ADM ve GDZ Elektrik Dağıtım şirketleri 'İş Güvenliği standartlarını yükseltmek için Akıllı Giyilebilir Teknolojilerin Geliştirilmesi ve Uygulanması' projesini geliştirdi.

ADM ve GDZ Elektrik Dağıtım şirketlerinin 'İş Güvenliğini İyileştirmek İçin Akıllı Giyilebilir Teknolojilerin Geliştirilmesi ve Uygulanması' projesi ile sektörde iş kazalarının önüne geçilmesi hedefleniyor. Konuyla ilgili bilgi veren ADM GDZ Elektrik Dağıtım İcra Kurulu Başkan Vekili Metin Demirdağ, “Sektörümüz, yapısı gereği yüksek iş sağlığı ve güvenliği önlemleri almamızı gerektirmektedir. Geliştirdiğimiz proje ile çıtayı biraz daha yükseltmiş oluyoruz. İş Sağlığı ve Güvenliği alanında yapılacak her çalışma; can kayıplarının ve yaralanmaların azalmasını ve önlenmesini sağlayacaktır.” dedi. 

 

Ar-Ge desteğine başvuruldu

Demirdağ; “EPDK’nın sağladığı Ar-ge desteğine başvurumuzu gerçekleştirdik. Çalışanlarımızın rahatça ve sürekli üzerinde taşıyacağı, akıllı bileklik ile çevredeki elektrik alan şiddeti her an ölçülecek ve elektrik şiddetinin belirlenen değerlerin üzerine çıkması durumunda personelin hissedeceği biçimde görsel, işitsel ve titreşim yoluyla uyarı yapılacak. Bu sayede çalışanlarımız elektrik kaynaklı iş kazalarına karşı koruma altında olacak.” dedi.

Geri bildirim alınacak

Demirdağ şunları ekledi:  “Arıza bakım ve onarım personeli elektrik dağıtım hizmetinin kesintisiz biçimde yapılması için sahada çalışmalarını yürütmektedirler ve sürekli olarak canlı şebekeye yakın çalışmaktadırlar. Tehlikeye yakın çalışmak iş kazalarının yaşanma olasılığını oldukça artırıyor. İnsan faktörünün olduğu her yerde söz konusu tehlikelerin geri dönülemez sonuçları olabiliyor. Bu proje ile ihmal ve hatalı operasyonlar sonucunda gerçekleşen iş kazalarının önüne geçilmesi de hedeflenmektedir. Proje kapsamında tasarlanan bileklik, canlı şebekeye can güvenliğini tehlikeye atacak şekilde yaklaşıldığında personeli görsel, işitsel ve titreşim yolu ile uyaracaktır. Böylece orta gerilim arızalarında yaşanan ve temelde dikkatsizlikten, gerekli önlemlerin alınmamasından kaynaklanan iş kazalarını en aza indirgeyerek çalışanlarımızın can güvenliği sağlanmış olacak. ADM ve GDZ Elektrik Dağıtım sorumluluk bölgeleri içerisinde belirlenen pilot bölgelerde denemeler gerçekleştirildikten sonra personelden doğrudan geri bildirim alınacak ve öngörülen faydanın sağlanması halinde tüm hizmet bölgemizde kullanılacaktır.”

Önce can güvenliği

Demirdağ, Şirketimizin temel prensibi şudur ”Önce insan. Ve hiçbir iş, insanın can güvenliğini tehlikeye atacak kadar önemli ve acil değildir. İş kazaları sadece bir kişiyi değil bir aileyi mağdur etmektedir. Tüm çalışanlarımız bize ailelerinin emanetidir. Şirketimiz iş sağlığı ve güvenliği için yapılan çalışmalara büyük önem vermektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği risklerini kabul edilebilir risk seviyesine indirebilmek için teknolojinin sunduğu tüm imkânlardan sonuna kadar faydalanıyoruz. “ dedi.

SEDAŞ’ın üniversite öğrencilerini inovatif projeler yapmaya teşvik eden ve gelenekselleşen Proje Fikri Yarışması’nın kazananları belli oldu. Ödül törenine SEDAŞ Yönetim Kurulu ve İcra Başkanı Bekir Sami Güven’in yanı sıra Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, Sakarya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Yalçın, Gebze Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Babür Özçelik ile Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Bekir Çakır’ın katıldığı yarışmanın birincisi  Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nden  “GSM Tabanlı Trafo Koruması” isimli projesi ile fark yaratan Elektrik-Elektronik Mühendisliği 4. Sınıf Öğrencisi Hüsnü Kaya oldu.

Sakarya, Kocaeli, Bolu ve Düzce’de toplam 1,6 milyon tüketiciye ve 3,4 milyon nüfusa enerji dağıtım hizmeti veren SEDAŞ’ın bu yıl ikincisini gerçekleştirdiği SEDAŞ Proje Fikri Yarışması’nın sonuçları belli oldu. Ön değerlendirmeyi geçerek finale kalan 13 proje, Sakarya Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi akademisyenleri ve SEDAŞ yöneticilerinin oluşturduğu jüri tarafından değerlendirildi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nden Hüsnü Kaya birinci olurken, Düzce Üniversitesinden Melda Sinem Demirtaş ve Cem Yeşiltaş, birlikte hazırladıkları projeleri ile ikinci oldular.  Abant İzzet Baysal Üniversitesinden, Özgür İşgüder ve Mehmet Cuma Bozoğlan üçüncü oldular. İlk üç dereceye giremeyen 10 projeye de mansiyon ödülleri verildi.  Ayrıca SEDAŞ yönetimince, Üniversite Rektörlüklerine teşekkür için hazırlanan plaketlerin sunumu yapıldı.

Birinci olan Hüsnü Kaya, ödülünü, SEDAŞ İcra Başkanı Bekir Sami Güven’in elinden aldı.  Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar da ikinci olan Melda Sinem Demirtaş ve Cem Yeşiltaş’a ödülünü takdim ederken, üçüncü olan Özgür İşgüder ve Mehmet Cuma Bozoğlan ödülünü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Yalçın’dan aldı.

“Toplum için yeni teknolojiler” teması ve “Projesi İyi Olan Kazansın” sloganıyla üniversite öğrencileri için düzenlenen yarışmanın ödül töreninde konuşan SEDAŞ Yönetim Kurulu ve İcra Başkanı Bekir Sami Güven projeyle ilgili şunları söyledi:

“SEDAŞ olarak elektrik dağıtım şirketi olarak yatırımlarımız ve uygulamalarımız ile sektörde öncü bir şirketiz. Bu yarışmamız ile de toplum için yeni teknolojilere yönelik inovatif projeleri olan gençlerin önünü açmak ve onlara projelerini hayata geçirmek anlamında destek olmak istiyoruz. Bu kapsamda da Sakarya Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Düzce Üniversitesi ve Gebze Teknik Üniversitesi’ne bize verdikleri destekten ötürü çok teşekkür ediyoruz.”

Yarışmaya 87 adet projenin başvurduğunu belirten Bekir Sami Güven, ön eleme sonucunda finale kalan 13 proje arasında seçim yapmanın çok zor olduğunu sözlerine ekledi. Bu yarışmanın öğrencilerin ileriki hayatlarına da katkı sağlayacağına inandıklarını söyleyen Bekir Sami Güven sözlerine şöyle devam etti:

“Bu proje ile gençlerin düşünmesini, hayal etmesini ve yaratıcı fikirlerini bizlerle paylaşmasını istedik. Gençlerin böyle bir bakış açısı geliştirmesi onların gelecekteki iş hayatlarında her zaman fark yaratacaktır. SEDAŞ olarak da biz de buna destek olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Gururla paylaşabilirim ki geçen yılki SEDAŞ Proje Fikri’nin birincisi Volkan Ulutaş, şu anda SEDAŞ ailesinin bir üyesi ve proje grubu ile birlikte çalışmalarını SEDAŞ’ta sürdürüyor. Bu yıl yarışmaya katılan tüm gençlerin ileride çok başarılı olacağına inanıyorum.”

SEDAŞ Proje Fikri Yarışması’nda 1.olan proje 5.000 TL ile ödüllendirilirken 2. olan proje 3.000 TL ve 3.olan proje 2000 TL ile ödüllendirildi. Mansiyon ödülü alan 10 proje için de 1000’er TL, eğer grup olarak katılım söz konusu ise 1500’er TL ödül verildi.

Aras EDAŞ Genel Müdürü Fikret Akbaş ve beraberindekiler Ardahan Yalnızçam Kayak Tesisleri'nde bölgedeki yatırımlarla ilgili değerlendirme toplantısı yaptı.

Toplantı öncesi konuşan Akbaş, bölgelerine giren iller ile ilgili yaptıkları her yatırımı, bölgelerindeki ilgililerle değerlendirip ona göre strateji geliştirmek istediklerini dile getirdi. Bu nedenle Ardahan'da olduklarını ifade eden Akbaş, "Bize bağlı 7 ilimizin tamamında bu toplantıyı yapmayı amaçlıyoruz. Burada asıl hedefimiz yatırım programlarımızı şekillendirirken, sizleri dinlemek, sizlerin talepleri doğrultusunda yatırımları şekillendirmek. Artan bir yatırım grafiğimiz var. Ciddi bir yatırım potansiyelini oluşturduk." diye konuştu.

Söz konusu yatırımlarla bölgede enerji kesintisini unutturmak istediklerini vurgulayan Akbaş, şöyle devam etti:

"Bu yatırımlarla birlikte hedefimiz bölgemizdeki enerji kesintisini insanlarımıza unutturmak. Hizmet kalitesini de alabildiğince yükseltmek. Öncelikle insana hizmet. Hizmet kalitesinin artması ve enerjinin arz güvenirliğini sağlamak. Hem refah açısından hem de bölgenin kalkınması açısından kesintisiz enerjinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz."

Akbaş, yatırımlarında özellikle teknolojiyi kullandıklarını sözlerine ekledi.

Toplantıya, Ardahan Valisi İbrahim Özefe, Belediye Başkanı Faruk Köksoy, Aras EDAŞ Ardahan İl Koordinatörü Meryem Akpınar, kaymakamlar ve ilçe belediye başkanları katıldı.

Çin önümüzdeki 10 yıl içerisindeki akıllı şebeke altyapısına 77.6 milyar dolar yatırım yapacak.

ABD Merkezli araştırma şirketi Northeast Group’un raporu, Çin’in akıllı şebeke sektörüne ilişkin bilgiler paylaştı. Rapor, Çin’in önümüzdeki 10 yıl içerisindeki akıllı şebeke altyapısına 77.6 milyar dolar yatırım yapacağın kaydetti ve Çin’in akıllı şebeke altyapı piyasasının büyümesinin büyük ölçüde otomatik sayaç altyapısı (AMI) teknolojiler ile gerçekleşeceğine dikkat çekti.

Şirket, elektrik dağıtım şirketlerinin gerçek zamanlı şebeke yönetimi ve tüketicileri ile iki yönlü bir iletişim sağlamak için otomatik sayaç altyapısına (AMI) olan yatırımlarını büyük ölçüde artıracakları öngörüsünde bulundu.

Çin’den gelen haberlere göre, ülkenin en büyük elektrik dağıtım şirketi State Grid of China 2020'ye kadar ülkenin akıllı sayaç dönüşüm sürecini yönetecek.

Sadece 2016 yılında State Grid of China ve China Southern Power Grid şirketleri tarafından 69 milyon birim akıllı sayaçların tedariki için ihaleler gerçekleştirildi.

Kaynak: Metering

Elektrik piyasalarının serbestleşmesi Türkiye gibi birçok ülkede dikkatle ele alınan bir konu. Peki, serbestleşme tüketicilere fayda sağlıyor mu? ABD’den iki enerji uzmanı profesör konuyla ilgili görüşlerini The Wall Street Journal’e yazdı.

Pennsylvania Eyalet Üniversitesi'nde enerji ve çevre ekonomisi profesörü olan Andrew N. Kleit daha çok sayıda eyaletin elektrik piyasalarını serbestleştirmesi gerektiğini söylerken, bağımsız bir danışman ve Michigan Eyalet Üniversitesi Kamu Altyapı Hizmetleri Enstitüsü'nde ekonomi alanında kıdemli eğitmen olan Kenneth Rose ise serbestleşmenin tüketicilere çok az fayda sağladığını belirterek tam tersini savundu.  

EVET: Çünkü maliyeti düşürmenin ve yenilikleri arttırmanın en iyi yolu bu
Andrew N. Kleit

“Günümüz modern toplumu, güvenilir bir elektrik sistemine gereksinim duymaktadır. 2003 yılındaki Kuzeybatı elektrik kesintisi gibi büyük kesintileri deneyimleyen herkes, ışıklar söndüğünde hayatın durduğunu bilir.

Elektrik kullanıcıları haliyle elektriğin uygun fiyatlı olmasını istemektedir; politika belirleyicilerin ise ülke enerjisinin daha büyük oranda rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklardan sağlanması talebi de git gide artmaktadır.

Birbirine rakip bu zorlukların üstesinden gelmek kolay olmayacaktır. Daha temiz, daha güvenilir ve daha düşük maliyetli bir elektrik şebekesi oluşturmak için yeni fikirlere ve maliyetleri düşürmek için de oldukça fazla teknolojik gelişmeye ihtiyaç vardır. Ne yazık ki bunlar, devlet denetimindeki elektrik şirketlerinin teşvik edilmesine ters düşen hususlardır.

Regülasyon (Denetim) altındaki sistemlerde hükümet kurumları temel üretim ve şebekeye erişim kararlarını alır ve elektrik fiyatlarını, elektrik şirketlerine sermaye yatırımları ve diğer onaylı masraflarına karşılık belirli bir kazanç sağlayacak şekilde belirler. Çünkü elektrik şirketlerinin kârları harcamalarının bir işlevidir, maliyeti azaltmak ve verimi arttırmak için motivasyonları azdır.

Bir diğer seçenek, olabildiğince piyasa güçlerine itibar etmektir. Elektrik piyasasını tam olarak denetimsiz (serbest) hale getirmenin yolu bulunamamış olmakla birlikte; “yeniden yapılandırma”, üretim gibi doğal tekel olmayan bazı segmentlerde rekabetin yolunu açmaktadır.

Yeniden yapılandırılan piyasalarda yatırım kararları girişimciler ve mühendisler tarafından verilir ve şirketler sadece yarattıkları ürünün bir piyasası olduğuna inanırlarsa harcama yaparlar. İnovasyon, bir dizi yasal düzenlemelerin incelemesinden geçmek durumunda olmadığından daha hızlı gerçekleşir.

Daha temiz bir üretim kaynağı portföyü oluşturacak itici güç, piyasa güçlerinin daha fazla kullanılmasını gerektiren zorluklardan sadece biridir.

Elektrik genellikle depolanamamaktadır; bu da, arzın talebi her daim karşılaması gerektiği, aksi halde şebekenin baskı altında kalarak çökebileceği anlamına gelir. Rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilebilir enerji türlerindeki sorun; bunların şebeke talebine göre değil, doğanın izin verdiği kadar iş görmesidir.

Bu durum, güneş enerjisine büyük yatırımlar yapan California’da şimdiden sorunlara yol açmaktadır. Güneş enerjisi arzı öğlen saatlerinin sonlarında –tam da insanların okuldan ya da işten evlerine döndüklerinde- hızlı bir şekilde düşmektedir. Bu da, kısa sürede sisteme önemli oranda elektrik kapasitesinin “yüklenmesi” gerektiğinden elektrik şebekesi üzerinde muazzam bir baskıya yol açmaktadır. 

Bu sorunu çözmek adına, rekabetçi bir toptan elektrik piyasasına sahip olan California eyaleti, katılımcılar arası elektrik transferlerine olanak tanıyan “enerji dengesizliği piyasası” için komşu eyaletlerdeki altyapı kurumları ve şebeke operatörleri ile güçlerini birleştirmektedir. Batı bölgesinin tamamında gerçekleşecek serbest elektron akışı, şebeke operatörlerinin arz ve talebi daha düşük bir maliyetle dengelemesine ve California eyaletinin, masraflarını tüketicinin karşılayacağı gereksiz bir kapasite geliştirme uygulaması olmadan artan yenilenebilir enerji kaynaklarının piyasaya girmesine izin vermesine olanak tanıyacaktır. (California elektrik şebeke piyasası izleme birimine göre bu piyasa, 2014 yılı sonundan bu yana California eyaletinde yaşayan vergi mükelleflerine 100 milyon doların üzerinde tasarruf sağlamıştır.)

Diğer alanlarda teknoloji ilerledikçe, elektrik piyasaları daha fazla uyum sağlamak durumunda kalacaktır. Örneğin; birçok kişi elektrikli araçlar dönemini iple çekmektedir, ancak bu araçların geniş bir kesim tarafından kullanımı şebekeye baskı uygulayarak güvenilirliğini tehdit altına sokabilir. Bunun için geliştirilebilecek çözümlerden biri, sürücüleri araçlarını elektrik kullanımı ve toptan fiyatların genellikle daha düşük olduğu akşam saatlerinde şarj etmeye teşvik edecek olan “günün saati” fiyatlandırma sistemidir. Böyle bir yeniliğin, fiyatlandırma kurallarını düzenleyicilerin belirlediği bir sistemde, bir anda –ya da herhangi bir zamanda- gerçekleşmesi pek de olası değildir.

Elbette elektrik depolama maliyetleri ekonomik bir düzeye getirilerek, şebekede uygulanmasına olanak sağlanması halinde, birçok arz-talep sorununu çözülebilir. Ancak, daha önce de belirtildiği üzere, bu, rakip firmaların depolama tesislerini şebekeye bağlamasına izin veren piyasa kurallarının yanı sıra maliyetlerin düşmesi için büyük teknolojik gelişmelerin meydana gelmesini gerektirecektir. Bu yatırımlar, regülasyon altındaki tekelcilerin pek de yapmaya hevesli olmadığı yatırımlardır.

Yeniden yapılandırma, tüm vaatlerini yerine getirmemiştir. Yeniden yapılandırmanın gerçekleştiği eyaletlerdeki kurumsal müşteriler, düşük elektrik fiyatları açısından, belki de en uygun fiyatı arayabilme motivasyonlarının olması nedeniyle, mesken abonelerinden daha fazla fayda görmüş gibi görünmektedir.

Bununla birlikte, enerji üretimi maliyetlerini düşük tutma açısından yeniden yapılandırma işe yaramıştır. En önemlisi, yeniden yapılandırmanın gerçekleştiği hiçbir eyalet, düşük maliyetli doğal gaz nedeniyle maddi kayba yola açar bir hale gelen nükleer enerjiye milyar dolarlar harcama hatasını tekrarlamamaktadır.

Yeni teknolojiler, inovasyon, yeşil enerji ve rekabetçi piyasalar bir bütündür. Daha temiz, daha güvenilir ve daha ucuz bir elektrik şebekesi oluşturmak için, hükümet yetkililerinin dikte etmesinden kurtulmanın ve rakip güçleri özgürleştirmenin vakti gelmiştir.”

HAYIR: Şu ana kadar elde edilen kanıtlara göre bu sistem müşterilere çok az fayda sağladı.
Kenneth Rose

“Bunun aslında kolay olması bekleniyordu. Tabii ki rekabet elektrik piyasaları için eski moda regülasyonlardan daha iyi olacaktı - regülasyon altındaki alt yapı kurumları hemen hemen 100 yıl boyunca hep aynı kaldı.

Ancak görüldü ki, elektrik teminini rekabete açmak çoğu politika yapıcının tahmin ettiğinden çok daha karmaşık. Sonuç olarak, elektrik kurumlarının karmaşık ve önemli yapısını yeniden yapılandırma çabaları beklenen faydaları sağlamadı.

1990'ların ortasında, havayolları gibi sektörler başarılı bir şekilde rekabete açıldığında artık hantallaşmış elektrik sektöründe de bir reforma gitme vakti gelmiş gibi görünüyordu. 1990'ların başlarında, eyaletlerin aşağı yukarı yarısında ya elektrik şirketlerini rekabete açmak için mevzuat zaten kabul edilmiş durumdaydı ya da bunu yapmayı düşünüyorlardı. Bazı şeyler ciddi bir şekilde kötü gidene kadar. California'daki yeniden yapılandırılmış elektrik piyasası 2000'den 2001'e kadar uzanan süreçte altüst olmaya başladı. Elektrik teminindeki sıkıntılar elektrik kesintilerine, tüketiciler için fiyatların yükselmesine ve en büyük yatırımcılara ait altyapı kuruluşlarının çökmesine ya da çökmenin eşiğine gelmesine neden oldu. Henüz elektrik alanında rekabet kanunlarını geçirmemiş ya da uygulamamış olan Eyaletler bu gelişmeyi durdurdular; diğerleri ise kanunlarını iptal ettiler ya da bir şekilde rekabeti kısıtlamaya gittiler. 

Olaylar sakinleşince, 13 eyalet ve Columbia eyaleti, tüm perakende müşterilerinin tedarikçilerini seçmelerine ve piyasa temelli elektrik bedelleri ödemelerine izin vererek tam perakende serbestleştirmesini uygulamaya karar verdi.  (Birkaç eyalet ikisinin karışımı bir yaklaşım benimsedi ve bazı durumlarda sadece belli müşterilere seçenek sundu)

Peki, düşük fiyat sözü gerçekleşti mi?

Görüldü ki, net bir fayda olduğunu söylemek zor. Tam perakende rekabetinin olduğu 14  eyalette mesken müşterileri için ağırlıklı ortalama bedel ile 2002'den 2015'e kadar regülasyon altında kalan 30 eyaletteki bedeller karşılaştırıldığında, mesken tüketicileri için oranların aşağı yukarı aynı olduğu görülmektedir. Energy Information Administration (Enerji Bilgi İdaresi) verilerine göre rekabetin ve seçeneklerin uygulandığı eyaletlerde fiyatlar %50 artarken, regülasyonların devam ettiği eyaletlerde fiyatlar %52 artmıştır.  

Büyük müşterilerin aynı dönemi daha iyi geçirdikleri görülmektedir; ticari müşteriler regülasyonların olduğu eyaletlerde %50'lik bir fiyat artışı yaşamışken, rekabetin olduğu eyaletlerde bu %27’de kalmıştır. Endüstriyel müşteriler regülasyonun olduğu eyaletlerde %53'lük, rekabetin olduğu eyaletlerde ise %30’luk bir artış yaşamışlardır.  Ancak tabii bu konuda zaman da önemli bir değişkendir. 2002'den 2008'e kadar olan dönemde rekabetin olduğu ülkelerde ticari ve endüstriyel müşteriler sırasıyla % 43’lük ve %60’lık bir artış yaşamışlardır, bunun da sebebi çoğunlukla doğal gaz fiyatındaki değişikliklerdir. Regülasyonun olduğu eyaletlerdeki müşteriler ise bunun  % 9 ila 19'u kadar az  bir artış yaşamışlardır.

Neden gelişmeler umulduğu gibi olmadı? Son 20 yılda bu konuda birçok faktör etkili oldu ancak en büyük faktör, politika yapıcıların üzerinde hiç kontrolü olmayan bir konuydu- yani sanayi yapısı. Bu üretim ve dağıtım teknolojilerinin bir işlevidir ve hemen hemen sektörün her yönünü etkilemektedir. Öncelikle, elektrik piyasalarının halen etkin şekilde işleyebilmeleri için büyük ölçüde ölçek ekonomilerine ihtiyaçları vardır ve yeniden yapılandırma, tekel altyapı kurumları ortadan kalktığında ortaya çıkan verimlilik kaybının üstesinden gelecek yeterli faydayı sağlayamamıştır.

Geleneksel altyapı hizmetleri regülasyonu mükemmel olmaktan uzaktır ama şu anda uygulanmakta olan bunun tersi yani  “serbestleştirme” birçok yönden yetersizdir ve mucizevi bir şekilde daha ucuz, daha temiz ve daha güvenilir elektrik elde etmeyi sağlamayacaktır.
Şu ana kadar serbestleştirmenin neden olduğu şey, hem elektrik tedarikçileri hem de tüketicileri için büyük ölçüde kargaşa yaratmış olan perakende ve toptan satışlardaki volatilitedir. Müşteriler (anlaşılır şekilde) fiyat yükselmelerinden şikayet ettiğinde, düzenleyiciler ve yasa yapıcılar fiyat kontrolleriyle buna cevap veriyordu. Bunu takiben fiyatlar düştüğünde, elektrik satıcıları adaletsiz buldukları bu duruma tepki gösteriyor ve bazı durumlarda sübvansiyon alıyorlardı. Bu tür imtiyazlar, piyasanın iyi işlemesini önlemekte ve hiç kimse için bir işe yaramayan bir serbestleştirmeye neden olmaktadır.

Ben piyasa güçleri ve regülasyon arasında vermemiz gereken karar konusunu bir yelpaze üzerinde değerlendirmek istiyorum; bunun herkesin düşündüğü gibi ya biri ya diğeri olması gerekmiyor. En iyi ve sektörün yapısına en iyi uyan ve elektrik sistemini geleceğe taşımak için gereken teşvikleri sağlayan yaklaşım bu ikisinin birleşimidir.

Ama şunu da unutmamalıyız ki regülasyon elektrik sistemini ekonomik durgunluklar ve dünya savaşlarını içeren 100 yıl boyunca istikrarlı bir şekilde ayakta tutmuştur ve 1970'lerden bu yana da sektörü tesislerin yol açtığı kirliliği büyük ölçüde azaltmaya zorlamıştır. Sadece rekabetin bizi temiz enerji ütopyasına kavuşturacağını düşünmek mantıklı değildir ve muhtemelen hayal kırıklığına yol açacaktır.

Perakende piyasalarına bir şans verildi ama bu işe yaramadı — üzülecek ya da utanacak bir şey yok. Hatalarımızdan öğrenmenin ve bu sektör için çok daha uygun olan regülasyon ve piyasalar arasındaki dengeyi bulmanın vakti geldi.”

(Tercüme hataları olabileceğinden anlam ve içerik tereddütlerinde orijinal dokümana başvurulmalıdır.)

Kaynak: The Wall Street Journal

ELDER- Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği tarafından organize edilen “Elektrik Dağıtım ve Perakende Satış Piyasasında Rekabet Hukuku” başlıklı eğitim programının ilki Limak Uludağ Elektrik Perakende Satış A.Ş. ve Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. personellerinin katılımıyla 6 Mayıs 2017 Cumartesi günü Bursa Baia Otel’de gerçekleştirildi.

ENRE Danışmanlık’tan Cengiz Soysal ve Yüksel Kaya tarafından verilen eğitimin ilk bölümünde, genel rekabet hukuku kavram ve ilkelerinin açıklanmasının ardından, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalara ilişkin olan 4. Maddesi ve hakim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin olan 6. Maddesi anlatıldı.

Yasaklayıcı hükümlerin yanında, Rekabet Kurumu tarafından gerçekleştirilen yerinde incelemelerde dikkat edilmesi gereken  hususlara ilişkin ders de bu bölümde yer aldı. Programın ikinci bölümünde ise, rekabet hukukunun elektrik dağıtım ve perakende piyasası faaliyetleri kapsamındaki uygulamaları Türkiye ve yabancı ülke uygulamaları çerçevesinde ele alındı.  

Haftanın Makalesi
Avrupa'daki Akıllı Şebeke Teknolojileri: Özet
Yazarlar: Luca Ardito, Giuseppe Procaccianti, Giuseppe Menga ve Maurizio Morisio

Eski elektrik şebekelerinin altyapısının alternatif enerji kaynakları, elektrik talebi ve enerji tasarrufu politikaları gibi modern zorluklara göre yetersiz olduğu kanıtlanmıştır. Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT), yeni bir elektrik şebekesi konseptini (akıllı şebeke) desteklemek için yeterli seviyede güvenilirlik ve esnekliğe ulaşmış görünmektedir. Bu çalışmada, akıllı şebekelerin en gelişmiş teknolojilerini teknik, yönetim, güvenlik ve optimizasyon konularında analiz edeceğiz. Akıllı şebekenin geliştirilmesine ilişkin regülasyon konularını, başta Avrupa Birliği bakış açısı olmak üzere kısa bir özetle sunacağız.

(Tercüme hataları olabileceğinden anlam ve içerik tereddütlerinde orijinal dokümana başvurulmalıdır.)

Makalenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Dünyanın Elektrik Gündemi

  • Avrupa’daki toplam enerji emisyonlarının %84’ünün sebebi 10 ülkeden (Fransa, Almanya, Hollanda, İngiltere’de var) 6sı, 2015’ten beri yılda 875 milyon € kömür teşviği veriyor. Bu 10 ülkede 2005-2016’da yılda 6.3 milyar € teşvik verilmiş. Kömüre en fazla yıllık teşvik veren Almanya: 3.2 milyar€/yıl.
  • Almanya’da 30 Nisan-1 Mayıs’ta düşük talep ve rüzgar-güneş ile kömür rekor düşük seviyeyi gördü. 7.8 GW. Nükleer güç ise 2(9) Nisan gece 2deki 7.9 GW’tan aynı gün öğlen 13:00’e 5 GW’a düşmüş.
  • ABD’de ilk çeyrekte elektrikli araba(EV) satışları %49 artarak 40,700 olurken Avrupa’da 23703’ten 32627’e çıktı. ABD piyasası AB piyasasından toplamda %16 daha büyük. Renault Zoe parladı. EV satışları Almanya’da 2332’den 5060’a çıktı, İngiltere’de %47 ve İspanya’da %45 artış gördü.
  • Gelecek seneden itibaren Çin’de araç satışı yapan firmalar, satışlarının %8’ini elektrikli araba olarak yapmak zorunda kalabilir. Hedefi tutturamayan çok satandan kredi alacak. Ford, Çin’de ilk hibriti gelecek sene, Volvo 2019’da %100 elektrik arabalara başlıyor. Yeni elektrikli arabalara 8000$’a kadar sübvansiyon veriliyordu.

Tablo
Avrupa’daki en büyük 10 sera gazı kaynağı(enerjiden) ülkede kömüre verilen yıllık teşvik (ODI)

Kaynak :http://barissanli.com/eak/