Uluslararası Finans Kurumu (IFC) Ekonomi ve Özel Sektörün Geliştirilmesinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Susan M. Lund, Türkiye'nin, enerji sepetinde yenilenebilir kaynakların payını artırma hedefinin önemine dikkati çekerek, "Yeşil dönüşüm, Türkiye'ye önemli miktarda yatırım için eşsiz bir fırsat sunuyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında 28 Eylül'de düzenlenecek Yatırım Danışma Konseyi için İstanbul'da bulunan Lund, AA muhabirine, toplantının odak noktasını Türkiye'nin yatırım ortamı, özellikle de ihracata yönelik sektörlerde daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmeye yönelik stratejilerin oluşturacağını söyledi.
Lund ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığının yüksek enflasyon ve ekonomideki dalgalanmalara karşı uyguladığı tedbirlere atıfta bulunarak, "Son dönemde alınan ekonomik istikrar tedbirleriyle birlikte, imalat, iklim girişimleri, KOBİ finansmanı ve dijital altyapı gibi kritik alanlarda angajmanımızı arttırmak için yeni fırsatlar ortaya çıktı." diye konuştu.
Teknoloji transferleri, inovasyon teşviki ve iş ortamının modernleştirilmesi gibi konuların da toplantıda tartışılacağını belirten Lund, "Ekonomik yönetişimin geliştirilmesi ve ticaret engellerinin aşılması, Türkiye'nin küresel değer zincirlerine daha fazla entegre olması için elzemdir. Ayrıca, özel sermaye seferberliği yoluyla Türkiye'nin iddialı yenilenebilir enerji hedeflerini ve kentsel altyapı projelerini desteklemenin yollarını tartışmayı amaçlıyoruz." ifadesini kullandı.
Yenilenebilir enerjiye 2022 ve 2023’te 336 milyar dolarlık yatırım
Türkiye’nin, enerji sepetinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırma konusundaki hedefine de değinen Lund, şunları kaydetti:
“Yeşil dönüşüm, Türkiye’ye önemli miktarda yatırım için eşsiz bir fırsat sunuyor. Gelişmekte olan piyasalarda yenilenebilir enerjiye 2022 ve 2023’te 336 milyar dolarlık sıfırdan yatırım projeleri açıklandı. Mısır, Fas, Şili ve Hindistan gibi diğer ülkeler de önemli miktarda doğrudan yabancı yatırım çekti. Bu tür finansmanı çekebilmek için Türkiye’nin elverişli bir makroekonomik ortama ve iş yapmayı kolaylaştıran etkin düzenleyici çerçeveye ihtiyacı var. Türkiye’de büyük ilerlemeler kaydedilmiş olmakla birlikte yönetişim, kurumsal güçlendirme ve iş ortamının modernizasyonu konusunda daha fazla iyileştirmeye ihtiyaç duyuluyor.
Örneğin, Türkiye’nin mevcut tarife garantisi programı, vade, tarife mekanizmaları ve taraflar arasındaki risk dağılımı açısından uluslararası bankacılık standartlarını karşılamadığı için yatırımcı ilgisi sınırlanıyor. Türkiye bu hususları iyileştirebilirse, hem dünyanın farklı yerlerinden daha fazla geliştiriciyi çekecek hem de finans kuruluşlarının yeni projeler için daha iyi finansman koşulları sunmasına olanak tanıyacak ve nihayetinde ülkenin yenilenebilir yatırımları hızlandırma potansiyelini ortaya çıkaracaktır.”
Türkiye’nin IFC’nin faaliyet gösterdiği en büyük gelişmekte olan pazarlardan biri olduğunu anlatan Lund, “Nispeten genç ve canlı bir işgücüne ve birçok sektörde dünya standartlarında şirketlere sahip. İmalat, elektrikli araçlar, teknoloji ve sağlık gibi çeşitli sektörlerde önemli bir potansiyel sunuyor. Ayrıca, hızlı kentleşme göz önüne alındığında, altyapı sektörlerinde de umut verici fırsatlar bulunuyor.” dedi.
Lund, Ağustos 2024 itibariyle, Türkiye’nin 5,2 milyar dolarlık portföyü ile IFC’in küresel olarak en büyük üçüncü ülke pozisyonunu temsil ettiğini vurgulayarak, kurumun portföyünde deprem sonrası toparlanmayı, iklim girişimlerini ve enerji sektörü de dahil olmak üzere altyapıyı desteklemek amacıyla finans kuruluşlarına yapılan büyük yatırımların yer aldığını belirtti.
Kurumun stratejisinin Türkiye’nin Orta Vadeli Planı (OVP) ile tamamen uyumlu olduğunun altını çizen Lund, finansmana erişimin iyileştirilmesine, reel sektörde rekabet gücünün ve istihdamın artırılmasına, toplumsal cinsiyet uçurumunun azaltılmasına, iklim değişikliğiyle mücadeleye, sürdürülebilir altyapıya yatırım yapılmasına ve ihracat ve ticaretin geliştirilmesine odaklandıklarını belirtti.
Özel sektör için daha elverişli iş ortamının oluşturulması gerekiyor
IFC gibi uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye’nin büyük ölçekli enerji projelerinin finansmanı için alabileceği role değinen Lund, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Proje boyunca, başlangıçtan finansal yapılandırmaya, uygulamaya ve denetime kadar hizmet sunmak için şirketlerle ortaklık kurabiliriz. Projelerin fizibilitesine uygun olarak, proje geliştiricileri için piyasada mevcut olandan daha uzun vadelerde uzun vadeli borç finansmanı sağlayabiliriz. Gelecek vaat eden bazı şirketlere yatırım yapıyoruz. IFC, yarı öz sermaye ve risk paylaşımı olanakları gibi borcun ötesinde geniş bir ürün yelpazesi sunabiliyor. Ayrıca, ortak yatırımcıları harekete geçiriyor ve projelerin tamamen finanse edilmesini sağlamak için garantileri kolaylaştırabiliyoruz.”
Lund, ayrıca Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların 2016’da 19,3 milyar dolardan 2023’te 10,6 milyar dolara düştüğünü belirterek, doğrudan yabancı yatırımların GSYH’ye oranının yüzde 1,0-1,5 seviyesinde sabit kalırken, bunun Meksika, Brezilya, Peru ve Malezya gibi üst-orta gelir grubundaki diğer ülkelerde ise yüzde 2-3’ü seviyesinde olduğunu aktardı.
Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımlarının yeniden canlandırılmasının, özel sektör için daha elverişli iş ortamının oluşturulmasını gerektirdiğini belirten Lund, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu, düzenleyici yükleri azaltırken makroekonomik istikrara öncelik vermeye ve sürdürmeye devam etmeyi içeriyor. Dünya Bankası Grubu, doğrudan yabancı yatırım çekmek için hükümetlerle çalışma konusunda kapsamlı bir küresel deneyime sahip. IFC, yatırımın önündeki belirli darboğazları ve engelleri ele almak için hükümete danışmanlık hizmetleri sunarak yatırım ortamını iyileştirmeye odaklanıyor. Örneğin IFC, otomotiv sektörüne yönelik bir pilot tedarikçi geliştirme programı için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile iş birliği yapıyor.”
Kaynak: AA
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezinin "Net Sıfır 2053: Türkiye'de Karbonsuz Enerjiye Geçişin Sosyoekonomik Etkileri" raporunda, potansiyel finansman ve iş gücü eksikliklerine yönelik politika ve tedbirlerin zamanında uygulanmasını içeren bir dönüşüm planının, dönüşüm sürecindeki olumsuz etkileri önleyerek gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) büyümesinin hızlanmasını sağlayabileceği belirtildi.
Enerji dönüşümünü içermeyen ancak Türkiye'nin ekonomik gelişiminin sürdüğü senaryonun "baz senaryo", aynı ekonomik koşullarda SHURA'nın geliştirdiği dönüşüm senaryosunun ise "Net Sıfır 2053 (NZ2053)" olarak adlandırıldığı rapora göre, enerji dönüşümünün GSYİH ve toplam istihdam üzerindeki etkisinin büyük ölçüde olumlu olacağı öngörülüyor.
Raporda, net sıfır karbon emisyonu hedefine, fosil yakıtların yenilenebilir enerjiyle ikamesi, enerji verimliliğinin artırılması ve son kullanıcı sektörlerde elektrifikasyonun artırılmasıyla ulaşılabileceği vurgulanıyor.
Buna göre, NZ2053 senaryosunda, 2055'te elektriğin toplam enerji talebi içindeki payının 2020'ye kıyasla yüzde 21'den yüzde 54'e yükselerek iki kattan fazla artış göstereceği tahmin ediliyor. 2055'te yüzde 79'u rüzgar ve güneş olmak üzere elektrik üretiminin yüzde 92'sinden fazlasının yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşacağı öngörülüyor.
Bu hedef doğrultusunda 2021-2050 döneminde elektrik sektörünün dönüşümü için yıllık yatırım ihtiyacının yaklaşık 15 milyar dolar olacağı hesaplanıyor.
NZ2053 senaryosuna göre, toplam karbon emisyonunun ise 2025'te zirveye ulaşması ve elektrik sektöründe kömür kullanımının azalmasıyla 2035'te 2025'teki seviyenin yüzde 62,8'ine düşmesi bekleniyor.
Yıllık ortalama 51,4 milyar dolar ek fayda
Türkiye'de enerji dönüşümünün toplam faydasının, dönüşümün getireceği maliyetlerin yaklaşık 2 katı olacağı öngörülüyor.
Buna göre, 2020-2055 döneminde dönüşümün baz senaryoya kıyasla yıllık ortalama ek maliyeti 26 milyar dolar olurken, yıllık ortalama ek faydası ise 51,4 milyar dolar olarak hesaplanıyor.
Söz konusu faydanın yüzde 55'inden fazlası, hava kirliliği ve karbon emisyonlarının önlenmesinin bir sonucu olarak sağlık, çevre ve iklim değişikliği gibi sosyal refah etkilerinden kaynaklanıyor.
Bu dönemde dönüşümle, baz senaryoya kıyasla elektrikli araç üretiminin yılda ortalama 8,4 milyar dolar, ev aletleri ve ekipmanı üretiminin yılda 0,8 milyar dolar ve yenilenebilir enerji ekipmanı üretiminin ise 1 milyar dolar düzeyinde artış göstermesi bekleniyor.
İş gücünde kayıp öngörülmüyor
Rapora göre, enerji dönüşümünün GSYİH üzerindeki etkisi pozitif olup zamanla da artıyor.
NZ2053 senaryosunun makroekonomik etkilerini ölçmek üzere oluşturulan "netzero" senaryolarına göre, enerji dönüşümünün baz senaryoya kıyasla GSYİH düzeyinde yüzde -0,2 ila yüzde 2,1 fark yaratacağı hesaplanıyor.
İş gücünde ise her iki senaryoda da enerji dönüşümü nedeniyle kayıp öngörülmüyor. Netzero senaryolarında, baz senaryoya kıyasla istihdam düzeyinde yüzde 0,2 ila yüzde 6,2 artış bekleniyor.
Bununla birlikte temiz enerjiye ilişkin yeni istihdam alanları açılırken, fosil yakıtlara dayalı sektörlerde istihdam azalacağından 2040 yılına kadarki döneme özellikle dikkat edilmesi, istihdam ve ücretlerin korunmasına yönelik dikkatle tasarlanmış adil dönüşüm politikalarının uygulanması öneriliyor.
Dönüşüm sürecinin sosyoekonomik refaha etkisinin ise baz senaryoya kıyasla GSYİH'nin yüzde 2,3 ila 2,5 büyüklüğünde olacağı öngörülüyor.
Enerji dönüşümünün en belirgin özelliklerinden biri olan ithalat bağımlılığının azalması olduğundan, dış ticaret dengesinde GSYİH'nin yüzde 1,8'i büyüklüğünde beklenen olumlu etkinin, stratejik ticaret ve sanayi politikalarıyla önemli ölçüde artırılmasının mümkün olduğu belirtiliyor.
Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) Strateji Direktörü Feng Zhao, rüzgar enerjisi ekipman tedarikinde Türkiye'nin özellikle Avrupa için vazgeçilmez bir pazar olduğunu belirterek, “Rüzgar enerjisi ekipman üretiminde Avrupa büyük oranda Çin'e bağımlı ancak tedarik zinciri değişiminde yumuşak geçiş gerekiyor, Türkiye sahip olduğu imkan ve potansiyelle avantajlı konumda bulunuyor.” dedi.
Zhao, Karasal ve Deniz Üstü Rüzgar Etkinliği (WindEnergy Hamburg) kapsamında değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin enerji dönüşümü için gerekli kapasite artışında her yıl ortalama 1 gigavat hacim yarattığına işaret eden Zhao, “Bu dönüşümü hayata geçirmek için 1 megavatı bile hesaba katmalıyız. Kapasite artışında Avrupa'da sadece birkaç ülke Türkiye ile yarışabiliyor. Bunlar Almanya, İspanya gibi uzun yıllardır rüzgar enerjisi sektöründe olan ülkeler.” diye konuştu.
Zhao, Türkiye'nin küresel rüzgar enerjisi kurulu gücüne sağladığı kapasite artışı ve ekipman üretimi ile kattığı değerle Avrupa'da ilk 10'da bulunduğuna işaret etti. Zhao, şöyle devam etti:
“Türkiye ekipman üreten bir ülke. Daha da önemlisi tedarik zinciri güvenliği ve bu zincirin devamlılığını sağlayabilen bir ülke konumunda. Coğrafi olarak doğu ile batının birleştiği eşsiz avantajlara sahip. Bu durumda özellikle Kovid-19 salgını sonrası oluşan tedarik zinciri sıkıntılarında Türkiye'nin rolü ortaya çıktı. Çin kadar büyük kapasiteli olmasa da ekipman talebine cevap verebilen bir ülke oldu. Üretim kapasitesini belki 3'e katlayarak ve Avrupa ile rüzgarda daha fazla iş birliği yaparak sektörün gelişimi desteklenebilir. Rüzgar enerjisi ekipman tedarikinde Türkiye özellikle Avrupa için vazgeçilmez bir pazar. Ekipman üretiminde Avrupa büyük oranda Çin'e bağımlı ancak tedarik zinciri değişiminde yumuşak geçiş gerekiyor, Türkiye sahip olduğu imkan ve potansiyelle avantajlı konumda bulunuyor.”
Türkiye'de yatırımcıların ilgi duyduğu yenilenebilir enerji kaynaklı yeşil hidrojen üretimi konusunda da bilgi veren Zhao, “Yeşil hidrojen ve amonyak üretimi konusu Kovid-19 salgınından önce çıkmıştı. Bu iki konu da şu an enerji sektörünün anahtar konuları halinde geldi. Bu teknoloji hala çok yeni olsa da birkaç yıl içinde küçük ölçekli yeşil hidrojen projelerinin hayata geçeceğini öngörüyoruz. Yüksek maliyetler sebebiyle beklenenden biraz daha yavaş ilerlese de gerçekleşecek.'” değerlendirmesinde bulundu.
Yenilenebilir enerji artışında rüzgar enerjisine büyük iş düşüyor
GWEC Endüstri Üst Yöneticisi (CIO) Stewart Mullin de enerji dönüşümü için gerekli yenilenebilir enerji artışında rüzgar enerjisine büyük iş düştüğünü belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Rüzgar enerjisinin enerji dönüşümüne anlamlı katkısı için mevcut kapasite artışının iki katına çıkması gerekiyor. Türkiye dahil tüm ülkelerin buna katılımı oldukça önemli. Dünyada yeni rüzgar enerjisi kurulumları için yeterli ekipman var mı, yeterli elaman var mı, yeterli kapasite açılacak mı? Sektörde odaklandığımız konular bunlar.”
Kaynak: AA
Türkiye, 2024'ün ilk yarısında eklediği 426 MW'lık rüzgâr enerjisi kapasitesiyle Avrupa’da karasal rüzgâr enerjisi artışında beşinci sırada yer aldı. Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği (WindEurope) tarafından bu yılın ilk yarısına ait veriler içeren "İstatistikler ve Görünüm Raporu’ndan derlenen bilgilere göre, söz konusu kapasite 78 rüzgâr türbininin ortalama 5,5 megavatlık gücünden oluşuyor.
Türkiye'nin yıl sonunda 1350 megavat ilave kapasiteye ulaşacağı öngörülürken, ülkenin ilk yarıda elde edilen 426 megavatlık artışı yıl sonu tahmininin yüzde 32'sini oluşturuyor.
İlk yarıda en yüksek karasal rüzgâr kapasitesini sisteme dahil eden ülke 1300 megavat ile Almanya oldu. Almanya'yı 876 megavatla İspanya, 573 megavatla Fransa, 536 megavat kapasite ile İsveç takip etti.
Böylelikle Türkiye, bu yılın ilk yarısında ilave ettiği 426 megavat rüzgâr enerjisi kapasitesiyle, karasal rüzgâr enerjisi kapasite artışında Avrupa'da beşinci sırada yer aldı.
WindEurope Üst Yöneticisi (CEO) Giles Dickson, WindEnergy Hamburg Karasal ve Deniz Üstü Rüzgâr Etkinliği kapsamında bu yılın ilk yarısında Avrupa'da gerçekleştirilen rüzgar enerjisi kurulumlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Avrupa'nın geçen yıla oranla benzer rüzgâr enerjisi kurulumu gerçekleştirdiğini belirten Dikson, "Gelecek yıl, kolaylaştırılan izin süreçleri ile Avrupa'da daha fazla kurulum gerçekleşmesini bekliyoruz. Buna en güzel örnek Almanya, dört yıl önce izin süreçlerinde değişikliğe gitti ve şu an kapasitesine eklediği 1300 megavatla karasal rüzgâr kurulumlarında lider oldu.” dedi.
Türkiye'de makroekonomik dengelerin iyileşmeye başladığını, bunun yatırım ortamında iyileşmeyi beraberinde getireceğini ifade eden Dickson, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin hala daha istikrarlı bir makroekonomik bağlama geçiş yaptığı ve enflasyonu yüksek faiz oranlarıyla kontrol ettiği göz önüne alındığında, rüzgardaki kurulumlar anlamında Türkiye iyi durumda. Kısa vadede Türkiye'de yatırım yapmak hala zor. Ancak orta ve uzun vadede ülkeye birçok yeni yatırımı getirecek doğru ve istikrarlı makroekonomik bağlam yaratılıyor. Bu koşullarda, Türkiye'nin yeni rüzgâr santralleri inşa etmesi enerji bağımsızlığı kadar ekonomi için de önemli."
Kaynak: AA
Osmangazi Elektrik Dağıtım Şirketi, İngiltere’nin en prestijli ödüllerinden Best Business Awards’ta iki ödül birden kazandı. Şirketin ‘Enerjimiz Eşit’ projesi ‘Eşitlik, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Programı’ ödülüne, ‘Radyo Frekans Emisyonları ile Kısmi Deşarj Tespiti’ projesi ise ‘İklim Eylem Ödülü’ne layık görüldü.
OEDAŞ Direktörü Muzaffer Yalçın, “Bu ödüller, sürdürülebilirlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yenilikçi teknolojiler konusundaki kararlılığımızın birer göstergesi.” dedi.
Afyonkarahisar, Bilecik, Eskişehir, Kütahya ve Uşak’ta elektrik dağıtım hizmeti sağlayan Osmangazi Elektrik Dağıtım AŞ (OEDAŞ), aldığı uluslararası ödüllere yenilerini ekledi. Geçtiğimiz ay Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde ‘Müşteri Memnuniyetinde Başarı’ ödülü kazanan OEDAŞ bu kez de İngiltere’nin en prestijli ödüllerinden biri olan Best Business Awards’ta iki ödül birden kazandı. OEDAŞ’a ödül getiren projeler; ‘Eşitlik, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Programı’ kategorisinde Enerjimiz Eşit’ projesi ve “İklim Eylem Ödülü” kategorisinde ‘Radyo Frekans Emisyonları ile Kısmi Deşarj Tespiti’ projesi oldu.
“Enerjimiz eşit binlerce kadına güven kazandırdı”
OEDAŞ, 2019 yılında başlattığı Enerjimiz Eşit Projesi ile söylem, iş ortamı ve iş birliklerinde toplumsal eşitliğine odaklanıp, kadınların enerji sektörüne katılımını ve sektöre katkısını teşvik eden projeler geliştiriyor. Şirket içindeki farklı departmanlarda kadın çalışan oranını artıran OEDAŞ aynı zamanda özellikle meslek liselerinde verdiği eğitim ve seminerler ile bu alandaki farkındalığın artmasına katkı sağlıyor. Projenin ödül aldığı “Eşitlik, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Programı” kategorisinin Jüri Başkanı, OEDAŞ’ı cinsiyet ayrımcılığına karşı duruşu için tebrik etti ve şirketin bu proje ile Türkiye genelinde binlerce kadına güven kazandırdığını söyledi.
“Radyo Frekans Emisyonları Projesi net sıfıra ulaşmada önemli bir adım”
OEDAŞ’ın Best Business Awards’ta ödül alan ikinci projesi Radyo Frekans Emisyonları ile Kısmi Deşarj Tespiti projesi ise Türkiye’de bir ilk olmasının yanı sıra dünyada da sayılı örnekler arasında yer alıyor. OEDAŞ Ar-Ge departmanı tarafından geliştirilip geçtiğimiz yıl hayata geçirilen proje ile kısmi deşarj kaynaklı arızalarda tüm direklerde dinleme yapmaya gerek kalmadan yalnızca arızalı direklere müdahale gerçekleştirilebiliyor.
Bu sayede yılda yaklaşık 164 bin 340 km yoldan tasarruf sağlanırken 42 bin 712 ton sera gazı salımının önlenmesi hedefleniyor. İklim Eylem Ödülü kategorisinin Jüri Başkanı, verimliliği artırma, arızaları azaltma, maliyetleri düşürme ve net sıfır hedeflerine ulaşma konusunda büyük bir adım atan OEDAŞ’ı tebrik etti.
Muzaffer Yalçın: “Ödüller gelecekteki çalışmalarımız için motivasyon sağlıyor”
Ödüllere ilişkin açıklama yapan OEDAŞ Direktörü Muzaffer Yalçın, “Bu ödüller, OEDAŞ olarak sürdürülebilirlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yenilikçi teknolojiler konusundaki kararlılığımızın birer göstergesi. ‘Enerjimiz Eşit’ projemizle kadınların enerji sektöründe daha aktif rol almasını sağlarken ‘Radyo Frekans Emisyonları ile Kısmi Deşarj Tespiti’ projemizle de çevresel sorumluluklarımızı yerine getirerek net sıfır hedefimize ulaşmada önemli bir adım attık. Bu başarılar, doğru yolda olduğumuzu gösteriyor ve bize gelecekteki çalışmalarımız için büyük bir motivasyon sağlıyor.” dedi.
OEDAŞ çalışanları, projeleri destekleyen kurum ve kuruluşlar ile tüketicilere de teşekkür eden Yalçın, “Bu başarılar, ekibimizin özverili çalışmaları, iş ortaklarımız ve kamu kurumlarının desteği ile tüketicilerimizin bize olan güveninin bir sonucu. Bunun için yanımızda olan ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz.” diye konuştu.
Teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarıyla elektrik dağıtım sektöründe öncü konumda bulunan Dicle Elektrik, Türkiye’de ilk niteliğindeki çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Verimlilik ve müşteri odaklı projelerle sektördeki diğer elektrik dağıtım şirketlerine örnek teşkil ettiklerini ifade eden Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, “Ar-Ge şirketi olma hedefimiz kapsamında 60 kadar nitelikli proje geliştirdik. Bu çalışmalarla enerji verimliliğini ve güvenliğini sağlayarak hizmet bölgemizde sürdürülebilir bir altyapı oluşturmayı ve müşteri memnuniyetini daha da artırmayı hedefliyoruz.” dedi.
“Makaralı Aydınlatma Direği” projesiyle ilgili detaylar veren Arvas, “Bu projeyle karbon salınımını ciddi oranda azaltırken arızalara oldukça hızlı çözüm sunuyoruz. Hayata geçen bir diğer Ar-Ge projemiz ‘Köstebek’ ile yeraltı şebekelerinde kaçak kullanımın önüne geçerek enerji kaybını minimize ediyoruz. Bu ve daha birçok projeyle elektrik dağıtımında yeni bir dönemin kapısını aralıyor ve sektörümüzdeki öncü rolümüzü pekiştiriyoruz.” şeklinde konuştu.
Kayıpsız-Kesintisiz-Kaliteli enerji anlayışıyla elektrik dağıtım hizmeti veren Dicle Elektrik, teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarıyla, sürdürülebilirlik ve verimliliği merkeze alan yenilikçi projeler geliştirmeye devam ediyor. Şirketin 2017 yılında kurduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı onaylı Ar-Ge Merkezi, elektrik dağıtım şirketleri arasında kurulan ilk Ar-Ge Merkezi olma özelliği taşıyor.
Kaçak elektriğe karşı yerli ve milli çözümler
Dicle Elektrik’in Ar-Ge faaliyetleri; enerji dağıtımında verimlilik sağlamaya, dışa bağımlılığı azaltacak milli yazılımlar geliştirmeye ve akıllı şebeke çözümleri üretmeye odaklanıyor. Ar-Ge merkezinde 30 kişilik uzman ekiple kayıp kaçak oranlarını azaltmaya yönelik projeler geliştiren Dicle Elektrik, 2013 yılında yüzde 80 seviyelerinde olan kayıp kaçak oranını, 2024 yılı itibarıyla yüzde 42 seviyelerine düşürmeyi başardı.
Atılan bu adımlara ilişkin konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, “Güvenli ve kesintisiz enerji tedarikinin sağlanması, şirketimizin en önemli Ar-Ge stratejisini temsil ediyor. Özelleşmeden bu yana sürdürdüğümüz ‘Ar-Ge şirketi olma’ hedefimiz kapsamında 60’ın üstünde nitelikli proje geliştirdik. Bu projelerle enerji verimliliğini ve güvenliğini sağlayarak hizmet bölgemizde sürdürülebilir bir altyapı oluşturmayı ve müşteri memnuniyetini daha da artırmayı hedefliyoruz. Teknoloji ve Ar-Ge’nin gücünü kullanarak Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan ve diğer dağıtım şirketlerinin çalışmalarına örnek teşkil eden projelerimiz ile elektrik dağıtımında yeni bir dönemin kapısını aralıyor ve sektörümüzde öncü rolümüzü pekiştiriyoruz.” dedi.
Dicle Elektrik’in Ar-Ge kapsamındaki hedeflerini de aktaran Arvas, “5 yıllık stratejimiz kapsamında; ekstrem hava koşulları ve doğal afetlere karşı şebeke dayanıklılığının artırılması, dağıtım şebekelerinin çift yönlü enerji ve bilgi akışıyla daha dinamik hale getirilmesi, gerçek zamana yakın ölçüm altyapılarının kullanılması ile durumsal farkındalığın iyileştirilmesi ve dijitalizasyonun artırılması gibi hedeflerimize ulaşmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” şeklinde konuştu.
Her 100 km’de yüzde 30 oranında karbon ayak izini siliyor
Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi’nin öne çıkan projeleri arasında, “Makaralı Aydınlatma Direği” geliyor. 2021 yılında başlayan proje ile iş kazalarının önlenmesi, bakım süreçlerinin hızlanması ve çalışanların iş yükünün hafifletilmesi hedeflenirken çevresel sürdürülebilirliğe de katkı sağlanıyor. Projenin yaygınlaşmasıyla, elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalabileceği ve bu sayede her 100 kilometrede yaklaşık yüzde 30 oranında karbon ayak izinin silinebileceği öngörülüyor.
Dicle Elektrik’in köstebeği kaçağı anında buluyor
Dicle Elektrik’in bir diğer örnek Ar-Ge projesi olan ‘Köstebek’, 2020 yılında hayata geçirildi. Yeraltı kablo şebekelerinde gözle tespit edilemeyen kaçakları belirlemeyi hedefleyen ‘Köstebek’ ile akıllı sayaçlardan elde edilen ölçüm verileri kullanılarak kaçak bölgesi sistematik bir şekilde tespit ediliyor. Sistem, sadece kaçağın yerini değil, aynı zamanda kaçağın yapıldığı mesafeyi de tahmin ediyor. Projenin devreye girmesiyle birlikte usulsüz kullanımın önüne geçilerek ülke ekonomisine önemli katkılar sağlandı.
Güney Marmara’da 5 milyonun üzerinde nüfusa elektrik dağıtım hizmeti veren UEDAŞ, 2024 yılı sonuna kadar bölgesinde 3,7 milyar liralık yatırımı tamamlayacağını duyurdu.
Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da dünyayı 1,2 kat dolaşabilecek uzunlukta elektrik hattı ve 500 binin üzerinde sokak lambası ile enerji sürekliliğini koruyan UEDAŞ, yatırım çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Enerji nakil hatları, kırsal şebeke yenilemesi, aydınlatma ve genişleme çalışmaları için yıl sonuna kadar 3,7 milyar liralık yatırım sağlanacak. Yatırım çalışmalarının yanı sıra düzenli olarak şebekesini yenileyen UEDAŞ, 876 milyon liralık bütçesini de bakım onarım çalışmaları için planladı.
Doğru yere doğru yatırım
UEDAŞ Genel Müdürü Gökay Fatih Danacı yaptığı açıklamada, ‘Güney Marmara sürekli büyüyen ve gelişen bir bölge. Şehir nüfusu büyüdükçe yeni yerleşim bölgeleri de şekillenmeye başlıyor. Aynı zamanda dağ ilçeleri, yoğun kırsal alanları ile orman vasfı olan bir bölge. Coğrafi zorluklar dağlık bölgelerde çok daha yoğun. Uludağ, Balıkesir ilçeleri, Çanakkale, Kaz Dağı ve Edremit tarafını düşündüğünüzde kırsal arazilerden geçen hatlarımız var. Öte taraftan kuşların göç bölgesi. Coğrafi çeşitliliğimiz çalışma şeklimize fonksiyon kazandırıyor. Doğru yere doğru yatırım anlayışıyla kesintisiz enerji hizmetimizi sürdürüyoruz’ dedi.
SAKOME ile iş sağlığı ve güvenliği destekleniyor
Enerji sektöründe dijitalleşmenin de büyük önem taşıdığını belirten Gökay Fatih Danacı, ‘Saha çalışmalarında önceliğimiz iş sağlığı ve güvenliği. İSG’ de proaktif yaklaşım çerçevesinde geliştirilen Saha Kontrol Merkezi (SAKOME) ile de ekiplerin çalışma öncesi ve sonrası aldığı görüntülü teyitlerdeki kontrollerle çalışma ortamı güvenli hale getirildi’ dedi.
Doğu’da 7 ilde kaliteli ve kesintisiz enerji hizmeti sunmak için faaliyetlerini sürdüren Aras Elektrik, Iğdır’da 2024 yılı içesindeki planlanan projelerin de tamamlanmasıyla yıl sonuna kadar toplam 169,7 Milyon TL’lik yatırım yapmış olacak.
Yatırım, teknoloji ve müşteri memnuniyeti gibi alanlarda elektrik dağıtım sektöründe öncü Şirketlerden olan Aras Elektrik, Iğdır’daki yatırımlarına devam ediyor. 2013 yılından 2023 yılına kadar olan 10 yıllık sürede sorumluluk alanındaki Iğdır ilimizde 1.325 Milyar TL’lik yatırım yapan Şirket, 2024 yılında da planladığı yatırımıyla, kente toplamda 169.7 Milyon TL’lik yatırım sağlamış olacak.
“Projelerimizle hizmet kalitemizi artırıyoruz”
Gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgi veren Iğdır İl Koordinatörü Özkan Kılıç: “2013 yılından bu yana kesintisiz enerji hizmeti sunma yolculuğundaki hedeflerimize yaptığımız yatırımlarla her geçen yıl daha da yaklaşıyoruz. Şebeke altyapısı, bakım ve teknoloji alanlarındaki yatırımlara öncelik tanıyarak bu çalışmalara önemli bütçeler ayırdık. Bu yıl sonu itibariyle tamamlayacağımız 22 projelerimiz ile elektrik dağıtım hizmetimizin daha kaliteli, sürekli ve çevreye uyumlu bir şekilde sunulmasını sağlamış olacağız.” ifadelerini kullandı.
“Arıza giderme süresini ciddi oranda düşürdük”
Arıza giderme süreleriyle ilgili bilgi veren Sistem İşletme Sorumlusu Hekim Yıldırım: “Yaptığımız yatırımlarla her geçen yıl arıza giderme sürelerini büyük oranda düşürüyoruz. Devirden bu yana şebeke altyapısında, enerji nakil hatlarında, aydınlatma çalışmalarında, arıza giderme sürelerinde ve diğer birçok konuda sürekli iyileştirmeler yaptık. Şirket olarak teknolojiyi yakından takip edip sistemlerimiz için çok ciddi yatırımlar sağladık. Özelleşmenin ilk yıllarındaki arıza giderme süremizi ciddi oranda düşürerek %30’lara varan bir iyileşme sağladık. Ayrıca arızalara anında müdahale için her türlü teknolojik altyapımızı kullanıyor, daha iyi olması için büyük bir çaba gösteriyoruz. Hayata geçirdiğimiz projelerimizle de şebeke sorunlarını büyük ölçüde toparladık. Her yıl daha iyisini yapmaya gayret ederek yolumuza devam ediyoruz.” dedi.
“Bakım çalışmalarımız aralıksız devam ediyor”
Trafo, dağıtım merkezi, hat ve aydınlatmalara yönelik bakım, onarım ve yatırım hizmetlerini hız kesmeden sürdürdüklerini ifade eden Kılıç: “Kesintisiz enerji sağlanabilmesi amacıyla bakım, yenileme ve yatırım çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yaptığımız yatırım ve bakım çalışmalarıyla her yıl bir önceki yıla oranla iyi seviyeye taşıyoruz. Bu da Aras Elektrik olarak, doğru adımlar attığımızı gösteriyor. Müşteri memnuniyeti misyonumuz ile gelen her talebi büyük bir hassasiyetle çözüme ulaştırma gayreti içinde hareket ediyoruz.” dedi.
Müşterilerine daha iyi hizmet sunmak amacıyla hat, şebeke ve aydınlatma bakımlarının düzenli olarak yapıldığını ifade eden Kılıç: “Şebeke, trafo postası, box/pano, aydınlatma vb. bakım çalışmalarını düzenli olarak yapıyoruz. Yapılan yatırımlarla ve bakım çalışmalarıyla müşterilerimizin taleplerini en kısa sürede çözüme ulaştırma adına gayret ediyoruz.” dedi.
“Müşterilerimizi 72 saat öncesinden bilgilendiriyoruz”
Planlı kesintilerden dolayı müşterileri en az 72 saat öncesinden yazılı ve görsel yayın mecralarından bilgilendirdiklerini belirten Kılıç: “Yapılacak planlı kesintiler için müşterilerimizi bilgilendirerek, yasal hükümleri yerine getiriyoruz. Şirketimize ait web sitesi üzerinden, görsel ve yazılı iletişim kanallarımız aracılığıyla müşterilerimize, bakım ve onarım çalışmaları hakkında en az 72 saat öncesinden bilgilendirme yapıyoruz.” dedi.Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından yayımlanan "Yenilenebilir Enerji ve İstihdam 2024 Raporu"na göre, yenilenebilir enerji sektörü, geçtiğimiz yıl rekor bir artış göstererek dünya genelinde istihdamı yüzde 18,2 oranında artırdı ve toplam çalışan sayısını 16,2 milyona çıkardı.
Yenilenebilir enerji sektörü, geçtiğimiz yıl rekor bir artış göstererek dünya genelinde istihdamı yüzde 18,2 oranında artırdı ve toplam çalışan sayısını 16,2 milyona çıkardı. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından yayımlanan “Yenilenebilir Enerji ve İstihdam 2024 Raporu”na göre, bu büyümenin yüzde 46’sı, en fazla rüzgâr ve güneş enerjisi kurulumlarının yapıldığı Çin’den kaynaklandı.
7,4 milyon yenilenebilir enerji çalışanı ile Çin, sektördeki liderliğini sürdürüyor. Onu 1,8 milyon çalışanla Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve 1,56 milyon çalışanla Brezilya takip ediyor. ABD ve Hindistan da yaklaşık 1 milyon istihdam ile listenin üst sıralarında yer aldı.
Sektörel olarak bakıldığında, en fazla istihdamı 7,2 milyon çalışan ile güneş enerjisi sağladı. Bu artışın büyük bölümü, Çin ve Güney Asya’daki gelişmelerle bağlantılı olarak gerçekleşti. İkinci sırada ise biyoyakıt sektörü yer alarak dünya genelinde 2,8 milyon kişiye iş imkanı sundu. Hidroelektrik sektörü ise azalan küresel kurulumlara rağmen 2,3 milyon kişiye iş sağladı ve üçüncü sırada yer aldı. Rüzgâr enerjisi ise 1,5 milyon kişiyi istihdam ederek dikkat çekici bir artış gösterdi; bu alanda öne çıkan bölgeler Çin ve Avrupa oldu.
Ancak, raporda Afrika’nın yenilenebilir enerji yatırımlarından beklenen payı alamadığı vurgulandı. Kıta genelinde, küçük ölçekli yenilenebilir enerji projeleri 2023 yılı itibarıyla sadece 324 bin kişiye iş imkanı sundu.
IRENA Direktörü Francesco La Camera, raporda yer alan değerlendirmesinde, enerji dönüşümünün küresel ölçekte sosyoekonomik faydalar sağlama potansiyeline dikkat çekerek, “Eğer gerekli adımlar atılır ve uluslararası iş birlikleri güçlendirilirse, 2030’a kadar temiz enerji kapasitemizi üç katına çıkarabiliriz. Bu süreçte finansmanın mobilize edilmesiyle önemli istihdam fırsatları yaratılarak topluma büyük fayda sağlanabilir.” dedi.
Kaynak: Temiz Enerji
İngiltere'nin Nottinghamshire bölgesinde bulunan ve Uniper tarafından işletilen Ratcliffe-on-Soar'da elektrik üretimi sona erdi.
Böylece 57 yıldır elektrik üretilen santral kapanırken, İngiltere'nin 142 yıllık kömürden elektrik üretim dönemi de sona erdi.
İngiltere, elektrik sektöründe kömürü devreden çıkaran ilk G7 ülkesi oldu.
Uniper'in işlettiği santralde yaklaşık 100 çalışan gelecek 2 yıl boyunca santralin devreden çıkarılması sürecinde görev alırken, şirket santraldeki diğer çalışanlarını başka santrallerde istihdam etmeyi veya enerji sektörünün farklı alanlarında iş bulabilmeleri için eğitim vermeyi planlıyor.
Kömürden elektrik üretimi 2025’te sona erecek
Londra merkezli uluslararası düşünce kuruluşu Ember'inanalizine göre, İngiltere'nin elektrik üretiminde 1882'den beri kullanılan kömürün payı 2012 itibariyle yüzde 39'a ve 2019'da da yüzde 2'ye düştü.
İngiltere 2015'te, 2025 itibarıyla kömürden elektrik üretimini sonlandıracağını duyurmuştu.
Öte yandan, elektrik üretiminde kömürün payı azalırken, güneş ve rüzgar enerjisinin payı arttı. Doğal gazdan elektrik üretimini sürdüren İngiltere, 2030 itibarıyla tamamen karbonsuz bir elektrik üretim sistemi hedefliyor.
OECD ülkelerinin 3'te biri kömürsüz
Ember analizine göre, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nde (OECD) kömürün elektrik üretimindeki payı, 2007'de yüzde 36 ile zirveyi gördükten sonra geçen yıl yüzde 17'ye kadar düştü.
Halihazırda OECD ülkelerinin üçte birinin elektrik üretimlerinde kömür yer almıyor. Bu ülkeler arasında kömürü hiç kullanmamış Kosta Rika, Estonya ve Litvanya'nın yanı sıra, kömür santrallerini kapatan İsviçre, Lüksemburg, Letonya, Belçika, İsveç, Avusturya, Portekiz, Norveç ve Slovakya da bulunuyor.
"Ekonomilere temiz enerji yön veriyor"
İngiltere Enerji Bakanı Michael Shanks, Ratcliffe-on-Soarsantralinin kapanmasını "bir devrin sonu" olarak nitelendirdi.
Ember Genel Müdürü Phil MacDonald, kirletici kaynakların bir bitiş tarihi olduğunu göstermek ve aynı zamanda yeni temiz enerji sistemini inşa etmek için elverişli bir ortam sağlamanın önemli olduğunu belirtti.
Kömürün daha önce endüstriyel büyüme için gerekli görüldüğünü kaydeden MacDonald, "Şimdi ise temiz enerji ekonomilere yön veriyor, üstelik sadece yüksek gelirli ülkelerde değil, tüm dünyada." ifadesini kullandı.
Uluslararası iklim değişikliği düşünce kuruluşu E3G'nin Kömürden Temiz Enerjiye Programı Politika Danışmanı Sean Rai-Roche, İngiltere'de işçi sendikalarının, santral çalışanları için adil bir geçiş süreci yaşanacağı konusunda iyimser olduğunu belirtti ve sendikalar ve santral sahibinin birlikte çalışarak işçilerin benzer alanlarda iş bulabilmesini sağladığını aktardı.
"Hala kömür yakan Avrupa ülkeleri bu durumu dikkate almalı"
Beyond Fossil Fuels (Fosil Yakıtların Ötesinde) Kampanyacısı Alexandru Mustata’ya göre İngiltere'nin son kömürlü termik santralini kapatmasının önemli bir zafer.
İngiltere'nin elektrik üretiminde kömürün yerini daha sağlıklı, ucuz ve güvenilir yenilenebilir enerji kaynaklarının aldığını kaydeden Mustata, "Hala kömür yakan Avrupa ülkeleri bu durumu dikkate almalıdır. Kirleticilere karşı güçlü eylemler, sivil toplumun katılımı ve siyasi uzlaşıyla güvenli ve uygun fiyatlı yenilenebilir enerjiye dayalı bir enerji sistemine hızlı ve adil bir geçiş mümkün." görüşünü paylaştı.
E3G Kömürden Temiz Enerjiye Programı Kıdemli Araştırmacısı Öykü Şenlen ise Türkiye'nin de kömürden çıkış stratejisi belirleyerek iklim konusunda liderlik gösterme fırsatına sahip olacağını ifade ederek, "Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin 31. Taraflar Konferansı'na resmi ev sahipliği teklifi, uluslararası hibe ve finansman fırsatlarını güvence altına alma konusundaki ilgisi göz önüne alındığında, kömürü nasıl aşamalı olarak kaldırmayı ve temiz enerji kaynaklarının payını nasıl artırmayı planladığını göstermesi kritik önemde." değerlendirmesinde bulundu.Kaynak: AA
İspanya, yeşil hidrojen hedefini 2030 yılına kadar 12 GW kapasiteye çıkararak, Avrupa’nın bu alandaki liderlerinden biri olma yolunda önemli bir adım attı. Daha önce 11 GW olarak belirlenen bu hedef, ülkedeki yenilenebilir enerji projelerinin artması ve yeşil hidrojen üretimine yönelik büyük yatırımlarla birlikte güncellendi.
İspanya, bu hedefe ulaşmak için büyük yatırımlar çekmeye başladı. Çinli elektrolizör üreticisi Hygreen Energy ve Envision Group gibi şirketler, İspanya’da büyük çaplı yeşil hidrojen projelerine yatırım yapmaya yöneldi. Ancak bu alanda bazı zorluklar da bulunuyor; yüksek maliyetler ve talep belirsizlikleri nedeniyle bazı büyük enerji şirketleri, projelerini yavaşlatmak zorunda da kaldı. Örneğin, Iberdrola, finansman gecikmeleri nedeniyle yeşil hidrojen hedeflerini küçültmek zorunda kalmıştı.
Bu gelişmelerin yanı sıra İspanya, enerji ve iklim planını güncelleyerek, 2030 yılına kadar enerji depolama kapasitesini de 22,5 GW’a çıkarmayı hedefliyor. Ülke, hidrojenin sanayide kullanımını artırmayı ve bunu daha büyük ölçekte yenilenebilir kaynaklarla sağlamayı amaçlıyor.
İspanya’nın yeşil hidrojen stratejisi, Avrupa’da en iddialı planlardan biri olarak öne çıkıyor.
Kaynak: Reuters
Smart Cities World tarafından yayımlanan açık mektupta, bölgesel ve kentsel yöneticiler, küresel ısınmanın tehlikeli etkilerine karşı daha sert önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
Mektupta, fosil yakıtların küresel sıcaklık artışını hızlandırdığı ve iklim değişikliğinin geri döndürülemez etkilerine neden olduğu belirtiliyor. Yerel liderler, hükümetlerin iklim hedeflerine ulaşabilmeleri için fosil yakıtların kullanımını sınırlamaları gerektiğini ifade ediyor. Mektup, fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarının iklim krizine çözüm üretmeyeceği, aksine krizi derinleştireceği uyarısında bulunuyor.
Liderler, karbon emisyonlarının sıfırlanmasının sadece bir hedef olmadığını, aynı zamanda hayati bir zorunluluk olduğunu belirterek, yenilenebilir enerjiye yatırımın artırılması ve sürdürülebilir şehirler yaratılması gerektiğini dile getirdi. Açık mektup, fosil yakıt kullanımını sonlandırmanın iklim krizine karşı etkili bir yanıt olduğu ve yerel yönetimlerin bu konuda harekete geçmesinin önemini vurguluyor.
Mektup, yerel liderlerin iş birliği içerisinde hareket ederek küresel çapta bir dönüşümün önünü açabileceklerini savunuyor. Hükümetlere, özel sektöre ve toplumun tüm kesimlerine seslenilen mektupta, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması adına küresel iş birliğine ihtiyaç duyulduğunun altı çiziliyor.
Bu açık mektup, fosil yakıtlara karşı mücadele konusunda küresel çapta artan farkındalığın bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Kaynak: Temiz Enerji
OPEC: Küresel Enerji Talebi 2050'ye Kadar Yüzde 24 Artacak
Küresel birincil enerji talebinin 2050'de geçen yıla kıyasla yaklaşık yüzde 24 artışla günlük 374,1 milyon varil petrol eşdeğerine ulaşacağı öngörülüyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) 2050'ye kadar küresel enerji görünümüne ilişkin orta ve uzun vadeli tahminlerini içeren Dünya Petrol Görünümü raporunu yayımlandı.
Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Eurelectric - Güç Barometresi 2024, Brüksel/Belçika
3 Ekim 2024
TESAB Enerji Stratejileri Konferansı, Ankara
2 - 3 Ekim 2024
Eurelectric - Hız için Şebeke, Brüksel/Belçika
5 Kasım 2024
Smart City Fuar ve Dünya Kongresi, Barselona, İspanya
5 - 7 Kasım 2024
Elder 5. İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi - Antalya, Türkiye
22 – 23 Kasım 2024