın olarak kullanıldığını söyledi. Çörek otu gibi tıbbi aromatik bitkilerin fiyatı yurt dışı piyasasına ve döviz kuruna bağlı olarak artığına dikkat çeken Karahan, “Bu bitkiye son iki yılda pandeminin etkisiyle yurt dışından büyük bir talep var. Ekimi çok avantajlı çünkü doğal yağışlardan istifade edebilen bir bitki. Örneğin karşılaştırma yapmak gerekirse buğdayda sezonda iki veya üç kez sulama ihtiyacı varken, bu bitkiye kuraklık olmadığı sürece hiç su verilmese de olur. Kurak geçen bir yılda dönümden 80-150 kilogram verim alınırken, ilave sulama yapılması durumunda ise verim dönüm başına 200 kilograma kadar çıkabiliyor. Çiftçilere kesinlikle alternatif ürünler ekme tavsiyesinde bulunuyorum. Çörek otu ihraç edilen bir ürün olduğu için ülkeye de döviz kazandırılmış olur” dedi.

SEDAŞ’tan Kocaeli’de 216 Milyon TL'lik Yatırım Çalışması

20 bin kilometrekarelik alandaki 3,7 milyon nüfusa hizmet veren Sakarya Elektrik Dağıtım AŞ (SEDAŞ), Kocaeli’nin 11 ilçesinde yılsonuna kadar tamamlanması planlanan yatırım ve bakım çalışmaları aralıksız devam ediyor.  Kentteki ihtiyaçlara göre hazırlanan programda İzmit, Gebze, Kartepe, Gölcük, Karamürsel, Kandıra, Çayırova, Darıca, Derince, Körfez ve Başiskele ilçelerinde bu yılın sonuna kadar kapasite artırımı, şebeke yenileme ve ana hatlarda devam eden yeraltı çalışmalarının tamamlanması planlanıyor. 1 milyondan fazla kişinin yaşadığı bölgede sürdürülen yatırımın değeri ise 216 milyon TL oldu.

Yönetim Kurulu ve İcra Başkanı Dr. Necmi Odyakmaz, katma değerli projelerle SEDAŞ’ın hizmet bölgesine katkı sağlamayı hedeflediklerini söyleyerek şunları kaydetti; “Ülkemizin önemli sanayi kuruluşlarına ev sahipliği yapan Kocaeli’nin en güncel ihtiyaçlarını araştırarak müşterilerin beklentilerini karşılayacak yatırım planımıza ara vermeden tüm gücümüzle devam ediyoruz. Kentimize hem istihdam olanakları hem ekonomik fayda yaratan Gebze başta olmak üzere, 11 ilçemizde aynı anda kapsamlı bir çalışma yürütüyoruz.  Sahadaki ekiplerimiz 508 kilometreyi aşkın kablo-iletken çekimi ve 4 bin 500 adet direk montajını gerçekleştiriyorlar. İlk etapta an itibarıyla şebeke yenileme, yeni alternatif şebeke tesisi, kapasite artışı ve hatlarda güvenlik mesafesi düzenlemesi gibi çalışmalar sürdürüyoruz. Bu bölgelerde köyler de dahil olmak üzere enerji hatları ile trafolarda yenileme ve bakım faaliyetlerimizde yapılıyor. Bunlara destekleyici nitelikteki ek tesis projelerimizi de yılsonuna kadar devreye alarak ilave 45 adet beton köşk tipi trafo ve yaklaşık 90 tane direk tipi trafo tesisini Kocaelililerin hizmetine sunacağız."

DÜNYADAN HABERLER
Çin’deki Elektrik Krizinin Arkasında Ne Var?

Üreticiler, endüstri ve hane halklarından gelen güçlü elektrik talebiyle birleşen kömür arzı kıtlığı, kömür fiyatlarını rekor seviyelere çıkarıp, kullanımda yaygın kısıtlamaları tetiklediğinden Çin, bir elektrik krizinin pençesinde zorluklarla mücadele ediyor. İklim gözlemcileri, Pekin’in çevresel sebeplerin mevcut enerji krizinden sorumlu olmadığını söylemek için çok çaba sarf ediyorlar. Gerçekten de Çin, kömür üretimini değil, enerji tüketimini azaltmaya odaklandı. Çin’in yoğun bir şekilde kontrol edilen elektrik fiyatlandırma sistemi, üreticilerinin yükselen kömür maliyetlerini tüketicilere yansıtmasını önleyerek, üreticileri kayıplara uğramaktan veya üretimi azaltmaktan başka seçenek bırakmamakta.

Merkezi planlamacıların genellikle talep artışını hafife alması ve birçok eyaleti yaz ve kış yoğun tüketim mevsimlerinde elektrik kesintisi riskiyle karşı karşıya bırakmasıyla, Çin arz ve talebi dengelemek için sık sık zorluklara göğüs germek zorunda kaldı. Bu yıl, bazı kömür arz kesintileri ve endüstrilerden ve hanelerden gelen artan talep de dahil olmak üzere birçok faktör, ülke genelinde elektrik kesintilerine neden oldu. Ancak, ülkenin katı fiyatlandırma sistemi en büyük suçlu olarak görülüyor. Çin’in en kötü enerji tedarik krizlerinden biri, şiddetli kar fırtınalarının kömür arzını kesintiye uğratması ve enerji nakil altyapısına zarar vermesiyle 2010-11 kışında yaşanmıştı. Fakat, kârlılıklarından endişe eden santraller, kömür tedarikçileri ile fiyat müzakerelerini uzatmak için stoklarını azaltarak kıtlığı daha da kötüleştirmişti. Çin, o zamandan beri, kömür maliyetleri belirli bir seviyeye ulaştığında elektrik tarifelerinin dalgalanmasına izin vermiş olsa da mücadele eden üreticiler, kayıpları önlemek için fiyatları zamanında yükseltme özgürlüğüne sahip değiller.

Bazı politika yapıcılar 2019’da Çin’in 2021-2025 döneminde elektrik kesintisi risklerini ortadan kaldırmak için daha fazla kömürle çalışan elektrik santrali inşa etmesi gerektiği konusunda uyardı.  Ancak mevcut üretim kapasitesi büyük ölçüde yetersiz kaldı ve bu da birçok tesisin ekonomik teşviklerden yoksun olduğunu göstermekte. Son zamanlarda yaşanan kıtlıklar, Pekin’in ağır sanayide enerji kullanımını frenleme çabalarına rağmen ortaya çıktı.

Kaynak: REUTERS

Dünyanın En Büyük Madencileri, 2050 Yılına Kadar Net Sıfır Karbon Emisyonu Sözü Verdi

Uluslararası Madencilik ve Metal Konseyi (ICMM), dünyanın en büyük madencilik şirketlerinin 2050 yılına kadar doğrudan ve dolaylı olarak net sıfır karbon emisyonu hedefini taahhüt ettiklerini açıkladı. CEO Rohitesh Dhawan, dünyanın en büyük 28 madencilik şirketinin başkanı tarafından imzalanan bir açık mektupta, “2050 yılına kadar doğrudan ya da dolaylı olarak net sıfır karbon emisyonu taahhüdümüz tarihimizde çok önemli bir adımdır” dedi.

Duyuru, küresel ısınmayı sınırlamak için 2015 Paris Anlaşmasını imzalayan yaklaşık 200 ülkenin daha iddialı bir iklim eylemi gerçekleştirmelerini hedefleyen BM İklim Toplantısı’ndan önce geldi. 50’den fazla ülkede 650 tesisi bulunan 28 Şirket, karbondan arındırma konusundaki ilerlemeleri hakkında yıllık olarak rapor verecek.

Kaynak: REUTERS

İngiltere’de Elektrik Faturasını Ödeyemeyenler için Acil Kredi Fonu Oluşturuluyor

Avrupa'da enerji krizinin sosyal boyutu yönetimlerin gündeminde ön sıralara yer alırken yükselen elektrik faturaları için önlem alan ülkeler arasına İngiltere de katıldı. İngiltere Enerji Düzenleme Kurumu (Ofgem), toptan fiyatların rekor seviyelere yükselmesinin ardından elektrik faturalarını ödeyemeyen kullanıcılar için bir acil kredi fonu oluşturuyor. Ofgem CEO'su Jonathan Bearley, bu fon için kaynağın kurumun dağıtım şirketleri ve piyasa işlemcilerine farklı ihlaller dolayısıyla kestiği cezalardan sağlanacağını belirtti.

Kaynak: GOV.UK

Fatih Birol: Rusya Kışın AB’ye Gaz İhracatını Yüzde 15 Artırabilir

Avrupa’da hızla yükselen elektrik ve doğal gaz fiyatları yaklaşan kış aylarında arz güvenliği konusunu daha çok gündeme getiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Direktörü Fatih Birol, Rusya'nın kış döneminde Avrupa'ya gaz ihracatını artıracak kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Birol, "Bizim yaptığımız değerlendirmeler Rusya'nın Avrupa'ya gaz ihracatını kışın pik döneminde %15 civarında artırabileceğini gösteriyor" diye konuştu. Birol, Rusya'nın Avrupa'da gaz sorunları yaşanan dönemde güvenilir bir tedarikçi olduğunu göstermesi gerektiğini de belirtti.

Kaynak: FT

HAFTANIN RAPORU

İklim Değişikliğine Adaptasyon Stratejisinde Yenilenebilir Enerjinin Rolü

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), ‘İklim Değişikliğine Adaptasyon Stretejisinde Yenilenebilir Enerjinin Rolü’nü ortaya koyan yeni bir rapor hazırladı. “İklim değişikliğine adaptasyon ve azaltma-adaptasyon sinerjilerinde yenilenebilir enerjinin stratejik rolü”, “Yenilenebilir enerjiye dayalı adaptasyon için planlama ve finansman” ile “Yenilenebilir enerjiye dayalı iklim adaptasyon çözümleri için izlenecek yol” ana başlıklarının ele alındığı raporda, farklı sektörlerde temiz enerjinin yaygınlaşması için öğrenilen tecrübelerin dersler oluşturacağı ve böylece pratik çözümler ortaya çıkacağının altı çiziliyor.

Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.

İNFOGRAFİK / GRAFİK